Sarığını çıkaran rejim
İran'da devrimin kanatları arasında mücadelede kan aktı. Bunun tamiri zor hatta imkansız görünüyor. Zira çekişme siyasi boyuttan ideolojik boyuta doğru kayıyor. Evet, gerçekten de laik muhalefet imkanı bulamayanlar Islahçıların arkasına sızıyorlar ve sığınıyorlar. Evet, Batılılar ve son dönemde özellikle de Avrupalılar Mir Hüseyin Musavi ve kanadını söylem bazında destekliyorlar. Lakin içeride ve dışarıda realistler, Nejad'ı desteklemeseler bile güç dengesi nedeniyle zayıf kanadı temsil eden Mir Hüseyin Musavi'den bir şey beklemiyorlardı. Pazarlıkta ancak Nejad üzerinden sonuç alınabileceğini görüyorlardı. İran'daki rejim de Batı ile pazarlık yürütülecekse bunun Nejad üzerinden olmasını istiyordu. Bu anlamda, Soros vesair iddialar meseleyi sulandırmaktan başka bir şey değildir. İran'a herkes kendi gözlüğüyle bakıyor. Halbuki orada farklı şeyler cereyan ediyor. The Guardian'da da yazan Neocon kalemlerden Robert Kagan, Obama's Iran Realism adlı yazısında Obama'nın ne zaman sokaktan yana geçeceğini ve İran sokaklarıyla dayanışma içine gireceğini soruyor. Elbette Batılılıar İran'ın iç kargaşa içine girmesini ve zayıflamasını arzu ederler. Özellikle rejimi açısından belki bu daha doğrudur. Lakin bugün herkes biliyor ki dışarıdan bir müdahale hatta müdahale ihsası iç dengeleri değişim isteyenlerin aleyhine değiştiriyor. Dünyada ulusalcı anlayışlar Nejad'ı desteklerken liberaller ve özellikle Batılılar Mir Hüseyin Musavi'yi ve kanadını destekliyorlar. Halbuki realistlerin yaklaşımı farklı. Bu anlamda realist oldukları için İran Yahudilerinin kahiri ekserisi seçimlerde Nejad'ı destekledikleri söyleniyor. Bu hilaf-ı hakikat olsa bile mantık dışı değil. Ve gerçekten de realizm anlamında Netanyahu'nun işine seçeneklerden hangisi gelir? Lakin İran'daki gelişmeler bazılarının zannettiğinden çok daha derin ve etraflı. Bu mücadelenin içinde Batılı unsurlar yok. Batılı unsurlar dışarıda ve seyirci. Ancak rejim aksine olay çıkaranları ve protestocuları dışarının yönlendirdiği küçük bir grup olarak görmekte.
Halbuki İran'da da herkesin hemfikir olduğu gibi burada bir hesaplaşma ve bilek güreşi var. Bunun gerisinde İran'daki kanatlar var. Bu kanatlar baştan beri vardı ve baştan beri siyasi rekabet içindeydiler. Lakin ilk kez bu alenileşti ve bir kırılma noktasına geldi. Seçim öncesinde yürütülen kampanyadan da bunu kestirmek mümkündü. Ahmedinejad rakiplerine ve daha doğrusu hasımlarına yüklendikçe yüklendi. Bu mücadelede Ahmedinejad'ın gerisinde Hamaney bulunuyor. Dolayısıyla seçim zaferi ikilinin zaferi olarak anıldı. Sonuçlar kesinleşir kesinleşmez Hamaney beklemeden Nejad'ın zaferini ilan ederek tarafını belli etti. Bu da bir uzlaşma ihtimalinde Hamaney'in rolünü zayıflatıyor. Bundan dolayı Anayasayı Koruma Konseyi'nin dışında daha tarafsız iki takımın da onayını alan yeni bir soruşturma komisyonu kurulması ve ihlalleri araştırması istendi. Burada Hamaney çözümden ziyade yatıştırma rolü oynuyor. Bu yatıştırma rolü de nihayetinde karşı taraf açısından Ahmedinejad'ı kollamaktan farksız. Hamaney-Nejad ikilisinin karşısında ise Haşimi Rafsancani ve Hatemi var. Hatemi'nin ekibinde yer alan eski yardımcılarından Muhammed Ali Abtahi'nin de tutuklama furyası sırasında içeri alınanlardan biri olduğu söyleniyor. Geçmişte İran'ın Ulusalcıları bağlamında yazdığım bir yazıda Muhammed Ali Abtahi ile Muhammed Sadık el Hüseyni arasında geçen bir televizyon tartışmasına temas etmiştim. Oradaki ulusalcı çizgi ve ekolün nasıl haşin davrandığını Muhammed Sadık el Hüseyni'nin Muhammed Ali Abtahi'ye yüklenmesinin özelinde görmüştük. Nejad ile Hamaney arasındaki ilişkiler şiir gibi. Bu anlamda ilk dönemlerde Özal ile Evren veya son dönemlerde Erdoğan ile Hilmi Özkök ilişkisini andırıyor. Neden böyle? Bilindiği gibi Nejad dini havzalardan gelmiyor. Hamaney ise dini kurumları temsil ediyor. Lakin birçok ayetullah ve din adamı tarafından muhalefet ediliyor. Bunlar arasında ayetullah olan Rafsancani ve huccetü'l İslam olan Hatemi de var. Din adamlarının muhalefeti Hamaney'i daha da Nejad'a yaklaştırmış oldu. Son mücadelede özellikle Musavi kanadı Kum'daki din adamlarının yüzde 85'inin desteğini almaya çalışıyor. Mekarim Şirazi gibiler yatıştırıcı rol oynasalar ve ortadan gitseler de İran'da tam bir kamplaşma var. Pasdaran ve Besiç Hamaney ve Nejad ikilisinin kontrolü altında. Yezdi ve benzeri dışındaki din adamları ise özellikle Nejad'a karşı mesafeliler.
Burada bardağı taşıran husus Nejad'ın seçimi çoğunlukla almasıdır. Kimseye inandırıcı gelmeyen husus budur. Şayet çok az bir farkla seçimleri alsaydı belki tepkiler bu denli olmayacaktı. Belki hakkı olarak da görülecekti. Seçim sonuçlarına itiraz eden sadece Mir Hüseyin Musavi olmamış bilakis adaylardan eski Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi, muhafazakar kanattan Muhsin Rizai de itiraz etmiştir. Hatta Mehdi Kerrubi muhalefetini göstermek istercesine kalabalıklar arasında sarığını çıkararak yürümüştür bu da rejim sarığını çıkardı yorumlarına neden olmuştur. Bunun sonucunda ilk defa rejim içi mücadele kan akmış ve mücadelenin seyri değişmiştir. Bu açıdan da ilk defa rejimin içeride ve dışarıda meşruiyeti gölgelenmiştir. Kan akmasından dolayı kimileri cumhuriyet ile İslam'ın birbirinden koptuğunu ve cumhuri İslami deyiminin hakikatı yansıtmaz hale geldiğini ileri sürmüşlerdir. Lübnan'daki 14 Martçılar ise 14 Mart'ın İran'da da zafer kazanacağını ileri sürmüşlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.