İran'da karşı darbe: Kelleler alınacak mı?
Dehşet verici bir kafa karışıklığı, bilgi kirliliği, zihin bulanıklığı pazarlanıyor. Tüm saçmalıkları içeren, aklı başında "uzman"ların bile alıklık örnekleri sergilediği, Batı ve Türk medyasının iddialarının ne kadar zayıf temeller üzerine bina edilebildiğinin çarpıcı örneklerini gösteren, İran'da doğru ve yanlış arasındaki mesafenin cehaletimiz kadar geniş olduğunu ortaya koyan bir tartışma bu.
Hayal kırıklığına uğrayanların hazımsızlığını, tahammülsüzlüğünü, bir yenilgiyi iç iktidar kavgasına dönüştürme gayretini, bir "karşı devrim"e dönüştürme çabasını, sistem içi hesaplaşmayı rejim değişikliği gibi sunmasını, İran içindeki değişim sancılarını yıkıcı Batılı bir proje formatına sokmasını izliyoruz. Sanki kaybeden Mir Hüseyin Musavi değil, değişim yanlıları değil, kendileri; Batı medyası, sivil toplum kuruluşları, başkentleri…
"Biz bu seçim sonucunu tanımayız" açıklamaları, Hamas seçildiği için Filistin halkını cezalandıran İsrail'in tavrından farklı değil. Cezayir'de iç savaş çıkaranların tavrından farklı değil. Demokrasi anlayışlarının, bu bölgede seçime indirgenmesine rağmen yine de önemli gördüğümüz demokrasi algılarını yerle bir olmasına aldırış bile etmeden seçim sonuçlarını küstahça reddetmeleri, İran halkını iç çatışmaya sürükleme denemeleri nasıl tanımlanabilir…
Yolsuzluk iddialarını önemsiyoruz. Seçim hilesi iddialarını önemsiyoruz. Muhaliflerin gözaltına alınmasını üzülerek izliyoruz, özgür iradelerini ortaya koyanlara ateş açılmasından endişe duyuyoruz. Yolsuzluğa bulaşan, mafyalaşan, gücü kötüye kullanan devlet tartışmalarını ciddiyetle ele almanın gerekliliğine inanıyoruz.
Ama "İran'ı karıştıracak mektup", "Ahmedinejad'ı yakacak mektup" olarak sunulan, seçim sonuçlarını tersine çeviren oranları anlamak mümkün değil. Diyelim yolsuzluk var. Birkaç puanlık bir oynama söz konusu olabilir. Yüzde 14'lük bir oy yüzde 63'e nasıl çıkarılabilir? Dünyanın neresinde böyle bir şey görülebilir. Hangi ülke, hangi devlet otoritesi böyle bir yolsuzluğu becerebilir? Bu mümkün mü? İçişleri Bakanı dini lidere mektup yazmış, Ahmedinejad üçüncü olmuş, ama İslami rejimi korumak için oranlar ters çevrilmiş! Bu mektuba göre; Mir Hüseyin Musavi 19 milyon, Mehdi Kerrubi 13 milyon, Ahmedinejad 6 milyon civarında oy almış! Milyonlarca oy yer değiştirmiş! Yolsuzluk yapılacaksa, birkaç yüz bin oy üzerinden yapılır, neden milyonlarca oy değiştirilsin? Hem bunu nasıl organize edebilmiş.
Dünyaca ünlü İngiliz gazetesi Guardian bu iddiayı ünlü Ortadoğu Uzmanı Robert Fisk'in kaleminden ortaya atıyor, Türkiye dahil bütün dünya aynı pencereden İran'a bakıyor. İran'ı tanımak gerekmez, İran uzmanı olmak gerekmez, hiçbir yerde bu oranda bir yolsuzluk söz konusu olamaz. Oluyorsa orası bir devlet olamaz. Ama biz, İran'ı "devlet" olarak biliyoruz. 2005'te yüzde 61 civarında oy alan bir liderin oylarını iki puan artırması neden mümkün olmasın!
Seçim öncesi ABD merkezli araştırma şirketlerinin yaptığı anketler var. Onlar sonuçları hemen hemen tahmin etmiş. Dünyaya; sonuçları kabul edin ve "alışın" çağrısı yapıyorlar. Onların kamuoyu anketleri Ahmedinejad'la Musavi arasındaki oy oranının iki katı olduğunu gösteriyor. Onlara göre Batı'nın yaşadığı şok, tamamen tercih ettikleri varsayımlara ve hayallerine dayanıyor.
Aklı başında olanların şu cümlelerinin hiç mi anlamı yok: "Bazı 'İran uzmanları', belki de İslam Cumhuriyeti'nin günümüzdeki siyasi dinamiklerini yanlış okumanın yarattığı pişkinlikle, devleti tamamen ele geçirmeye yönelik bir "muhafazakar darbe" ile karşı karşıya olduğumuzu iddia etti. Eğer bir "darbe" teşebbüsü varsa, bunun seçimlerin kaybedenleri tarafından düzenlendiğini savunmak daha makul. Sonuçta, daha sandıklar kapanmadan önce zaferini ilan eden Musavi'ydi. Ve sadece seçimlerden üç gün önce, Musavi'yi destekleyen Haşimi Rafsancani "hakaretler, yalanlar ve gerçek dışı suçlamalarla dolu çirkin ve günahkar" yöntemlere başvuran Ahmedinejad'ı dizginlemeyi başaramayan Ayetullah'ı eleştiren bir mektup yayınladı. Çoğu İranlı bu mektubu Musavi kampının kampanyanın son günlerinde geriye düşmesinden duyduğu kaygının bir göstergesi olarak gördü."
Evet, İran içinde keskin bir hesaplaşma başladı. Sistem içi hesaplaşma bu. Batı'nın taraf tutması sistemle hesaplaşanların elini daha da zayıflatıyor. Ahmedinejad işte bu yüzden bu kadar oy aldı. Söz konusu hesaplaşmayı birçok yanlışlıklardan hareketle tartışabiliriz. Ama muhalefetin elindeki kozlar bu mektup gibiyse yazık olacak.
Öteden beri varolan iktidar çatışması, seçim sonuçlarıyla tırmandı. Ama artık sonuçlardan bağımsız bir hal aldı. Dolayısıyla yeni argümanlarla ele alınması gerekiyor, böylesi saçmalıklarla değil. Eğer Batı, İran'ı böyle algılıyorsa şimdiden kaybetmiş demektir. Sadece kendileri değil, muhalefeti de etkisiz hale getirmiş olacaklar.
Eski Dışişleri Bakanı İbrahim Yezdi'nin gözaltına alınmasından sonra eski Cumhurbaşkanı Rafsancani'nin iki çocuğuna yurt dışına çıkma yasağı konuldu. Adres burada. Rafsancani'nin önderliğinde bir savaş başlatıldı. Savaş Rafsancani ve çevresiyle dini liderlik arasında. Muhalefet ve seçim sonuçları bu savaşın malzemesine dönüştürüldü. Bundan sonrasını seçim yolsuzluğu, oy oranları, saçma sapan mektup hikayeleriyle anlamak mümkün değil. Sadece rejimin kötülüklerini saymakla olmaz. Demokratik sonuçlara rıza göstermeyen muhalefetin de bir çeşit "karşı darbe" isteyebileceğine dikkat etmek lazım.
Çatışma bir süre sonra “vatan hainliği”ne kadar varırsa İran'da kelleler alınmaya başlar.
Not: Bugünlerde okunacak kitap önerisi: Karşı Darbe-CIA İran'da. (Kermit Roosevelt- Timaş Yayınları)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.