Başbuğ’u dinleyemedim!
Türkçe bilenlerin malumu olduğu üzere, başbuğ “başkomutan” demektir. Gerçi Anayasa’ya göre başkomutan, Cumhurbaşkanı’dır. Fiili başkomutan ise, Genelkurmay Başkanı’dır. Şu anda soyadı göreviyle tam uyumlu bir Genelkurmay Başkanımız vardır: Başbuğ! Tabii, Başbuğ konuşunca dinlemek gerekir. Ne yazık biz bu imkândan mahrum kaldık. Onun konuşma yaptığı sırada, Konya’da “Su Medeniyeti Sempozyumu”ndaydık. Televizyondan canlı seyretseydik farklı intibalarımız olabilirdi. Bize haberlerden takip etmek düştü.
Konuşmada şu cümleler dikkatimi çekti:
“Türkiye neredeyse iki haftadır Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın elinde bulunan, topladığı ve talep ettiği bütün bilgiler çerçevesinde yürüttüğü hazırlık soruşturması neticesinde ulaşmış olduğu kararla ortaya çıkan bir kâğıt parçası etrafında gereğinden fazla enerjisini tüketmiştir, harcamıştır. Ayrıca yargı sürecine sabırla ve sükunetle bekleme basiretini de gösterememiştir. Her şeyden önce bunlardan dolayı gerçekten biz Türk Silahlı Kuvvetleri olarak üzgünüz.”
Bir taraftan yakınma, diğer taraftan şikâyet ve üzüntü ifade eden bu cümleler, üzerinde durmayı hak ediyor.
Meşhur “irtica ile mücadele eylem planı”nı sahte veya gerçek olsun, kâğıt parçası deyip asla hafife almamak lâzım.
Kağıt parçası olmayan belge mi var?
Ortada Türkiye’nin sistemine, gidişine, olağanına müdahale ihtiva eden bir metin var. Bu metin ortaya çıktığında, bu “kağıt parçası” piyasaya sürüldüğünde, gerçek olup olmadığına bakılmaksızın neden bu kadar alakayı üzerinde topladı?
Tesadüfen mi? Gerçek gündemden kaçmak için mi? Sırf bir kurumu yıpratmak için mi?
Türkçenin en çok kullanılan deyimlerinden biri de “ateş olmayan yerde duman tütmez”dir!
Herkes biliyor ki, bu ismi taşıyan çok sayıda eylem planı bu teşkilat içinde hazırlanmıştır. Bunların tamamından haberdar olunmasa da, olunanları bile bir kanaate varmak için yeterlidir.
Türkiye, 100 yıldan beri, “irtica ile mücadele” ediyor! Bu nasıl bir düşman ki bir türlü yok edilemiyor?
Sözün doğrusu şu: Türkiye’de irtica ile mücadele adı altında iktidar mücadelesi yapılıyor. İttihatçılardan bu tarafa yönetim oligarşisi, meşruiyet temeli olarak irtica ile mücadeleyi gösteriyor.
Onlar olmasa ülke ortaçağ karanlığında kalacak. Medeni dünyada geri bir ülke olacağız!
Yüz yıldır, olup bitenler gözden geçirilirse, bu mücadelenin Türkiye’nin gerçek iktidar yapılanmasını engellediği ortada. Halk hakimiyetini benimsemiş, demokrasiyi seçmiş bir ülkede, ekonomik ve sosyal güçler iktidarı oluşturur. İktidar böyle oluşunca da, rasyonel bir bürokratik mekanizma kurmak kaçınılmazdır.
Ne yazık ki, Türkiye’de, gerçek iktidar yapılanması tam manasıyla sağlanamadığı için, bürokratik yapı akli süreçlerle yönlendirilemiyor. Sivil bürokrasi, kısmen rasyonalleştirilmiş olmakla beraber, ilmi bürokrasi, yargı bürokrasisi ve bilhassa militer bürokrasi rasyonelleştirilemiyor.
Askeri bürokrasinin ülke sitemi içinde yeri ne olmalıdır?
Bu soruya akılcı, gerçekçi cevap verdiğimiz anda TSK her türlü yıpratmaların dışına çıkacaktır.
Türkiye’de yüksek veya düşük rütbeli bazı askerler, İç Hizmet Kanunu’na dayanarak Türkiye’nin yönetimini değiştirmeye yönelik projeler hazırlamayı görev sayıyorsa, bu tür olaylarla karşılaşmak her zaman mümkündür.
Türkiye’de askerin olağanüstü rolü, olağanlaştırılmak zorundadır. Bu yönde adımların atılmasına Başbuğ öncülük ederse, ismi geleceğe kalacak bir kumandan olacaktır.
Türkiye’nin yüz yıldır sürdürülen iktidar mücadelesi sebebiyle gerçek anlamda gelişemediği, dünyada üstüne düşen rolü tam manasıyla oynayamadığı ortada. Türkiye’de askerin darbe yapıp yapmayacağı değil, değişen dünyada ne rol oynayacağını konuşmamız lâzımdır. Bunu siviller konuşmadan önce, askerlerin konuşması lazımdır.
Asker, Cumhurbaşkanı’nın eşinin karşılama ve uğurlamalarında tavır göstererek nereye varmak istiyor? Güçlü bir silahlı kuvvetler olmak bu tavırdan mı geçiyor?
Başörtüsü ile uğraşmak, silahlı kuvvetlerin işi olabilir mi?
TSK gerçek işine dönmelidir. Dönerse, ne Ergenekon olur, ne de irtica ile mücadele eylem planı! Böylece enerji israfı olmaz, TSK da üzülmez! TSK üzerinden herkes elini çekmek zorunda kalır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.