Hoşt modern darbe dönemi!
- Lütfü Bey; post modern darbe denilen 28 Şubat darbesinden sonra Türkiye’de darbe dönemlerinin kapandığı şeklinde yaygın bir görüş var. Üstadım, siz de bu görüşte misiniz?
- Post modern darbe döneminden sonra hoşt modern darbe dönemine geçtiğimizi söyleyebilmeyi çok isterim! Hoşt modern darbe dönemi dediğim ne mi; önce onu izah edeyim. Hoşt modern darbe dönemi adını taktığım şey, sivil iktidarlara dişlerini gösteren, demokrasiye saldırıp parçalamak isteyen darbecilere hoşt deme dönemi! Darbecileri çıktıkları yere sokma dönemi! İşte hoşt modern darbe dönemi ile bunu kastediyorum. Keşke ülkemizde herkes darbe girişimcilerine karşı hoşt deme bilincine sahip olsa da, darbeye karşı hep demokrasi kazansa. Böylelikle de ülkemizde askeri darbeler dönemi ilelebet kapansa. Ancak ben ülkemizde herkesin darbelere hoşt deme, darbeleri kovma bilincine sahip olduğu kanaatinde değilim. Askeri darbelere karşı ülkemizde bir bilincin yerleşmeye başladığını görmekle birlikte, bunun henüz yeterli olduğu kanaatinde değilim. Bu konuda yanılmayı çok isterim. Mesela darbecilerin tankları demokrasiyi ezmek üzere harekete geçtiğinde tüm siyasi parti yöneticilerinin o tanklara hep bir ağızdan “hoşt” dediklerini ve o tankları çıktıkları yere soktuklarını görmeyi çok isterim! Mesela darbecilerin tankları demokrasiyi çiğnemek üzere harekete geçtiğinde üniversite hocalarımızın, yüksek yargı mensuplarımızın cüppelerini kuşanıp, bu tanklara karşı hep bir ağızdan “hoşt” dediklerini ve onları çıktıkları yere soktuklarını görmeyi çok isterim! Mesela önceki darbe dönemlerinde darbecilerin elini ayağını öpen medyamızın bu kez darbecilere “hoşt” dediğini ve onları çıktıkları yere soktuğunu görmeyi çok isterim! Mesela önceki darbe dönemlerinde darbecilere karşı teslimiyetçi olan halkımızın bu kez direnişçi olduğunu ve darbecilere karşı hep bir ağızdan “hoşt” diyerek onları çıktıkları yere soktuğunu görmeyi çok isterim! Meclis’iyle, üniversitesiyle, yargısıyla, medyasıyla ve de halkıyla darbecilere karşı hep bir ağızdan “hoşt” deme ve onları çıktıkları yere sokma bilincine sahip olursak eğer, ülkemizde darbeler dönemi kapanmış demektir. Post modern darbe döneminden sonra hoşt modern darbe dönemi başlamış demektir!
BÖYLE ÖZGÜRLÜĞE ÖZGÜRLÜK YOK!
