Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Gündemimiz gevezelik

Gündemimiz gevezelik

Peygamber Efendimiz’in hayatına bakınca ürperdim...
Önceliklerimizin onun öncelikleriyle çok farklılaştığını gördüm...
Dünyalarımız başkalaşmış, haberimiz yok!
O iman öncelikli yaşardı...
Biz siyaset öncelikli yaşıyoruz.
Gündemimiz siyasi konularla tıka basa dolu.
Bizim mahallenin medyatörleri dindar Müslümanın gündemine her gün bir sürü ıvır-zıvır, bir sürü malayâniyat taşıyor...
Ömrümüz bu eksende, tıpkı leyleğin ömrü gibi, lâklâkla geçiyor!
Ergenekon olsun, şu son “İrtica Belgesi” olsun, İran’da seçimden sonra yaşananlar olsun, bizi alabildiğine meşgul ediyor.
Bunları bilmek, neredeyse “iyi Müslüman olmanın şartı” sayılıyor.
Ve bu tür konuların ardı arkası kesilmiyor.
Kimi zaman Afganistan’ı kurtarıyoruz, kimi zaman Irak’ı; kimi zaman Pakistan’ın durumunu düzeltiyoruz, kimi zaman al takke ver külah Taliban’ın pozisyonunu tartışıyoruz...
Bir tarafımız Filistin, öteki tarafımız Kıbrıs...
Daha Bosna-Hersek var, Çeçenistan var, Kosova var, Gazze var...
ABD’nin yeni Başkanı Barack Hüseyin Obama, hava kirliliği, global kriz, Rusya’nın Sovyet İmparatorluğu’nu ihya plânları, PKK terörü, Peşmerge gazı...
Avrupa Birliği, İslâm dünyasının geleceği...
Abuk-sabuk televizyon dizileri...
Üüüfff! Yazarken bile hafakanlar bastı!
¥
Farkında mıyız bilmiyorum, ama biz bunlarla meşgulken ailemiz çözülüyor, çocuklarımızın yüreği çöküyor, çeşitli isimler altında hâlâ yanmakta olan Nemrut ateşleri imanımızı yakıyor!
Ebedi varlığımız tehdit altında!
Gidişatını değiştiremediğimiz, değiştiremeyeceğimiz pek çok dünyevi mesele yüreklerimizi istila etmiş, hayatımızı Peygamber-i Âlişan Efendimiz’in hayatına paralel olmaktan çıkarmış...
Ki, o aynı zamanda devlet başkanı, bir bakıma siyasi önderdi...
Ama dünya yüreğine bizimki kadar girmiyor, hayatında bizimki kadar yer işgal etmiyordu.
Tebliğ, tedbir, tekbir, idrak, ibadet; kısacası “kulluk” öncelikli bir hayat yaşıyor, “dış dünya” siyasetinden ziyade insanın “iç dünya”sıyla ilgili çözümler düşünüyordu.
Biz kendi iç dünyamızdan kopmuş gibiyiz!..
Tüm varlığımızı “dış dünya”nın dayatmalarına endeksledik...
Gündemimize konan meselelerle oyalanıp gidiyoruz.
Evet, oyalanıp gidiyoruz. Ebediyete (ahrete) kıyasla, dünyevi meselelerin tümü “oyalanma”dır!
Bediüzzaman Hazretleri bunu “Elmas parçalarını bırakıp cam parçalarıyla oyalanmak” olarak misallendiriyor.
Çünkü dünyamızı işgal eden şeylerin çoğunun ebedi alemde bir değeri yok. Yani “cam parçası...”
Hepsi de fani, geçi!
Buna rağmen neden çok vakit ayırıyoruz?..
Dünyaya çok vakit ayırmamızın sebebi nefsimizdir. Dünyevi meseleler nefsimizin daha çok hoşuna gidiyor, nefsimize daha cazip geliyor.
Bu yüzden doludizgin “dünya” konuşmak, nefsi ödüllendirmektir! Bir anlamda Şeytana rüşvet vermektir!
Peygamber Efendimiz bu duruma düşmekten Allah’a sığınır, sık sık “Ya Rabb, beni bir an bile nefsime bırakma!..” mealinde dua ederdi.
Oysa o bir Peygamberdi... Son Peygamberdi.
Böyleyken, nefsine bizim kadar bile güvenmiyordu!
Peki biz nasıl bu kadar büyük bir güven içinde dünya öncelikli yaşayabiliyoruz? Neyimize güveniyoruz?
Bu sorular cevaba muhtaçtır.
¥
Bir daha sorun kendinize, sorun ki hayatınızda “sanat” (Roman, hikâye, şiir, resim, fotoğraf, hat, ebru, çeşmibülbül, sinema, tiyatro, vs.) var mı?..
Hayır efendim, “Sanat tuzu kuru solcuların ve liberallerin oyuncağı” değildir!
Sanat, “Sani-i Zülcelâl’den hayata uzatılmış bir köprüdür...”
O köprüden Allah’a gidilir.
Sanat köprüsünden Allah’a gidemeyenler hayatı ve hayatın içindeki hikmeti yakalayamayanlardır.
Sorun ki kendinize, hayatınızda kitap var mı?
Allah’ın kitabıyla birlikte “Kitab-ı Kebir-i Kâinat”ı okumak gibi bir derdiniz var mı?..
Hayatınızda “Nereden geldik, nereye gidiyoruz, bu dünyaya niçin gönderildik?..” sualine bağlı olarak geliştirdiğiniz bir “tefekkür=derin düşünme ve değerlendirme” boyutu var mı?
Resul-i Âlişan’ın fermanına tabi olup, “Bugün ölecekmişisiniz gibi” yaşıyor musunuz?
Siz mutlu olmadıktan sonra tüm dünya mutlu olsa, ne işinize yarayacak?..
Kendinizi kurtaramadıktan sonra, dünyayı kurtarsanız bile size ne faydası dokunacak?..
24 saat siyaset konuşmanız bir vakit namazınıza bedel olabilir mi?
Dostlarım, bunu bir daha düşünün!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi