Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

İmtiyazlı sınıflar Türkiye’nin sivilleşmesini istemiyorlar

İmtiyazlı sınıflar Türkiye’nin sivilleşmesini istemiyorlar

Abant Platformunun ikinci gününe; Türkiye’nin imtiyazlı sınıfların hegemonyasından çıkarak, sivilleşmesi ve siyasi partilerin hukukun değil, hukukçuların vesayeti altından kurtulması gerekliliği damgasını vurdu.
12 Eylül’den AB’ye Siyasi Partiler ve demokratikleşme konulu tartışmada yine ayrı ayrı düşünce sahiplerinden ortak görüşler sergilendi. “Hepimiz Türkiye için konuşmalı ve çalışmalıyız” mesajı ortaya çıktı.
Siyasi partilerin kapatılma sebeplerinden olan; “devletin bütünlüğü, milletin bölünmezliği” ilkesinden ziyade, işbaşında bulunanların kendi görüşlerinin ağır bastığı, hukukun değil, kişisel yorumların öne çıktığı vurgulandı.
Halkın büyük ekseriyetinin “olur” dediği ve hür iradesiyle oyunu kullandığı partileri kapatanlar, nasıl oluyor da milletin bölünmezliğini, devletin bütünlüğünü koruma adına hareket etmiş oluyorlar? Doğrusu bunu ne Türkiye anlayabiliyor ne diğer dünya toplulukları.
“1982 Anayasasından kalan anti demokratik yasalar değişmeden Türkiye’nin demokrasiye geçmesi, hak ve hürriyetlerin elde edilmesi mümkün değildir. 82 yasası vesayetli bir yasadır.” Genel görüşler bu minval üzere devam ederken, şu soru akla geldi; “O zaman 1982 yasası nasıl oldu da halktan büyük destek aldı?”
Sorunun cevabı çok basit. O yıllarda her evden bir can, bir canan yok oluyordu. Halkın yasa maddelerine falan bakacak hali kalmamıştı. Sadece belli merkezlerden idare edilen anarşinin bir an önce bitmesi, ülkenin huzur ve güvene kavuşması gerekiyordu ve halk, istikrar için gözü kapalı olarak yasayı destekledi. Çaresizdi, kimsesizdi, yalnızdı.
Bugün ise durum böyle değildir. Bir türlü sivilleşemeyen, halka giderken şartlı giden, CHP, MHP, ANAP, DTP, DYP ve şimdiki DP gibi partiler, sırtlarını halka vermeleri gerekirken, milletin imkânlarıyla seçkin duruma gelenlere dayadılar. Halk da malum siyasi partileri sırası geldiğinde kalmaları noktada bıraktı.
Ak Parti'nin çıkışı tüm engellere rağmen sürdü, Ak Parti gücünü milletten alarak yola çıktığı için bugün Türkiye’nin önü açılarak ilerlemektedir. Bu sebeple de dünyevi ve uhrevi düşünce itibariyle, birbirinden ayrı düşünen fikir adamları, mesele Türkiye ve halk olunca, aynı noktada birleşebiliyorlar. İşte Türkiye’nin özlediği tablolardan biri de buydu.
Aklı eren, ülkesini ve milletini seven herkesin, kendi kişisel imtiyazlarından feragat edebilen, memleketin bütünlüğü, milletin bölünmezliği ilkesine hizmet etmek isteyenlerin, bu noktada birleştiği görüldü. Türkiye ne pahasına olursa olsun, özlenen bu tabloya kavuşacaktır. Umutların başak vermeye başladığına inanmalıyız.
Demokrasi adına, demokratikleşme adına vesayetçilere sığınıp, milleti dışlayan siyasi partiler, halkımızın sandık başında verdiği kararıyla partiler mezarlığındaki yerlerini almışlardır. Son örnek olarak DP’nin kongresi de kimin vesayetçilerden, kimin demokratikleşmeden yana olduğunu sergileyen çok önemli bir göstergeydi.
DP’nin başına büyük operasyonlarla geçen Hüsamettin Cindoruk ve ekibinin demokratlığına, Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında yaşayan ilkel insan kabileleri bile inanmaz. Hal bu iken, Türkiye’nin önünü tıkayabilmek için siyasi parti adı altında; memlekete, millete, hak ve hürriyetlere direnme mücadelesi; ne milletimize ne AB ülkelerine ne de diğer dünya topluluklarına anlatılabilir.
İşi ve görevi gereği siyasete hiç müdahale etmemesi gereken çevrelerin, kendilerini milletin iradesi üzerinde görerek, emellerine kavuşmak adına CHP’yi kilit parti durumuna getirmek için verilen mücadelede yetersiz kalınınca, MHP’yi de CHP’nin koltuk değneği yapma arzusu, demokratikleşme sürecine girmiş bir ülkede, geçmişteki yaraları azdırmaktan başka bir işe yaramaz.
Kısacası toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, hiçbir ırki, dini, milli ve ideolojik ayrıma gitmeden, bu topraklarda nefes alıp veren her canlının, hak ve hürriyetlerinin temini, halkın onayına başvurarak, sivil inisiyatifler tarafından yapılmalıdır. Ancak bu şekilde Türkiye şaha kalkabilir; barış, istikrar, güven ve huzuru yakalayabilir. Abant Platformundan şimdilik bu kadar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi