Kışlaya dönüş yasası
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tüm tarafları dinledikten sonra askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemeye onay verdi. AB üyeliğini hedefleyen demokratik Türkiye adına gül gibi karardır.
Ama süreç sancılı geçti.
Asker, şiddetle düzenlemeye karşı çıktı. Hem MGK toplantısında hem Çankaya’daki mini zirvede, yasaya karşı inanılmaz ‘direnç’ sergilediler. Yaklaşık 8 saat süren MGK’daki asıl gerginlik konusu, Albay Dursun Çiçek değil, bu yasa oldu.
Şanlı direnişin temel nedeni ‘siyaset kışlaya girer’ kaygısı şeklinde yansıtıldı ama hiçbir zaman gerçek neden bu olmadı. Temel problem, yeni rol dağılımına ilişkindi. İlk kez askerin ‘iktidar sınırları’ belirlendi.
Çünkü, yeni yasa, bir nevi ‘Kışlaya Dönüş Yasası’ idi.
Sorunun çap büyüklüğünden olsa gerek, 28 Şubat döneminin geride bırakılan ‘bir askeri yetkili’, ‘askeri kaynaklar’, ‘Genelkurmay yetkilisi’ gibi paşa omzundan atışa dayalı haberler yeniden hortladı.
Çankaya’ya yönelik asimetrik psikolojik harekatın bir başka yönü, CHP Lideri Baykal’ın Cumhurbaşkanı Gül’e yönelik ‘sana öğretirler’ şeklindeki müstehzi tavrıyla karşımıza çıktı.
Milli Savunma Bakanlığı da hükümetin bir organı değil Genelkurmay’a bağlı Özel Harp Dairesi gibi çalıştı. Hükümetin kamburu haline gelen ve sadece Vecdi Gönül’e kırmızı plaka sağlayan bakanlık, askeri bürokrasiye yenik düştü.
Köşk’teki hukukçuların ilk hazırladığı rapor da aynı minvaldeydi. Negatif unsurlar ağırlıklıydı. Cumhurbaşkanının, AB kriterleri ve AİHM içtihatlarına göre yeniden değerlendirme istemesi, biraz da zorunluluktan kaynaklandı.
Demokratik Türkiye için yasaya ‘onay’ verdi, askerin tereddütlerini ise hükümete bildirme kararı aldı. Dedi ki: 1- Askeri disiplin bozulmasın, 2- Hukuki güvenceyi sağlayın.
Gül keşfetmedi
Cumhurbaşkanı Gül’ün sığındığı bu ara yol, başta CHP ve medyadaki uzantıları tarafından eleştirilmeye başlandı.
Oysa, bu yöntem, Gül’ün keşfi değildi.
Selefi Ahmet Necdet Sezer, 7 veya 8 kez aynı yönteme başvurmuştu. Sözgelimi, 4467 sayılı Avukatlık Yasası ve 5330 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Yasası’nı onaylarken, tereddütlerini AK Parti iktidarına bildirmişti.
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’i arayıp sordum. Doğruladı: ‘Sayın Sezer döneminde 7-8 kanunu onaylarken hükümete yeni düzenleme yapılması için talepleri oldu. Bazılarında doğrudan sayın cumhurbaşkanının bazılarında Genel Sekreter Kemal Nehrozoğlu’nun imzası vardı.’
Yani, bu örnek ilk değildir.
Hükümetin projesi
Tartışmalar geride kaldı. Şimdi merakla beklenen, hükümetin, Cumhurbaşkanının tereddütleri doğrultusunda nasıl düzenleme yapacağıdır.
Cemil Çiçek’le bu konuyu da görüştük. Önce cumhurbaşkanının tereddüdünü metne bakarak okudu: ‘Askerlik hizmeti bakımından disipline ve hukuki güvencelere ilişkin olarak ortaya çıkması muhtemel tereddütlerin giderilmesi...’
‘Bu konuda çalışıyoruz’ dedi Çiçek. Ama ilk aşamada asıl mecranın Milli Savunma Bakanlığı olduğunu söyledi: ‘Bakanlık çalışmasını yapar, hükümetin diğer üyeleri olarak bizler de katkıda bulunuruz, en kısa zamanda Meclis gündemine getiririz.’
Bu çalışmalar, ağustos başında Meclis başkanı ve diğer organlara seçimler için toplanacak Genel Kurul’a yetişir mi?
Çiçek: ‘Şimdiden kesin bir şey söylemek mümkün değildir, ama çalışmalarımız devam ediyor. Neler yapılabilir? Askeri yargılama usulüyle ilgili kanunda değişiklik yapılabilir, başka değişikliklere ihtiyaç duyulabilir, kesin konuşmak için henüz çok erken.’
Bakan söylemese de görüştüğümüz AK Partili yetkililer, Genelkurmay Başkanının göreviyle ilgili yargılamasının Yüce Divan’da yapılabilmesi için değişikliğe gidilebileceğini, ancak, özel yetkili mahkeme kapsamındaki suçlarla ilgili Yüce Divan yargılamasının olamayacağını ifade ettiler.
Başka bir ifadeyle; Çete, uyuşturucu, darbe suçu işlerse eski DGM’lerin yerine kurulan özel yetkili mahkemelerde, göreviyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanacak.
Muhalefetle mutabakat sağlanabilirse Anayasa’nın 145. maddesinin kaldırılması, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin AB normlarına göre yeniden yapılandırılması da gündemde.
Bu çerçevede; ‘askeri mahal’, ‘askeri suç’ ve ‘askere karşı işlenmiş suç’ gibi muğlak ifadeler, yeniden tanımlanacak.
Dolayısıyla; askeri disiplinin bozulmasına yola açabilecek veya bir ihbar mektubuyla komutanları hukuk karşısında savunmasız bırakabilecek kaygılara karşı ‘güvence’ oluştururken, çift başlı hukuk sistemine neşter vurulması sözkonusu olabilecek.
Askerin tavrı
İktidar sınırları yeniden belirlenen askerin, Gül’ün onayı karşısında memnun olduklarını söylemek mümkün değildir. Ergenekon sürecinin rol modeli ve 367’nin çakma mucidi Sabih Kanadoğlu’nun, mahkemeleri yasaya karşı itaatsizliğe çağırması bile, durumu izah etmeye yeter, artar bile.
Muhtemeldir, Milli Savunma Bakanlığı’nın hazırlayacağı yeni yasa taslağı üzerinde önemli rol oynayacaklardır, anayasa değişikliğine karşı çıkacaklardır.
Zaten aksi, garip olurdu.
Kimse pozisyonunu kaybetmek istemez. Önemli olan, sivil iradenin ne istediğini bilmesi ve kararlılıkla uygulamasıdır.