Ahmet Varol

Ahmet Varol

Patani’yi unutamayız

Patani’yi unutamayız

Son dönemde Patani’deki Müslümanları hedef alan Budist devlet terörünün yeniden şiddetlenmesinden geçen hafta yayınlanan son yazımızda özetle söz etmiş ve bu konuyu ayrıca müstakil bir yazıda ayrıntılı olarak ele alacağımızı belirtmiştik. Bugün Patani’deki durumun biraz ayrıntısına girmek istiyoruz.
Patani’yi işgal altında tutan Tayland Krallığı, Budist temelli bir din devletidir. Fakat Budizmin belli bir devlet ve hukuk nizamı olmadığından, bu din sadece bir inanç felsefesinden ibaret kaldığından Tayland Krallığı’nın din devleti olması kurumlarının o çerçevede şekillenmesini sağlamıyor. Orada Budizmin inanç felsefesinden daha çok devletin bazı mekanizmalarının kutsallaştırılmasında yararlanılıyor. Dolayısıyla bu ülkede din devleti sıfatı dinin sömürü aracı olarak kullanılmasına kapı açmıştır. Bu sömürüden en başta yararlanan da kraldır. Çünkü Budizmin din felsefesinde bir tanrı inancı yoktur. Bu yüzden Budistlerin kutsalları arasında, başta inanç kurallarını belirleyen Buda yer alır. Tayland’daki Budistler açısından kral da Buda’nın yaşayan temsilcisidir. Dolayısıyla onun talimatlarına veya onaylarına itiraz edilmez, bilakis kendisi kutsallaştırıldığı gibi talimatları da kutsal görev sayılır. Bu, Tayland’ın Patani’de uyguladığı zulmün ve resmi terörün de kutsallaştırılması anlamına gelir. Bundan dolayı Patani’deki resmî terörü “Budist terör” olarak adlandırmayı uygun görüyoruz. Din adına ve dinin kutsallarına dayalı olarak terör icra edilmesinin örneklerini görmek isteyenlerin en başta Siyonist işgalcilerin Filistin’de ve Taylandlı Budistlerin Patani’de icra ettikleri teröre bakmaları gerekir.
Patani bir İslâm beldesidir. Budist Tayland yönetimine ait değildir. Bu bölgede yaşayan Müslümanların daha önce kendi bağımsız yönetimleri ve İslâm kanunlarına göre hüküm veren şer’i mahkemeleri vardı. Tarihte birkaç kez Tayland saldırılarına uğrayan ve zaman zaman işgal edilen Patani, II. Dünya Savaşı’nda Japonya tarafından işgal edildi ve 1944’te şer’i mahkemeleri kapatıldı. Japonya’nın savaştan yenik çıkması üzerine 1945’te bağımsız oldu. Ancak bu bağımsızlık uzun sürmedi ve İngiltere’nin yardımıyla Tayland tarafından işgal edildi. Budist Tayland Krallığı bölgedeki Müslümanların bir kısmını ayaklarına pranga vurarak kuzeydeki Budist Tayların çoğunlukta olduğu bölgelere taşıdı ve oralarda köle gibi çalıştırmaya başladı. Patani bölgesi de kendi içinde ayrı vilayetlere bölündü ve sadece bir tanesi Patani olarak adlandırıldı. Bölgenin İslâmî kimliğinin unutturulması ve tarihten gelen kültürünün değiştirilmesi amacıyla başta isimler olmak üzere pek çok kültürel değerine müdahale edildi. Gerek köleleştirilip kuzeye nakledilen ve gerekse kendi bölgelerinde kalan Müslümanlar birbirlerine Müslüman isimleriyle hitap ederken, resmî kurumlar nezdinde bu isimlerini kesinlikle kullanamazlar. Tayca ve Müslüman kimliğini unutturma amacına yönelik isimler kullanmak zorundadırlar. Aksi takdirde horlanacaklarını, resmî kurumlarda hizmetçi görevi bile alamayacaklarını, hiçbir yasal haklarının olmayacağını bilirler.
Patani beldesini haksız bir şekilde işgal altında tutan Budist Tayland Krallığı’nın son dönemde bölgede resmî terörü yeniden şiddetlendirmesi ve insanları namaz kılarken topluca katletmesi Müslümanlara yönelik düşmanca tutumunu hiç değiştirmediğini gözler önüne seriyor. Bölgeden gelen haberler ve son dönemdeki saldırılar sonrasında alınan görüntüler vakıanın haberlere yansıdığından çok daha korkunç olduğunu gösteriyor.
Bu zulüm ve gelen görüntüler Budist Tayland Krallığı’nın Patani üzerindeki hâkimiyetinin bir devlet otoritesi değil gayri meşru işgal olduğunun çok açık bir ispatıdır. Çünkü devlet otoritesi, hangi din ve etnik unsura mensup olurlarsa olsunlar, kendine ait olduğunu düşündüğü topraklarda yaşayanların tümüne “vatandaş” olarak bakar ve belirlediği yasal hakların tüm vatandaşları için geçerli olduğunu kabul eder. Budist Tayland Krallığı ise Patani’deki Müslümanlara “vatandaş” olarak değil “düşman” olarak bakıyor. Dolayısıyla işgalci Budist terör güçlerinin Patani’den çekilmeye zorlanması uluslararası hukukun gereğidir. Zaten Budist işgal güçlerinin bölgedeki hâkimiyetinin geçmişi, bu süre öncesinde bölgenin özgür ve bağımsız olduğu, bu bağımsızlığa askerî şiddetle son verildiği, sonrasında bölge halkına karşı sürekli askerî şiddetin ve resmî terörün icra edildiği biliniyor. Ama ne yazık ki çağın hâkim güçlerinin ikiyüzlülüğü, çifte standartçılığı burada da karşımıza çıkıyor.
Müslümanlara karşı bu zulmü icra eden Budist Tayland Krallığı’nın Siyonist işgal devletiyle sıkı bir münasebet içinde olduğunu hatırlatmadan da geçmemeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi