MGK ve albaylar... Saba Tümer’le en uzun gece!
İki ihtimal var: Ya, ben “çok önemli günlerde” Habertürk Televizyonu’nda “Saba Tümer’le Bu Gece” programını izliyorum, ya da Saba Tümer’in programı esnasında “çok önemli gelişmeler” oluyor...
4 Mayıs gecesi de böyle olmuştu... Televizyon kumandası eşim ve çocuklarda olduğu için, “mecburen” ben de onlarla birlikte Saba Tümer ve konuğunu izliyordum... “Geyik muhabbeti” devam ediyordu ki; önce “alt yazı”lar geçmeye, sonra “görüntü”ler gelmeye başladı... Öğrenmiştik ki; Mardin’de bir “katliam” yaşanmış, gözü dönmüş caniler, hem de “akrabaları” olan “44 kişi”yi katletmişlerdi... “Saba Tümer’in o andaki şaşkınlığı”nı hiç unutamam...
Ne “konuğu” ile ilgilenebiliyordu, ne de “konu”ya eğilebiliyordu... Çünkü, bir “haberci” ve “haber sunucusu” değildi!.. İşte o an bir defa daha gördüm ki; “habercilik” ayrıdır, “magazincilik” ayrı...
Neyse ki; biraz sonra, yerini bir “haberci”ye bıraktı da, “vahşet”le ilgili detaylı bilgiler alabildik!..
CİDDİ GÜNDE GEYİK MUHABBETİ!
Önceki gece de öyle oldu... Saba Tümer, Bodrum’da ve deniz kenarında, efil efil esen rüzgârın altında konuğu Ferdi Özbeğen’i karşısına almış, onunla “aşk, sevgili ve şarkı” üzerine muhabbet ediyordu ki, ekranın altında “son dakika” haberleri gelip-gitmeye başladı...
Bir yandan Ankara’da 7 saat 45 dakika süren “MGK toplantısı”ndan sonra yayınlanan “bildiri”den söz ediliyor, bir yandan bildirinin ardından yapılan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in katıldığı “mini zirve”den bahsediliyordu...
Bunlar, elbette “kritik konular”dı...
Öyle ya; Org. İlker Başbuğ; Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen “AK Parti’yi devirme, Fethullah Gülen cemaatini bitirme” plânını “MGK’ya getireceğini” söylemiş, bu “plân” hakkında “kâğıt parçası” ifadesini kullanmış ve hatta “çok iddialı” bir şekilde şöyle konuşmuştu:
“TSK, hiçbir gerçeğe dayanmayan, hukuk dışı davranışlarla yıpratılması faaliyetlerinin devam ettirilmesine kat-la-na-maz.
TSK, bütünlüğünün her hürlü dış etkilere maruz bırakılmasına seyirci ka-la-maz.
TSK’nın bütünlüğünün korunmasını ve haksız yere yıpratılmasını aynı zamanda ülkemizin bir beka sorunu olarak görüyoruz.
Son yaşanan olayları önümüzdeki hafta yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısına getireceğiz.”
İşte bu ifadelerden sonra, MGK toplantısı, gerçekten “çok önemli” hâle gelmişti... Başbuğ’un bu tavrı, acaba “MGK bildirisi”ne nasıl yansıyacaktı?..
“Hükümet” ile “Asker” arasındaki ipler hepten kopacak mıydı, yoksa bir “hâl çaresi” bulunacak mıydı?..
Derken, “bildiri” yayınlandı...
“Uzuuun MGK toplantısı”nın ardından, “kısacık bir bildiri” yayınlanmış ve şu ifadeler kullanılmıştı:
“Devletimizin kurumlarını yıpratmaya yönelik beyan ve yayınlara ilişkin tepki ve düşünceler dile getirilmiş, bu tür faaliyetlerin ülkemize bir fayda sağlamayacağı teyit edilmiştir.”
Bu “kısacık cümle” ile ne denilmek isteniyordu acaba?.. “Tepki” koyanlar kimdi, “düşünce”sini ifade edenler kim?..
Ve ayrıca;
“Fayda sağlamayacağı” teyit edilen “bu tür faaliyetler” neydi?..
“Darbe plânları” hazırlamak mı,
Bu plânları “deşifre” edip yayınlamak mı?..
Tabiî, Saba Tümer’in, hem de Bodrum’dan yaptığı “canlı yayın”daki “geyik muhabbeti”nden bu “ciddi sorular”a cevap bulmak mümkün değildi.
PEŞ PEŞE GELEN HABERLER
Dedik ya; o bir “gazeteci” değil, “geyik muhabbetleri” yapan bir “magazinci” idi!..
