Hukuk mu dediniz? O nasıl bir şey?
Tarihin ötelerinde kalan iptidai kabilelerde dahi yazılı olmayan irticali hukuk varmış..
Eğer öyle olmasaydı, insanlar birbirlerini yer, tüketir bugün insan oğlundan eser kalmazdı..
Edebi metinlerde “karakuşi” hükümlerden söz edilir..
Ve canım Türkiyem ‘Devr-i Cumhuriyet’te 3 hukuk depremi geçirdi..
1- Üç Ali’ler devri:
“İstiklal Mahkemeleri” adı verilen, kadı Karakuşiye rahmet okutacak saçma/sapan kararlar vermekle maruf bu mahkemeler komedi edebiyatına ilk örnek olan nümunelerdir..
Günümüze kadar ulaşan, komediye takla attıracak kararlar veren zamanın mahkemesi/mahkemelerinin, /Sanığın idamına, delillerin bilahere toplanıp dosyaya konulmasına/ cümleleri görülmüş, işitilmiş şey değildir..
Geçelim.. Çünkü o günler hem uzaklarda kaldı, hem de bir sistemin yıkılıp yeni bir sistemin yerine ikame edildiği utanç verici günlerdi..
2- 27 Mayıs 1960 darbesi devri:
Anayasa var.. Varı süpürmüş, yerine yenisini koymuşuz.. Orada şu tesbitler sırıtır dururlar:
Kuvvetler ayrılığı üçe bölünür:
Yasama erki
Yürütme erki
Yargı erki
Tabii bunların haricinde kantarda daha ağır basan bir de silahlı erk vardı..
Yasamanın yaşamasını, yürütmenin yürümesini canı istediği zaman durduran, gerektiğinde saha dışına süren güç..
İşte o güç sayesinde yargı gücünü temsil ettiğini sandığımızı hukukçulardan isim yapmış, isimlerinin önünde Prof. yazan nümuneler kervanı başı çekiyordu.. İstanbul Üniversitesi emsali olmayan, sayısı 10’larla ifade edilen meşhur bir kurumumuzdu.. Darbe yapmaya ilk defa ferman işte bu eğitim kurumumuzdan çıktı.. Rektör Prof. Dr. Sıddık Sami Onar ve şürekası, öyle bir mahkeme teşkil ettiler ki, akla ziyan..
Mahkeme başkanı hukukçu hakim darda kaldıkça “Ne yapayım? Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor?” mazeretiyle güya mesuliyetten kurtulacaktı?
“Mülküm temeli”ni teşkil eden adaletin bu ikinci depremde aldığı yarayı ilerde tarafsız tarihçiler yazacaktır..
Milletin oy vererek iktidara getirmediği koyu kızılından açık grisine kadar sosyal ve demokrat makyajlı ne kadar parti varsa, hepsi de 27 Mayıs darbesine methiyeler döktürürler halen..
Bu ikinci deprem ülkemizi feci şekilde vurduğu gibi, gelecek nesillere darbecilik mesleğini de hediye etmişti..
3- Brifingler devri:
28 Şubat “post modern darbesi” ile tanıdığımız son hukukçular darbesi..
Şayet o günlerin ileri geldiği söylenen hukuk adamları gerek kendi şahsiyetlerini, gerekse hukukun şerefini korusalardı bu günlere gelmezdik..
Muhtemelen Ergenekonsuz bir Türkiye olurduk..
Bilhassa Ankara’daki hukukçularımız dik duramadılar..
Değil bir general, çavuş/onbaşı çağırsa koşuverdiler kışlaların salonlarına.. Hukuktan nasiplenmemiş kişilerden alındığı zannedilen bilgilerin işte neticesi:
Evet efendimcilik,
Fetvacılık ve dahi makam çıkarcılığı..
İçlerinde kaç tane onursal var, bilmiyorum..
Zaten ben onurdan da anlamam.. Şeref derseniz, noktasına, virgülüne kadar aşinayım ve severim..
Bizde de var kabahat..
Korkak ve çıkarcı emir uşaklarını gözlerimizde büyüttük.. Tabii bu gün acısını çekmekteyiz..
Kimler tarafından idare edildiğimiz bilinmeze düştü..
Son günlerin balta kesmez acayipliklerini hatırlatmama gerek görmüyorum.. Çarçabuk unuttunuzsa, size yapılanlar az bile..
Allah (cc) 4. hukuk depreminden korusun ülkemizi..
===========
Aldırma dediğimiz aldırma noktasında
Açgözlüler cüzdanı doldurma noktasında
Berilerde gün boyu her taraf düğün bayram
Ötede bazıları çıldırma noktasında..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.