Laubalilik etmeyin!
Darbe planları işportaya düşünce, herkes konumuna ve meşrebine göre konuşmaya başladı. Bir e-general, “eylem planı”nı “salakça” bulduğunu açıkladı. Elbette kendi aklına, meslekî becerisine pay vererek. Kendisi olsa böyle salakça bir eylem planı hazırlamazdı elbette! Eylem planı hazırlanır, hedefe ulaşılır ve alkışlarla ülke demokrasiden kurtarılırdı! Bakın o zaman bu metni hazırlayanlara ne medhiyeler düzülürdü. Ossaat kahramanlıkları, vatan kurtarıcılıkları dillere destan olurdu!
Silâhı elinize almışsınız, emniyetini açmışsınız, hatta doğrultmuşsunuz... Fakat bir türlü hedefe kilitleyip ateşleyememişsiniz! İşte bu salakça! Madem ki silâhı doğrulttun ateşle, sonuç al! Eğer sonuç alamazsan, sonuç haline gelirsin!
Eski bir komutan gözüyle meselenin böyle yorumlanması mümkün.
Zaman zaman “değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ana muhalefet partisi başkanı Deniz Baykal’ın askerlik mesleğinden geldiğini düşünmeden edemiyorum. Sırf muvazzaf muhalefet lideri olmasından değil. Bu konudaki en önemli mesnedim, zât-ı âlilerinin 28 Şubat’ta silahlı kuvvetleri sivil toplum kuruluşu olarak ilân etmesidir!
Deniz Baykal’ın böyle konuşması mümkündü, kişi oğlunun ağzı torba değil ki büzesin! Fakat, gerçek sivil toplum kuruluşlarının “öyleyse biz de militer toplum kuruluşlarıyız” deme hakları yoktu!
İşe bakın ki, Deniz Baykal, askeriyeden değil Mülkiye’den! Hatta Mülkiye’nin bir zamanlar “parlak” tanınan öğretim üyelerinden. Bir hayret nidası daha: Tezi de “Siyasal Katılma!” Bu namdaki kitabını kütüphanemde bir hayli aradım, bulamadım. Her halde bu kitap bu zata ait değildir diye tasniften çıkarmışım!
Değişmez, değiştirilemez ana muhalefet partisi liderinin konuşmasını dikkatle okudum. Taraf gazetesinde yayımlanan belgeyle ilgili değerlendirmesi sorulduğunda, bu belgenin “Türkiye’deki temel siyasal gerginlik konularının düğüm noktasında ortaya çıkan bir kilitlenme konusu durumuna geldiği”ni söylemiş. Belgenin içyüzünün 12 gündür ortaya konulamamış olmasını da yadırgadığını belirtmiş. Eh bunları herkes söylüyor, Baykal da söyleyebilir. O yüzden Baykal’ın asıl şunu söylemek istediğini düşünüyorum: “Belgeyi okuduğumuz zaman önemli, ciddi, sorumlu ve dikkatli bir politika belgesi niteliğini taşımadığını söyleyebilirim. Belgeyi ilk gördüğümde ‘bu laubali bir metin’ reaksiyonunu göstermiştim. Böyle bir ciddi bir rapor falan niteliği taşımadığını görmüştüm. Bir kuşku da şu 2 hedef seçmiş. Birisi AKP öbürü de bir cemaat. İkisini de birlikte seçmiş. Aynı anda ikisine karşı bir strateji öneriyor. Bu tuhaf birşey. Yani AKP’ye karşı, AKP’nin çeşitli cemaatleri himaye etmesine karşı, tutumuna karşı bir çalışma deyip geçemiyorsun çünkü 2 ayrı müstakil hedef koyuyor.”
Yine kafanız karıştı, benim gibi! Eski siyaset bilimci Baykal, belgenin önemli, ciddi, sorumlu ve dikkatli bir politika belgesi niteliği taşımadığını söylüyor!
“Politika belgesi”nin askeriyede ne işi var? Yoksa bu sefer de TSK’yı siyasî parti olarak mı görüyor? Ya sonraki cümle: “Ciddi bir rapor niteliği taşımadığını görmüş!” Metin kendini “eylem planı” olarak fâş ediyor, hazret onu “rapor”a dönüştürüyor! Sonraki cümleler: Neden iki hedef seçilmiş? (Ya AKP ya da Gülen Cemaati seçilmeliydi! İki cephede savaşmak gücü böler!)
Baykal’ın tepkisi ile e-generalin tepkisi ne kadar birbirine benziyor! E-general açıkça cihet-i askeriyeden geldiği için dobra dobra konuşuyor, yapılan işi salakça bulduğunu ilan ediyor!
Baykal ise, “eylem planı”nı hazırlayanlara akıl veriyor: Ciddi olun! İki düşman seçmeyin, düşmanı tekleştirin!
Kısacası: Laubalilik etmeyin! Doğru dürüst eylem planları hazırlayın!
Deniz Baykal’a cihet-i askeriyeden bundan sonraki eylem planları için danışmanlık teklifi gelirse sakın şaşırmayın!
Kitap hattı
Avrupa’da Türk İzleri: Altan Araslı, unuttuğumuz Orta Avrupa ve Balkanlar’daki Osmanlı hâkimiyetinin şahidi mevkiindeki eserleri bize ilk hatırlatanlardan. Onun 1970’lerde Tercüman gazetesinde yayınlanan yazıları büyük bir merak uyandırmıştı. Sonra belgesel dizi haline getirildi. Ve nihayet 2001 yılında kitap olarak yayınlandı. Her defasında gerçekten ilgi ile karşılandı. Şimdi Akçağ Yayınları, Avrupa’da Türk İzleri’nin geliştirilmiş halini 3 cilt halinde, güzel resimlerle, farklı bir ebatla yayınladı. Türkiye sınırlarından batıya doğru bir yolculuk yapmak istiyorsanız, bu kitap en önemli kılavuzunuz olacak. Kitapta sadece Osmanlı’dan kalma eserler değil, Osmanlı torunlarının eserlerini de görmek heyecan verici. 3. ciltte gördüğümüz Akçağ Camii, Ustrumca’nın Gradaşer köyünde, Yayınevi sahibi Ahmet Ünalmış’la merhum ağabeyi İsmail Ünalmış’ın katkılarıyla yapılmış. Akçağ Yayınları, 0312 432 17 98
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.