Öyle olduğu için de;
“Ferdi Özbeğen’le sohbeti”nden dolayı, Beşiktaş Adliyesi’nden gelen “son dakika haberleri”ni sağlıklı değerlendirmek elbette mümkün olamıyordu!..
Oysa, haberler sel gibi akıyordu:
¥ “AK Parti’yi devirme, Fethullah Gülen’i bitirme” amacıyla “4 sayfalık eylem plânı” hazırladığı iddia edilen Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de aralarında bulunduğu 9 albayın saat 11.30’da başlayan sorgusu, 9 saat sürdü...
¥ 4’ü denetimli olmak ve “yurt dışına çıkmamak” kaydıyla 8 albay serbest bırakıldı... Albayların serbest bırakılmasının ardından Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz Adliye’den ayrıldı.
¥ “İhanet plânı” hazırlamakla suçlanan Albay Dursun Çiçek, 9 saatlik sorgunun ardından “hükümeti devirmeye teşebbüs” ve “örgüt üyeliği” suçlamasıyla “tutuklama” talebiyle 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevkedildi!.. Askeri Savcılık, Çiçek hakkında “kovuşturmaya gerek yok” kararı vermişti!..
¥ 14. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi, “Dursun Çiçek’in tutuklanması” talebiyle kendisine gönderilen dosyayı incelemeye başladı!.. Hakim, Çiçek’in ifadesini bu incelemenin ardından alacak!..
¥ Hakimin bu incelemesi devam ederken, Ankara’da bir “mini zirve” yapıldığı haberleri geliyor...
Ankara’da “mini zirve” devam ederken, Beşiktaş Adliyesi’nde de bir “sürpriz” yaşandı... Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, yeniden Adliye’ye geldi.
¥ Acaba niye geldi?.. Bu gelişin mini zirve ile ilgisi var mı?.. Yoksa, “hakimin ek bilgi isteme” ihtimaline binaen mi geldi?.. Zekeriya Öz, hâlâ Adliye’de!..
¥ Hakim, “dosya” üzerindeki incelemesini tamamladı... Şu anda, Dursun Çiçek’in ifadesi alınmaya başlandı!..
¥ Saat 24.00 civarı... Dursun Çiçek’in ifadesinin alınması sona erdi...
Kararın biraz sonra açıklanması bekleniyor.
¥ Bütün bu gelişmeler “altyazı”larda veriliyor... Ekranda ise; “Saba Tümer-Ferdi Özbeğen geyiği” şarkılar ve kahkahalar arasında devam ediyor... Şu “geyik” bitse de “gerçek gündem”e dönebilsek!..
¥ Derkeeen... Saba Tümer ve konuğu ekrandan kayboluyor!.. Saat 00.30’da, “en son dakika” haberi veriliyor... Öğreniyoruz ki; Albay Dursun Çiçek, “örgüt üyeliği” ve “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklanmış ve Hasdal Askeri Cezaevi’ne gönderilmiştir!
Ohhh... Nihayet işkence bitti!..
Rahat bir nefes alıyoruz...
Ama açık ve net söyleyeyim;
Hani, “kadınlar bir, erkekler dokuz doğurur” derler ya; önceki gece işte öyle bir hâl yaşadık...
Önceki gece o kadar “uzun”du ki; “saniyeler saat, saatler gün gibi”ydi!..
Bir de, “Salı sallanır” derler ya; önceki gün “Salı”ydı ve gerçekten de “çok hareketli”ydi ve sallandı durdu!.. Bereket ki; saatler 00.30’u gösterdiğinde hareketlilik durdu ve bizler büyük bir huzur içinde girdik yataklarımıza!..
DEMOKRASİYE SABOTAJ DEĞİL, KABOTAJ!
Öyle ya; “askerden sert çıkış” ve “gerilim” beklentisi içinde olanlar, işte bir defa daha yanılmışlardı!..
Evet, “MGK’da tepki ve düşünceler”in gündeme getirilmiş olması, elbette bir “rahatsızlık” belirtisiydi ama bu da normaldi...
Çünkü, hiç kimse “robot asker” değildi ve hiç kimse “aynı düşünceyi savunmak” zorunda değildi!..
Hem, madem ki “hukuk devletine bağlılık ve demokrasiye saygı”dan söz ediyorsak, “bağımsız mahkeme”nin verdiği “tutuklama” kararını herkes “içine sindirmek” zorundaydı!..
Bana göre; “Adliye civarındaki 4 tane Donanma gemisi”nden farklı anlamlar çıkarmaya çalışanlar ve bunun bir “askeri kuşatma” olduğunu düşünenler de fena halde yanıldılar!..
