Çin zulmü bitmeli
Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’de yaşayan Müslümanların çok da rahat olmadığı bilinen bir gerçek. Çin’deki Müslümanların en sıkıntılı olanları da, resmî adı “Sincan Uygur Bölgesi” olan ve gerçekte de “Doğu Türkistan” olan bölgedir.
Bu bölgede yaşayan Müslümanların ciddî sıkıntılar içerisinde olduğu öteden beri bilinen bir durum. Zaman zaman kavga ve kargaşanın yaşandığı bu bölge, son yıllarda nisbeten durulmuş gibi görünüyordu. Dışarıdan bakılınca ‘durulmuş’ gibi görünen halin, gerçekte böyle olmadığı son günlerdeki katliâmla öğrenilmiş oldu.
Çıkış sebebi tartışmalı olsa da ortada bir vak’a var: Çin, Uygur Bölgesinde yüzlerce Müslümanı katletti, binlerce kişiyi de tutukladı. Tutuklananların akıbetinin ne olacağı ise meçhul.
Herkesin bildiği gibi Çin, son yıllarda dışa açılmaya çalışsa da temelde dünyaya kapalı bir ülkedir. Kalabalık nüfusunu da çok sayıda etnik kökene sahip insanlar oluşturuyor. Bunların içerisinde Müslüman olanlar da var. Uygur Türkleri, ‘bağımsızlık istemek’le suçlanıyorlar ve bu sebeple de her zaman baskı ve zulme maruz kalıyorlar. Başka etnik kimliğe mensup Müslümanlar ‘anlayış’la karşılansa bile aynı ‘anlayış’ın Müslüman Uygurlara gösterilmediği anlaşılıyor.
Bu durumun, Ramazan ve Kurban Bayramlarında şahit olduğumuz ve gazetelerde yer alan “Çin’deki Müslümanlar, bayramı coşku ile kutladı”, “Binlerce Müslüman Çin’deki camileri doldurdu” haberleriyle çelişmez. Meselâ, Çin’in başşehri Pekin’de bu ‘anlayış’ varken, aynı Çin’in boyunduruğu altındaki Doğu Türkistan’da (Sincan Uygur Bölgesi) olmayabilir. Nitekim, geçmiş yıllarda Doğu Türkistan’daki camilere kimlerin girebileceğine dair cami kapılarına ‘liste’lerin asıldığını biliyoruz. (18 yaşın altındakiler, kadınlar, devlet memurları ve emeklileri, parti mensupları, belediye başkanları hep bu yasak listesinde sayılanlardandır.) Benzer şekilde Kudüs’te de ‘genç’lerin Mescid-i Aksa’ya girişleri yasaklanmıyor mu?
Çin’de “Doğu Türkistan” adını kullanmak resmî olarak da yasaktır. Doğu Türkistan, Çin topraklarının 6’da 1’ini oluşturur. Rusya, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan gibi çoğu Müslüman olan halklara komşu olan bu bölge, kritik bir coğrafyada yer alıyor. Yüz ölçümü olarak Türkiye’nin iki katından daha büyük olan bu bölge, çöller ve dağlarla kaplı bir yer. Çin’in nükleer denemelerini bu bölgede yaptığı biliniyor. Bölge aynı zamanda altın, doğal gaz, petrol, değerli taş ve kömür yatakları açısından da zengin bir yer. Yani bölgenin önemi, Çin için sadece bugün değil tarihte de bilindiği ifade ediliyor.
“Doğu Türkistan”daki bu katliâmın, Türkiye Cumhurbaşkanının ziyaretinin hemen ardından meydana gelmesi acaba tesadüf müdür? Benzer şekilde, Türkiye’nin katliâm karşısında ‘ağır’ davranması normal midir?
Elbette Çin, ‘büyük’ bir devlettir, ama kim olursa olsun yaptığı yanlışların kendisine hatırlatılması gerekir. Belki tehevvürle, aceleyle ve heyecanla değil; ama mutlak sûrette bu katliâma itiraz edilmeli ve benzerlerinin meydana gelmemesi için konu uluslar arası ‘masa’lara taşınmalı.
Bu zulmü durdurabilmek için diplomasinin bütün maharetleri kullanılmalı; İslâm dünyası, AB ve BM bir bütün olarak bu konuda samimiyetle gayret sarfetmeli. Elbette sadece Doğu Türkistan’daki değil; dünyanın her yerindeki katliâmlar sona ermeli. Zaten BM bu gaye için kurulmadı mı? O halde, BM’ye ‘işini yap’ diye seslenmenin tam zamanı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.