- İran’da Musevi yandaşları Ahmedinejad’a karşı verdikleri savaşın bir özgürlük savaşı olduğunu söylüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- İnsanların özgürlüğü önemli, ama ülkelerin özgürlüğü de önemli. Peki Musevi yandaşları ülkelerinin özgürlüğünü, bağımsızlığını önemsemekteler mi? Musevi yandaşları özetle ne diyorlar? “ABD, İngiltere gibi ülkelerle iyi geçinelim; onlara karşı dik başlı davranmayalım” diyorlar. Ahmedinejad’ı ABD, İngiltere gibi emperyalist ülkelerle iyi geçinmediği için, onlara karşı dik başlı davrandığı için suçluyorlar. Ahmedinejad’ı emperyalistlere kafa tuttuğu, meydan okuduğu için suçluyorlar. Ne ilginçtir ki Musevi yandaşları ile devrik faşist şahın oğlu, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’a karşı bu konuda aynı suçlamada bulunuyorlar. Demek ki emperyalistlere karşı dik başlı olmak büyük suç! Demek ki İran’ı emperyalistlerin sömürgesi yapmamak büyük suç! Demek ki ülkesinin bağımsızlığını, özgürlüğünü savunmak büyük suç! Öyle olmasa, emperyalistlere karşı ülkesinin bağımsızlığını, özgürlüğünü savunduğu için Ahmedinejad’ı suçlarlar mıydı? Evet, insanlar özgür olmalı. Hangi ülke olursa olsun orada insan hak ve özgürlükleri savunulmalı. Baskılara, yasaklara karşı olunmalı. Ancak insanların özgürlüğü kadar ülkenin özgürlüğü, bağımsızlığı için de çaba harcanmalı. Ayrıca insanların özgürlüğünden ne anlaşıldığı da önemli. Mesela fakir insanları zengin insanlara ezdirme özgürlüğü savunulabilir mi? Malumunuz İran’da Ahmedinejad fakir kesimin, Musevi ise zengin kesimin temsilcisi. Hani kışın durakta çocuklarıyla titreyerek otobüs bekleyen türbanlı kadına, hızla sürdüğü son model cipiyle çamur sıçratarak geçip giden türbanlı kadın örneği vardı. Kadınların ikisi de türbanlıydı ama, biri fakir, diğeri zengin sınıftandı. İşte İran’da Ahmedinejad fakir kadının, Musevi ise zengin kadının temsilcisi. Peki ABD kuklası devrik şah dönemindeki gibi İran’da “Altta kalanın canı çıksın” tipinde bir özgürlük savunulabilir mi? “İran’ı özgürleştirelim” derken, İran’ı emperyalistlere sömürtme, fakirleri zenginlere ezdirme özgürlüğü savunulabilir mi? Böyle bir özgürlüğe benim kitabımda özgürlük yok!
BAYKAL HEP BÖYLE KAL!
- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “12 Eylül darbesini yapanları yargılayalım; onların yargılanmasını önleyen Anayasa’nın geçici 15. maddesini kaldıralım” diyerek AK Parti’ye bir çağrı yaptı. Ne diyorsunuz Deniz Baykal’ın bu çağrısına?
- “Baykal, hep böyle kal” diyorum! Bundan böyle Baykal’ın hep darbe karşıtı kalmasını istiyorum. Bundan böyle Deniz Baykal’ı hep bu şekilde konuşurken görmek istiyorum. Çünkü ben yıllardır Deniz Baykal’a “Darbecilere yakın olan halka uzak olur; darbecilerden uzak dur!” diye çağrılar yapıyorum. Deniz Baykal’ın nihayet bu noktaya gelmesinden de memnunluk duyuyorum. Malumunuz darbecilere yakın duran kim olursa olsun, onu en ağır şekilde eleştirdim. Hatta geçenlerde yaptığımız sohbette, bir sorunuz üzerine, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’i Çankaya Köşkü’nde ağırlayan Abdullah Gül’ü de en ağır şekilde eleştirdim. “Abdullah Gül darbe liderini Çankaya Köşkü’nde ağırladığı için halktan özür dileyene kadar benim cumhurbaşkanım değildir” dedim. Hem darbelere karşı olduğunuzu söyleyeceksiniz hem de darbe liderleriyle kucaklaşacaksınız, bu samimiyetsizliktir. Ancak “12 Eylül darbesini yapanları yargılayalım” diyen Deniz Baykal’ın çağrısının kapsamı “Bütün darbeleri yapanları, muhtıraları verenleri yargılayalım” şeklinde genişletilmelidir. Mesela Meclis’te çoğunluğa sahip olan AKP bu konuda bir teklif getirmelidir. Gerçi 27 Mayıs 1960 darbesini, 12 Mart 1971 darbesini yapanlar hayatta olmayabilir. Ama Kenan Evren gibi 12 Eylül darbesinin önde gelenleri, Çevik Bir gibi 28 Şubat postmodern darbesinin önde gelenleri hayattadır. 27 Nisan e-muhtırasını veren Yaşar Büyükanıt da hayattadır. Dediğim gibi, ayrım yapılmaksızın bütün askeri darbeleri yapanlar, muhtıraları verenler yargılanmalıdır. Artık Türkiye, darbecileri yargılayamayan dünyadaki tek ülke olma ayıbından kurtulmalıdır. Bakalım hangi parti bu konuda samimidir; bu partiler için de bir samimiyet sınavı olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.