Bazılarına göre; hem de “albayların sorgusu” devam ederken Beşiktaş Adliyesi’ne 60 metre uzaklıkta, “1’i büyük 4 Donanma gemisi”nin demirlemiş olması; “hakim ve savcılara gözdağı” anlamı taşıyordu!..
Bir “tutuklama” kararı çıkması halinde “asker gerekeni yapacak”tı!..
4 Donanma gemisi ve SAT komandolarının kullandığı “bot”lar “Adliye’nin 60 metre açığı”nda demirlemişlerdi ki, askerler aleyhindeki bir karara, “anında müdahale” edeceklerdi!..
Bu “dedikodu”lar da fos çıktı!..
Çünkü, “Albay Dursun Çiçek’in tutuklanması”na karar verilmesine rağmen, gemilerde hiçbir hareketlilik olmadı!..
Olmadı, çünkü;
O gemiler “mahkemeye baskı ve gözdağı” maksadıyla değil, “1 Temmuz Kabotaj Bayramı” dolayısıyla ordalardı... Hem, “demokrasiye sabotaj” yapacak gemiler, hiç “bayrak”larla donatılır mıydı?..
DARBESEVERLERİN YAŞADIĞI KÂBUS!
Ama; “aç tavukların, kendilerini mısır ambarında görmeleri” gibi, Adliye civarındaki “gemiler”den farklı anlamlar çıkarıp “darbe ve müdahale” rüyası gören “angut”lar da oldu maalesef!..
Ama, uyandıklarında, herhalde “kâbus” gördüklerini anlamışlardır!..
Çünkü, “en uzun gün”ün sabahında, Türkiye hâlâ “hukuk devleti”ydi, hâlâ “demokrasi” ile yönetiliyordu ve hâlâ “iktidar işbaşında”ydı!..
Bir “gerilim” de yoktu!..
“Darbeseverler” için, bundan daha büyük “kâbus” olabilir miydi?..
Alın işte; Bay Deniz Baykal, dün “MGK bildirisi beni tatmin etmedi” demiş!..
Demek ki, o da;
“Bildiri” yerine “muhtıra” bekliyordu!..
Diyorduk kiii!..
Emekli Org. Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Hanım’ın, “Bizim Mahkeme” dediği 14. Ağır Ceza Mahkemesi, dün son anda yine yaptı yapacağını!..
Saat 19.30 civarıydı ki; “Albay Dursun Çiçek’in tahliyesine” karar verildiğini açıkladılar!..
Merak ediyorum; o mahkemede, DGM döneminden kalma “askeri hakimler” değil ama, “askerî hakimlerle sıkı-fıkı olan hakimler” mi var acaba?..
Yoksa, “askerî gemiler”in adliye civarında demirlemiş olması, gerçekten bir “kuşatma” mıydı?!?..
Şu işe bakın; “uzun gece”nin ardından, şimdi de kafamızı “uzuuun soru”lar işgal etmeye başladı!..
Köpek-Domuz mutabakatı mı?
Öteden beri, şuna inanırım: İnsanlar veya hayvanlar, “yedikleri gıda”lara göre şekillenirler... Meselâ “ot” yiyenler daha “halim-selim”dir!.. Onlar, “güdülmeye mahkûm”dur!.. “Et” yiyenler ise daha “saldırgan”dırlar!.. Dikkat ederseniz; ormanların hakimi, “et yiyen hayvanlar”dır!.. “Ot” yiyenler ise, hep “savunmada”dır!..
Tayland’dan gelen “cinayet, tecavüz ve katliam” haberlerini duyunca, hemen aklıma geldi... Tayland halkı, niye bu kadar “saldırgan” acaba?.. Sonra düşündüm de; Çin ve Tayland gibi “Uzakdoğu ülkeleri”nde genellikle “köpek eti” yeniliyor!..
Eee, “köpek eti yiyen” insanlar, “köpek gibi saldırgan” olmaz da ne yapar?.. “Taylandlı Budistler” de, yiyorlar “köpek eti”ni, köpekler gibi saldırıyorlar “Patanili Müslümanlar”ın üzerine!..
“Köpek”ler, elbette köpekliğini yapacak!.. Buna bir şey diyemem... Ama, bu “Saldır Co”ların “sahip”leri niye “hoşt” demezler köpeklerine?.. Niye göz yumarlar bu “katliam”a?..
2001’de Afganistan’daki Buda heykelleri yıkılıyor diye ayağa kalkan dünya, Tayland’daki “Budist vahşeti”ne niye gıkını çıkarmaz?.. “Domuz eti” yiyenlerle “köpek eti” yiyenler, bir mutabakata mı vardı yoksa?!?..