Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Çimpe Kalesi

Çimpe Kalesi

“Tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları çizer.” Tarihi hadiselerle ilgili yazarken bu sözü kullanmayı severim. Çaresizlik, beceriksizlik, nemelazımcılık gibi günü kurtarma hareketleri yüzünden pek çok toprak kaybımız olduğu aşikâr.
Kayıplarımızı bir tarafa bırakalım, kazandıklarımızın ve elimizdekilerin ne kadar farkındayız esas ona bir bakalım. Mevcut topraklarımızdaki tarih mirasımız, diğer dünya devletlerinden daha çoktur ve dünya tarihini şekillendiren de yine bizim topraklarımız ve tarihimizdir.
Savaşlar yüzünden veya başka sebeplerden dolayı terke zorlandığımız topraklarımızda kalan tarih mirasımıza sahip çıkamadığımıza her zaman üzülür ve şu an üzerinde bulunan devletlerin de bizim tarihi mirasımıza sahip çıkmadığından şikâyet eder dururuz.
Gerçi son dönemde iktidar özellikle Balkanlar’da ve diğer komşu ülkelerimizdeki tarihi miraslarımıza sahip çıkıyor ama yine de pek çoğu öksüz ve yetim, bakımsızlığa itilmiş vaziyette. Şimdi oturup onlara ağıt falan yakacak değilim. Dışarıdakine ağıt yakmadan önce, içeridekine ağıt yakmak gerekiyor.
“Çimpe Kalesi” adıyla anılan ve Osmanlı Devleti’ne Avrupa kapılarını açan bir kaleden söz etmek istiyorum. Adı var ama kendisi yok olmak üzere olan bir kaleden. İstanbul’un fethinin öncüsü ve habercisi olan ünlü bir kaleden ve o kalenin komutanından.
Geçen haftasonu araya taraya, sora sora bulduğum ve endişe içerisinde ziyaret ettiğim, yoldan yolaktan, tariften, tabeladan, adresten yoksun Çimpe Kalesi; Gelibolu ilçesiyle Bolayır beldesi arasında bulunuyor. Kaynaklara göre; tarihte Çimpe, Çimbi, Cimbini, Cembini, Cibni, Çimen ve Çemenlik gibi isimlerle anılmış.
Bugünkü adıyla Çimpe Kalesi, Türklerin Rumeli’de ilk aldıkları kale olma özelliğini taşıyor. Osmanlı tarihçilerine göre; Gazi Süleyman Paşa, 1352’de Anadolu yakasındaki Çardak’tan 2 sala bindirdiği 80 savaşçıyla, bugün Namaztepe olarak bilinen Rumeli kıyısına gelip, Bizanslılar’ın elindeki hisara gizlice girerek burayı fethetmiş.
Batılı tarihçilere göre ise bu küçük kale, Türklerin Bizanslılara yardım ederek, 1352’de Sırp-Bulgar ordusunu dağıtıp, Bizanslıların olan Edirne’yi kurtarması karşılığında hediye edilmiş. Gazi Süleyman Paşa, bu kaleyi üs olarak kullanıp, Bolayır ve Gelibolu’yu fethederek Rumeli fethini başlatmış.
“Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa kimdir?” sorusuna yarın cevap vereceğim. Bugün Çimpe Kalesi’nin durumuna değinmek istiyorum. Dünyada kendi geçmişinden korkan, ürken, benimsemeyen, anlatmayan, anlaşılmasını istemeyen tek resmi ideoloji, herhalde sadece bizde vardır. El âlemin tarihî kahramanları üzerine romanlar yazılır, hikâyeler yazılır, şiirler düzülür, övgüler dolusu programlar icra edilir ama kendimize gelince es geçilir.
Diğer dünyalılar, şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy dünyayı gezerek, kendi tarihlerini gün yüzüne çıkarıp geçmişlerini yaşatırken ve gelecek nesillere bir kültür ve tarih olarak aktarırken, biz kendi topraklarımızdan bihaber yaşarız. Oysa Çimpe Kalesi ve komutanı Süleyman Paşa olmasaydı, belki de bugün bu topraklarda olamayacaktık.
Çimpe Kalesi; iktidar başta olmak üzere tarihe ve kültüre önem veren bütün sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasının ilgisine muhtaç. Böylesine önemli bir mekânın öncelikle yolu yok, var olan yolda ancak traktör gidip gelebilir. Bir tek yön levhası bile yok. Bolayır Beldesi’ne kadar yol çok güzel ama ondan sonrası içler acısı.
Tarlaların arasından geçerek kalenin kapısına geldiğinizde sizi kırık dökük bir demir kapı karşılıyor. İçeri girmek için adam boyu otları aşarak geçmelisiniz. İçerisi tarifi mümkün olmayacak şekilde tam bir mezbelelik. Sarhoşların yatağı demek daha doğru olur. Çünkü benim vardığımda içki içenler, “ayıp olmasın” diye saklanıyorlardı.
Tabyaların içine girip; “Nasılmış” diye bakmak için köpeklerden korunmanız gerekir. İnsanın gerçekten içi acıyor. Buraya hiç kimse el atmasa bile İstanbul 2010 projesi çerçevesinde ele alınmalıdır. İstanbul varlığını Çimpe Kalesi ve komutanı Gazi Süleyman Paşa’ya borçludur. Bu kaleye sahip çıkmak, tarihimizin şeref levhalarından birine sahip çıkmak olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi