Milletlerin med ve ceziri
Esasnda ‘Kur’an’da tarih felsefesi’ ifadesi tecevvüzen (maksad aşan boyutta) bir doğrudur. Yoksa Kur’an tarihi bir belge değildir. Tarihe yön verir. Tarihle ispatlanmaz, o tarihi ispatlar. ‘Vema medehtu muhammeden bimakaleti velakin medehtü makaleti bimuhammedin/Sözlerimle Hazreti Muhammed’i övmedim belki onunla sözlerimin kymetini artrdm, srr gibidir. İslam ideolojilerle bir tutulamayacağ gibi Kur’an- Kerim de Seyyid Kutup ve diğerlerinin savunduğu gibi bir tarih, bir coğrafya ve bir sosyoloji veya tp kitab değildir. Ötesinde bütün kainata yön veren Allah katndan inen bir ebedi rehberdir. Dolaysyla bütün ilimler ona izafe edilebilir ama o hiçbir şeye izafe edilemez. Bazen Kur’an- Kerim’i doğrulamak için ona ilimlerin tasdikçisi gibi davranlyor ama belki de tenzih makamnda bundan uzak durmak lazmdr. Eskiden beri, Kur’an’da devlet sistemi var m, Kur’an’da iktisadi sistem var mdr diye tartşmalar olur. Tarih bağlamnda söylenilen husus o alanlarda dahi geçerlidir. Kur’an- Kerim ipuçlar veya genel kurallar vazeder iktisadi sistemler de bundan çkar. Kur-an- Kerim bir yandan faizi yasaklarken, diğer taraftan zekat farz klar ve İslam iktisadiyatnn iki kutbu budur ve sistem bu kutuplar arasnda deveran eder, gider. Cemil Meriç’in deyimiyle ideolojiler beşerin üzerine giydirilmiş deli gömleğidir. Bununla birlikte, devletler ideolojilerle kurulur ama adaletle kaim olur ve devam eder. Adalet ile ideoloji birbirinden ayrldğnda o devletin sonu gelmiş demektir. Bundan dolay eskiler ‘devlet küfür ile abad olur ama zulüm ile abad olmaz’ demişlerdir. Yani küfrün bekas vardr ama zulmün bekas yoktur. İdeolojilerin doğru ya da yanlş olmas önemli değildir, önemli olan adalete riayet etmesidir.
Kur’an ve tarih meselesi öteden beri merak uyandran konular arasndadr. Bu bağlamda Musul Üniversitesi gibi üniversitelerde hocalk yaptktan sonra bir dönem de ülke dşnda üniversitelerde hocalk yapan tarihçi İmadüddin Halil geçtiğimiz günlerde El Cezire Kanal’nda yaynlanan Eş Şeriatu ve’l Hayat programnda Osman Osman ile birlikte idi. Kur’an’da tarih felsefesini konuştular. O da tarihin felsefi veya hikemiyat anlamnda başbozuk bir ilim dal olmadğn ve alim el habirden gelen Kur’an- Kerim’in de tarih kitab olmamakla birlikte sünnetullah kurallarna atfta bulunmak anlamnda tarihe yön verdiğini ifade etti. Tarih ilmi sünnetullah veya kurallar açsndan suret-i katiye de şaşmaz. Lakin onun dşnda vakaiyat/olaylar bölümü alp çkarmalara veya kesip yapştrmalara elverişlidir. Kur’an, hadiseleri ayağa düşürmeden sünnetullah çerçevesinde dile getirir.
¥
Sözgelimi, Kur’an- Kerim’in bize vazetmiş olduğu tarih anlayş ucu açk bir tarih anlayş veya mustatil bir çizgi değildir. Yani tarihin önü açk değildir ve bu anlamda tarihin bir sonu da yoktur. Hayr ve şer gece gündüz gibi teakup ve deveran halindedir. İmtihan srr buna bağldr. Tarih bir milletler geçididir. Bu anlamda, Marks’n tarihi okumas hatal çktğ ve tarih sonu veya akrep ve yelkovan Marksizm üzerinde durmadğ gibi tarih Fukuyama’nin tezini de tekzip etmiştir. Marks’tan sonra tarihi liberalizm noktasnda durdurmak ve insanlğn sonunu bu noktada getirmek isteyen Fukuyama da çok ksa bir zaman dilimi içinde tarihin kendisini tekzip ettiğini görmüş ve bunu da itiraf etmiştir. Tarihin faktörü hiç değişmez. Bu faktör zulüm ile adalet ve küfür ile iman muvazeneleridir ve bunlar arasnda gidip gelir. Ama aktörler sürekli olarak değişmektedir. Kur’an- Kerim de bunu bize haber verir. Kur’an tarih sahnesinin bir aktörler geçidi olduğunu bize bildirmektedir. Nitekim, Ömer İbni Hattâb radyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah şu Kur’an’la baz kavimleri yükseltir; bazlarn da alçaltr.” (Müslim, Müsâfirîn 269. Ayrca bk. İbni Mâce, Mukaddime 16) Şüphesiz Kur’an- Kerim’in yücelttiği ve yükselttiği milletlerden birisi Araplar ve diğeri de Türklerdir. Lakin bu dünya itibaryladr ve ahiret itibaryla Kur’an İslam mesajna iman etmiş bütün milletleri yüceltmiş ve ala’yi illiyyine çkarmştr.
¥
Kur’an milletlerin med ve cezirini anlatyor. Osman Osman’n takdim ettiği eş-Şeriatu ve’l Hayat programnda İmadüddin Halil buna temas ediyor ve Ra’d Suresinin 41’inci ayetinin bu gerçeği haber verdiğini ifade ediyor. ‘Evelem yerev enna neti’l arda nenkusuha min etrafiha/Onlar görmediler mi ki, emrimiz arza geldi de onu köşe bucaklarndan ksaltr dururuz’ ayetinden umum ve husus dersler çkaryor. Buna göre milletlerin galibiyeti ebedi değildir. Yani Cenab- Hak yeryüzünün aktörlerini sürekli olarak değiştiriyor. Araplarn deyimiyle el eyyamu devalik veya Kur’an bu bağlamda bize ‘Tilke’l eyyamu nüdaviluha beynennasi’ buyurmaktadr. Yani zafer ve hezimet günleri dolaşm halindedir. İnne mea’l üsrü yüsra/bir zorlukla bir kolaylk vardr srr gibidir. Bir gün sana bir gün bana. Bir gün aleyhine bir gün lehinde. Bu anlamda, Fukuyama’ya rağmen zamann akrep ve yelkovanlar ABD aleyhinde işliyor. Keza İsrail için de işliyor. Zalimane idareler açsndan da Hasan- Barsri’nin dediği gibi teneffüs devreleri vardr. İnsanlar bunalarak helak olmasnlar diye Cenab- Hak tenfis/nefes alma devreleri yaratyor. Sözgelimi, Haccac- Zalim’den sonra Ömer Bin Abdulaziz’in gelmesi böyle bir şeydir ve Haccac çölünden bunalanlar bir müddet dahi olsa Ömer Bin Abdulaziz vahasnda serinlemiş ve nefes almşlar ve dayanma güçlerini yenilemiş ve tazelemişlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.