Bir Millet Nasıl Bozulur?
Bir millet nasıl bozulur ve helake gider, Kur’an ve sünnet bunu ayrıntıları ile açıklamıştır. Bunlardan birisi de iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme ilkesinin çiğnenmesi, bireysel ve toplumsal duyarlılığın kaybolması ile yanlışa gerekli tepkinin yapılmamasıdır.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Efendimiz Benî İsrâil'den misâl vererek onların irşattaki bu ihmalleri ve lâubalilikleri yüzünden felâkete uğradıklarını belirtir:
"Benî İsrâil'in içinde bozulma şöyle başlamıştı: Bir kişi, kardeşini günah üzere görür ve onu bundan men'ederdi. Ancak ertesi gün, bir gün önce yasakladığı şeyleri yine yapan o kimselerle yemede, içmede, sohbette arkadaşlık yapmadan çekinmez, devam ederdi. Bunun üzerine Allah onların kalblerini birbirlerine karıştırarak hepsini sapıttı.
Onların bu hâli hakkında Kur'ân'da şu âyet gelmiştir:
"İsrâil oğullarından olup da küfredenlere Dâvûd'un da Meryem oğlu İsâ'nın da diliyle lânet olunmuştur. Bunun sebebi isyan etmeleri ve ifrata sapmaları idi. Onlar işledikleri herhangi fenalıktan birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Hakikat yapmakta devâm ettikleri (o hal) ne kötü idi... Eğer Allah'a, peygambere ve O'na indirilene îman etmiş olsalardı onları dostlar edinmezlerdi..." (Maide, 5/78-81).
Konuşması esnasında ayakta duvara dayanmış durumda olan Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu âyetleri okuduktan sonra oturur ve ilâve eder:
"Hayır, siz haddi aşan zâlimi elinden tutup onu hakka çevirinceye kadar irşad işini bırakmazsınız)." ( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/382-383.)
Öyleyse bir cemiyette herhangi bir fenalık zuhûr eder etmez, onu küçük görmeyip, bunun yok edilmesi için azim ve ciddiyetle üzerine gidilmesi gerekir. “Yılanın başı küçükken ezilmelidir” atasözü boşuna değil.
İşte şu ayet de buna işaret eder:
"Öyle bir fitneden sakının ki, o geldiği zaman içinizden yalnız zulmedenlere çatmaz (âmmeye de sirâyet ve hepinizi perîşan eder), hem bilin ki Allah şüphesiz azabı çetin olandır." (Enfâl: 8/25)
İbnu Abbâs bu âyeti tefsîr ederken şöyle söyler: "Cenâb-ı Hakk burada mü'minlere, aralarında tek bir münkerin bile yer etmesine meydan vermemelerini emretmekte ve bu emre uymayanları azapla korkutmaktadır".
Aksi takdirde bidâyette çok mahdut bir azınlık tarafından işlenmeye başlanan münker, zamanla çoğunluk tarafından benimsenecek ve kaçınılması imkânsız, herkese ulaşacak felâketlere sebep olacaktır.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur: "Cenâb-ı hakk azınlığın ameliyle çoğunluğa azab vermez. Ancak çoğunluk, aralarında azınlığın münker (fena) amellerini görürler, fakat müdâhaleye güçleri yettiği hâlde seslerini çıkarmazlar. Onlar böyle davrandıkları için Cenâb-ı Hakk azınlığa da, çoğunluğa da birlikte azab gönderir."
Muvatta'ın rivayetinde "...fenâlık açıktan açığa işlendiği takdirde hepsi cezayı hak eder" denmektedir. ( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/383.)
Bırakın başkalarına iyiliği emretme ve kötülüğü nehyetmeyi, en yakınlarına dahi bu tavrı koyamayan ve şuurlu bir Müslüman gibi davranamayanlar, başlarına gelecek bela ve musibetlere başka sebep aramamalıdırlar. Bu, yeter de artar bile…
www.cemalnar.com