Anlaşılan eleştirilme kültürümüz henüz gelişmedi
“Eskiler yenilere yer versin” deyince, kızanlar oldu...
Aslına bakılırsa bizler hep eskiyiz...
Zamana göre yaşımızla, başımızla, düşüncelerimizle eskiyiz...
Belli bir yaş sonrasında yenileri, filizler...
Heyhat ki alemin nizamı böyledir...
Kışlar böyledir, yazlar böyledir, baharlar böyledir...
Faniye mevki makam; var sen de biraz oyalan...
Tanzimat sonrasındaki Batılı zihniyet öyle demiyor.
“Yapıştık, aile boyu bırakmayız”.
Sayın Baykal zaman zaman söyler ya: “Bu koltuklar bize Mustafa Kemal’den emanettir, hükümet kim olursa olsun iktidar biziz.”
Faşizan bir yaklaşım...
İnancın tasavvufunda kural öyle değil. Halifesine “Sen eğrilirsen kılıçlarımızla düzeltiriz” diyen bir dinin mensupları...
Bu cenahta dünya hayatı kafire cennet; kıyaslandığında mümine cehennem ise, canım hizmet yollarında devir teslim yarışı var.
Gönül birliği var.
Vefa borcu var, saygı var, sevgi var...
Bir somunu ona, yirmiye bölüşmek var.
Geçen haftaki makalemde onu vurgulamak istedim...
Manzarayı göremeyenlere “görün” dedim...
Kimileri küstü, darıldı, acı sözler söyledi...
Kimileri de “aynen öyle” dediler...
Soranlar oldu: “Çocuklarımız da mı siyaset yapmayacak?”
Ben öylesi bir düşünce sergilemedim, istikbal onların olduğuna göre asıl onlar siyaset yapacak. Kimin çocuğu olursa olsun yapacak...
Engeli mi var?
Ama ailece bir ömür nefes almadan oturup da kalkmamak eleştirilir...
Görünümü bozar, saf zihinleri karıştırır, değişik fitneye neden olur.
Öyle değil de ağabeylik...
Eski emeği geçenler....
Saygınlar...
Bazı okurlarım, bu söylemimden Sayın Erbakan’a yollama yaptığımı ima etseler de açıkça söyleyeyim: Sayın Hocam, bu davanın Kanuni Sultan Süleyman’ıdır.
Kanuniler yataklarında can vermezler. Zigetvar’ın kuşatmasına denk davasının başında ve de son nefesine kadar...
Anlayanlar anlıyor ki Müslüman halkımız Erbakan sayesinde siyasi kimliğini elde etmiştir. Bir devir ona aittir, o devirden yetişen bazıları önce adam oldular, sonra da gömleklerini çıkardılar...
Biz ne adam olabildik, ne de gömlek çıkardık, eskiden ne idiysek şimdi de oyuz. Donumuz da, gömleğimiz de yerinde duruyor...
Allah gecinden versin, Erbakan fani hayattan gerçek hayata intikal etse de onun hizmetleri milli dava ile birlikte hep anılacaktır...
O bakımdan kimseler öküzün altında buzağı aramasınlar, ne söylediğimizin bilincindeyiz... Anlamak isteyen anlasın...
Madem parti içerisinde yeni bir oluşum....
Madem kaptana görev tevdi edildi, müsaade edin de tayfasını kursun. Gölge edenler etmesinler... Zira bu gemi uzağa açılıp engin dalgalarla boğuşacak...
Değilse, yakın zamanda karaya oturur.
Hani azgın bir fırtına anında gemi batmakta iken Temel’i tecrübeli kaptan diyerekten kamaraya oturtmuşlar.
“Al kurtar gemiyi...”
Oturtmuşlar da, tayfalar eski tas eski hamam. Düzen aynı...
Biraz sonra da gemi kayalara çarpınca sormuşlar:
“Temel, hani tecrübeli kaptandın?”
Bu durumda Temel ne desin?
Tartışma açsa faydasız, üste çıkmaya çalışsa dinlemezler.
Zekice cevabı yapıştırmış:
“Arkadaşlar tenuz bitti, ben ne yapabilirdum...”
İşte bu hadise, denizi bitirmeden tedbiri almak, hepsi o kadar, yoksa kimselerle kimsenin bir alıp veremeyeceği yoktur...
(*) Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.