Beylerin pazarı Beypazarı
Bir şehrin tarihi ve kültür mozaiği, geçirdiği medeniyetlere bağlıdır. Beypazarı da pek çok medeniyeti, imparatorluğu bağrında yaşatmış en eski Türk beyliklerinden birisi. İç Anadolu’nun göbeğinde böylesine tarihi bir kentle karşılaşmak insanı hakikaten şaşırtıyor.
Kendi tarihi ve kültürünü benimsemeyip veya hafife alıp da herhangi bir ülkeye gidip gelince, oraları öve öve anlatan ve kendisinin ne kadar önemli işler yaptığını, ne kadar çok gezdiğini sıkça vurgulayıp, farklı biri olduğunu ifade edenlere, ülkemizi ve milletimizi tanıması için Beypazarı’na kadar gidip gelmesini tavsiye ederim.
Tarihse tarih, kültürse kültür, medeniyetse medeniyet, insanca yaşama adına iyi, güzel, doğru ne varsa hepsini Beypazarı’nın hem geçmişinde hem de bugününde bulmak mümkün. Sadece gidip görmek ve yaşamak gerekiyor. Gittik, gördük ve yaşadık.
Ekonomik kalkınmada Beypazarı çok önemli bir örnek. Her fırsatta dile getiririz ya; “Türkiye kendi kendisine yetecek bir ülkedir lakin çalışmak ve çabalamak gerekir” diye. İşte bu konuda Beypazarı kendi kendimize yetebileceğimizi herkese gösteriyor.
Büyük şehirlerde yaşayanların en büyük şikâyeti insan ilişkileri üzerinedir. Kimsenin kimseye menfaatsiz selam vermeyeceğinden dem vurularak, her hareketin ve sözün sonunda bir menfaat beklentisi ortaya çıktığı ve insanı işin değil, insanın yorduğu söylenir ve doğrudur. İşte sadece bu çirkinlikten kurtulmak için bile Beypazarı’na gidip gelmek yeter.
Burada sözü Evliya Çelebi’ye bırakmak istiyorum. Evliya Çelebi’nin anlattığı Beypazarı’nı, bütün değişikliğe ve zaman aşımına rağmen halen bulabilirsiniz.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde (Hicri 1058/Miladi 1638) Beypazarı’ndan şöyle bahseder: “Haftada bir gün güzel süslü bir pazar kurulup, bütün kıymetli eşyalar bulunur. (Şimdi haftanın her günü pazar kuruluyor.) Şehir Anadolu toprağından Engürü sancağı hududunda olup, İstanbul’da kim Şeyhülislam olursa ona has olur. Padişah hasından ayrılmadır. Müftü tarafından hâkimi subaşısıdır. 150 akçelik kazadır. Senelik kadısına yedi kese gelir getirir. Damga emini, Sipahi Kethüda yeri ve Yeniçeri Serdarı vardır. Fakat kale ağası ve neferi yoktur. Kalesi bir dere içinde olup, iki tarafı balıksırtı gibi kaya üzerindedir.”
Evliya Çelebi’nin anlattıklarını özellikle yerel ürünlerin pazarlandığı çarşılarda görmek keyif verici. Kent aynı zamanda yaşayan bir müze gibi. Ayrıca müzesi de bol bir şehir. Geçmişten göremediklerinizi müzelerde görerek, tarihe şahitlik edebilirsiniz. Doğrusu Beypazarı’na kim gelmişse hepsinin ortak şikâyeti şuydu: “Burnumuzun dibinde bir tarih ve medeniyet var, biz başkalarının tarihine ve medeniyetine hayranlık besliyoruz.”
Bu kadar tarihten söz ettik, şimdi de kısaca tarihine bir yolculuk yapalım. 30 milyon yıl önce tamamen deniz olan Beypazarı’nın tarihi şöyle:
Beypazarı ve çevresinde sıra ile Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlılar’ın egemen oldukları görülmektedir. Beypazarı, Roma döneminde İstanbul’u Ankara ve Bağdat’a bağlayan önemli ve büyük tarihi geçit yollarından biridir. Tamamen Oğuz Türkleri’nin Orta Asya’dan gelip yerleştikleri Beypazarı, Osmanlı idaresine geçtikten sonra Bursa ili Hüdavendigar Sancağı’na bağlı bir nahiye, daha sonra da kaza merkezi olmuş. Tanzimat’tan sonra ise Ankara Sancağı’na bağlı bir kaza durumuna gelmiştir.
Beypazarı, tarihi evleri, gümüş işçiliği ve havucu ile ünlü şirin bir ilçedir. Boğazkesen Kümbeti, Suluhan, Eski Hamam, Sultan Alaaddin Camii, Akşemseddin Camii, Kurşunlu Camii, Rüstem Paşa Hamamı, Gazi Gündüzalp Türbesi (Hırka Tepe), Kara Davut Türbesi (Kuyumcu Tekke), Karaca Ahmet Türbesi, ilçe sınırları içerisinde olup görülmeye değer tarihi mekânlardır.
Böyle tarihi ve turistik yerlerde alışveriş yaparken hep üçkağıtçı tipler karşımıza çıkar ve turist yolan insanlar akla gelir ya. Beypazarı’nda bu olumsuzluğun zerresine rastlamazsınız. Çünkü belediye bu konuda işi öyle sıkı tutmuş ki, yerel ürün adına ne satılıyorsa, hepsine belli bir fiyat belirlemiş, herkes aynı fiyata satmak zorunda.
Hal böyle olunca da kimse kimsenin kuruşuna göz dikemiyor ve Ahilik kuralları geçerli oluyor. Bir başka güzellik de şu; “Beylerin pazarı Beypazarı” demişler ama pazara hanımlar hâkim. Bu da ilçenin büyük bir aile olduğunu gösteriyor. Beypazarı’nı görmeyenlerin mutlaka görmesini, görenlerin de bir daha gitmesini tavsiye ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.