Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Çin malları geçer gemi gemi Çanakkale Boğazı’ndan

Çin malları geçer gemi gemi Çanakkale Boğazı’ndan

Dünyanın hemen her yerinde zulüm ve işkence gören halklar; toprak altı ve üstü zenginlikleri güçlü devletlerce işgal edilen ve işletilen, “efendi” olmaları gerekirken, “köleleştirilen” Müslüman ya da olmayan topluluklardır.
Başka milletlerin haklarını gasp ederek zenginleşen ülkeler ve çevreler, bu hale “medeniyet projesi” diyorlar veya “uygar bir hareket” adını veriyorlar. İnsan haklarını çiğneyerek elde edilen maddi imkânlar, kişileri “kimliksizleştirir” ve “kişiliksizleştirir.”
Dünyadaki kargaşanın temel sebebi; hak edilmeden elde edilen hakların çatışmasıdır. Kendilerine güç yetiremeyen ülkeler; hınçlarını başka mazlumlardan almayı güç gösterisi olarak görüyor ve öyle inanıyorlar. İsrail, ABD ve Çin de bu ülkelerdendir. Gasp ettikleri haklar istenince vahşice yöntemlere başvuruyorlar.
Dünya, ABD’nin Irak’ta, İsrail’in Filistin’deki zulmünü nasıl seyrettiyse, şimdi de Çin zulmünü seyrediyor. Allah’a şükür ki, Türkiye’de duyarlı halkımızdan ses çıkıyor. Hiç olmazsa dil ile buğz edebiliyoruz. Yeterli olmasa da “Olmamasından daha iyidir” deyip teselli buluyoruz.
Ne yapmalı peki?
İstanbul’da Çin zulmü protesto edilirken, Çanakkale Boğazı’ndan gemi gemi Çin malları Türkiye’ye giriyordu. Öyle sanıyorum ki, bugün pek çoğumuzun evinde mutlaka bir ya da birkaç Çin malı vardır. Önce bu malları çöpe atmakla işe başlayabiliriz. Dışarıda biz protesto ederken, çocuklarımız evde Çin mallarıyla oynuyor.
Söylediklerime herkesin aklı eriyor, yeni bir şey söylüyor değilim. Lakin kimse iki saatte bozulan bu oyuncakları veya eşyaları çöpe atmıyor. Bir iki tane de olsa ucuz diye çocuk oyuncağı veya başka bir eşya alıyoruz. İşte diyorum ki, Çin mallarını protesto söylemimiz lafta değil, eylemde olsun.
Çinlilerin Müslüman halka yaptığı zulümler dün patlak vermedi. Yıllardır sürüyor. İşkence ve zulüm dayanılmaz hale gelince böylesine ses çıkıyor. Doğu Türkistanlılar; “insanca yaşam” nedir bilmiyorlar. Bir tek Müslüman, kapısını kapatıp huzur içinde ailesiyle birlikte akşam yemeği yiyemiyor. Her saatlerini korku ve endişe içerisinde geçiriyorlar.
Hamaset nutukları atmak istemiyorum, laf kalabalığına getirip; “Ben de bir şeyler yaptım” havasında değilim. Protestoları yapalım ama hayatımızdan da Çin mallarını çıkaralım. Çin salgını yüzünden onlarca iş yeri kapandı, yüzlerce insanımız işsiz kaldı. Çinliler oradaki Müslümanlara işkence yaparken, bizimle de ekonomik olarak mücadele ediyor ve kazanıyorlar.
Dini, dili, ırkı, milliyeti ne olursa olsun, dünyanın neresinde bir insan zulme uğruyorsa, onu duyduğumuzda üzerimize ciddi sorumluluk yükleniyor demektir. İnsan olarak sadece kendi yaşamımızı düzenlemek ve garantiye almak gibi bir lüksümüz yok. Her canlıyla ilgilenmek zorundayız. İnsan olan insana borçtur bu vazife.
“Türkiye’de zulüm, işkence, terör yok mu da dünyanın neresinde zulme uğrayan bir insan varsa onunla ilgilenmek mecburiyetindeyiz” denilebilir ve bunu diyenler sonuna kadar haklıdırlar. “Bizim de dağdaki ve şehirdeki terörle, komplocularla, suikastçılarla ve bilumum zalimlerle başımız dertte. Kendi derdimizi çözdük de Çin mi kaldı” denilebilir.
Evet, kim ne söylerse haklıdır. Biz de millet olarak kargaşa ve kaosla yaşıyoruz. Bir kısım muhalefet, medya ve millet iradesiyle iktidar olamayanların darbe hevesliliği ve komploları yüzünden, halk olarak her sabaha şarapnel yemiş gibi uyanıyoruz.
Şükredelim ki, hiç olmazsa Türkiye’de muktedir olma yolunda ilerleyen bir iktidar var. Ülkemizdeki karanlıkları aydınlatmak için iktidara olan güvenimizin ve desteğimizin sürmesi, bizi selamete çıkarabilir. Nefsi ve siyasi hırslarımız yüzünden köstek olmak yerine destek olduğumuzda pek çok meselemizi halledebiliriz.
Dünyanın neresinde bir zulüm varsa, o insanların nezdinde Türkiye olarak bir umut kapısıyız. Mazlum halkların gözünde devletimiz bir hacet kapısıdır. Tarih boyunca böyle olmuş, halen de böyledir. Hem içeride hem dışarıda insanlığın huzur, mutluluk, güven ve istikrarı için bize büyük vazifeler düşmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi