İyi insan ve iyi Müslüman olmak kolay değil
“Hayatını davasına adayan adam” denildiğinde akla pek çok isim gelebilir fakat bunların da başında Avukat Bekir Berk gelmelidir. Bekir Berk’in iki önemli özelliği vardır. Birincisi; “iyi bir insandır”, ikincisi; “iyi bir Müslüman’dır.” Bu iki özellik, bir insanda buluşunca, kâinat onun emrinde demektir.
İyi insan ve İyi Müslüman, öncelikle iyi bir aileden yetişir. Ya annenin ya da babanın bu iki özelliği taşıması önemlidir. Bekir Berk ve onun hayatını anlatan resim sergisinden söz etmeden önce, Bekir Berk namaz kıldığı için tutuklandığında, annesinin oğluna yazdığı mektubu sunmak istiyorum. Asil bir anne, asil bir evlada ancak böyle yazabilir.
“Sevgili oğlum Bekir,
Gözlerinden öper, Allah’tan uzun ömür ihsan etmesini dilerim.
On gün kadar senin durumunu çocuklar söylemediler. Fethi’den mektup alınca hadiseye vakıf oldum. ‘Namaz kılarken götürmüşler’ diye duyunca, bilsen ne kadar sevindim! Zira ben seni bu ruhla büyütmüştüm. Allah’ın ipine sarılan necat bulur evlâdım. Demek kaderde bunlar da varmış, ne yapalım. Allah elbette her şeyi iyi edecek. Belki hakikatleri senden öğrenecekler var; bunlar birer vesiledir. Sütüm sana helâl olsun. Yolun da açık olsun. Eğer müsaaden olursa ziyaretine geleceğim. Telefonla haber sal.
Çok şükür, rahatsız değilim. Seni de merak etmiyorum. Çünkü ben seni Allah’a vermişim. Ona havale etmişim. Mareşal Çakmak hadisesinde nasıl metin idiysen, şimdi de ondan yüz derece metin olmanı istiyorum. Davan haktır ve Allah doğruların yardımcısıdır. Ben hepinize dua ediyorum. Elemin zevali lezzet olduğunu unutma. Tekrar selâm ile gözlerinden öperim.”
Annen Fatma Berk
Bu sözler üzerine ilave edecek bir şey bulamıyorum. Çileler, güçlükler, engeller; insan ruhunda saklı meziyetleri ortaya çıkaran vasıtalardır. Eğer bu dünyada zulüm olmasaydı, Bekir Berk adı, bir şahıs ismi olmaktan öte geçemeyebilirdi.
Eğer mazlumların imdadına koşan bir avukatın önünde aşılmaz engeller birbiri ardınca sıradağlar gibi dizilmeseydi; insanlık, Bekir Berk’ten miras kalan o destanlaşmış hatıralardan mahrum olacaktı ve gelecek kuşaklar, şanlı bir mücadeleden habersiz kalacaktı.
“Bir gün hepimiz ona dua edeceğiz” demişti Bediüzzaman Hazretleri. Bekir Ağabey; bu sözlerin altını hayatıyla imzaladı. Ondan kalan eserler, sadece kazanılmış davalardan ibaret değildir. Gerçi o davaların hangi şartlar altında kazanıldığına baktığımız zaman, bunun da bir insanın adını tarihe şan ve şerefle yazdırmak için yeterli bir muzafferiyet olduğunu görüyoruz ama o, bunun da ötesinde, bir dava adamının portresini hayatıyla çizerek bize miras bıraktı.
Bu portreyi seyrederken; “İnanan adam işte böyle inanmalı” diyor insan. Yahut Bediüzzaman’ın; “Hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir” sözünün bir numunesini görüyoruz. Avukat Bekir Berk, bu topraklarda kâinata meydan okuyacak iman gücüne sahip daha başka değerleri de insanlık âlemine armağan etmiştir.
Fotoğraflar çok şey anlatır denir ya. İşte Bekir Berk’in vefat yıldönümü münasebetiyle hayatını özetleyen ve Sultanhamam Rüstem Paşa Medresesi’nde açılan fotoğraf sergisi, çok şey anlatıyor. Haziran ayının sonuna kadar açık kalacak olan sergi, 20. yüzyılda büyük bir iman inşasının nasıl gerçekleştirildiği ve bir büyük davanın mahkeme salonlarında, hapishane parmaklıklarının arkasında nasıl yükseldiğini anlatıyor.
Hiçbir dünyevi ve siyasi maksat taşımadan sadece Allah rızası adına insanlığın imanının kurtulması için çalışan Bediüzzaman ve talebelerinin kahraman mücadelelerinin şanlı resmigeçidinden sergilenen fotoğraflar, aynı zamanda yakın tarihin de bir sergisi.
Resim sergisinde olmayan bir tabloyu da zikredeyim. Bekir Berk, son günlerinde, koma halinde yatarken bile, büyük bir heyecanla, mazlum bir Nur talebesi, Hekimoğlu İsmail’in müdafaasını yazmaya çalışıyordu ama gücü ve günü yetmedi. Ruhu için el Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.