Protesto şaraba mı, konsere mi?
Gençler, sanat icra edilen mekanların önünde protesto eylemi yapmıyor da neden Topkapı'da icra edilen programı protesto ediyor?
Ya da şöyle soralım, gençler neden alkolün bolca tüketildiği barların pavyonların gazinoların önünde protesto eylemi yapmıyorlar da Topkapı'daki şaraplı davet toplantısında eylem yapıyorlar?
Gerçeğin ortalığı velveleye verenlerin iddialarıyla çeliştiği ve protestonun aslında ne şaraba ne de sanata karşı yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Protesto, milli kültürümüzün en önemli simgelerinden biri olan Topkapı Sarayı'nda icra edilecek olan sanatın davet şekline karşı olduğu anlaşılmaktadır.
Açıkça görülmektedir ki konsere davet şekli ve bu davet şekline yapılan yorumlar gençleri tahrik etmiştir.
Olaya milli duyarlılığı olanların gözüyle baktığınızda, Topkapı Sarayı'nın Osmanlı'yı, Osmanlı'nın İslam sancaktarlığını hatırlattığını görürsünüz. Saraydaki kutsal emanetlerin ve 24 saat Kur'an okunmasının da -avlu farkı gözetmeksizin- o mekana kutsallık kattığına inanıldığını görürsünüz..
Böylesi milli ve kutsi özelliği olduğuna inanılan bir mekanda icra edilecek toplantıya, -hele de Doğu Türkistan olaylarının yürekleri sızlattığı bir zaman diliminde- "Şarabını, minderini kap Topkapı Sarayı'na gel' şeklindeki davet, ister istemez milli ve kutsi değerlere saygılı insanları tahrik eder. Nitekim gençleri eleştiren kimi yazarlar bile bu davet şeklini görgüsüzlük olarak yorumlamışlardır.
Sadece konsere davet yapılsaydı böyle bir protesto olur muydu?
Efendim sarayda da şarap içilirdi ayrıca saray bünyesindeki lokantada alkol tüketiliyor gibi gerekçeler bu davetin şeklini aklar mı?.
Sultan Murad içse de, şarap dinen haram olan bir içecektir. Şarap ile kutsi özelliği olan simgelerin bir araya getirilmesi Müslüman olan herkesi rahatsız eder.
Müslümanlar şarap içmezler mi?
İçmemeleri gerekir ama içenleri vardır.
Bu ayrı bir bahistir.
Tartışma konusu konsere dönecek olursak, demokratik bir ülkede elbette ki insanlar sanatlarını ve mesleklerini icrada özgürdürler. Ama "Bu özgürlük başkalarının kutsalını ihlal edecek kadar geniş midir?" diye sorulduğunda oturup düşünmek gerekir.
Milli ve kutsi değeri olduğuna inanılan bir mekana milletin gözüne sokar gibi "Şarabını, minderini kap Topkapı Sarayı'na gel' şeklindeki daveti afişe edenlerin bu tepkiye hazır olmaları gerekir. Onlarınki ne kadar demokratik haksa proteste edenlerinki de o kadar demokratik hak olur.
Tekrar ediyorum Topkapı'daki konseri protesto eden gençler neden alkol tüketilen yahut sanat icra edilen mekanların önünde eylem yapmıyorlar?
Çünkü eylemin ne şaraba ne de sanata değil, milli ve kutsi değeri olan mekandaki konser davetinin saygısızlığına karşı olduğu anlaşılıyor...
Efendim bazı gazeteler tahrik etmeseymiş eylem olmazmış, bu eylem bazı gazetelerin tahrikiyle olmuşmuş!
Tamam onu da eleştirelim, ama onunla birlikte aynı türden yayın yapan diğer gazeteleri de eleştirelim.
Başbakan'ın başörtülü eşi, oğlunun yemin törenine gidecek diye günlerdir yayın yaparak kimi çevreleri tahrik edenlerin ve hanımefendinin törene katılmasını engelleyenlerinki basın özgürlüğü oluyor da milli kutsi değerlere karşı saygısızlık olarak kabul edilen bir davet şekline karşı yapılan yayın neden basın özgürlüğü kapsamına alınmıyor? Bu çifte standart değil mi?
Şiddet içermedikçe bu tür eylemler demokratik tepki olarak algılanmalıdır. Bunu söylerken eylem şeklini eleştirmeyelim diye bir düşünceye sahip değilim. Gençlerin eylem şekli de eleştirilebilir, eleştirilmelidir de. Ama saygı sınırları zorlanmamalıdır! Efendim yanlış bilgiden hareket etmişler, provoke edilmişler, Yazıcıoğlu hayatta olsaymış izin vermezmiş. Bunların hepsi detay. Bence protesto eylemi yapan gençler herkese, "Ne yaparsanız yapın ama kutsalımıza saygı gösterin" mesajı vermek istemişler..
İşin garip olan tarafı, gençlerin bu demokratik tepkilerine, muhafazakar demokrasiyi ilke edinen AK Parti'ye mensup Kültür Bakanı'nın eleştiri sınırlarını zorlayan karşı çıkışı ve AK Parti'den seçilmiş TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı'nın yaklaşımıdır.
Siyasette ne söylediğiniz değil nasıl anlaşıldığı ve nasıl algılandığı önemlidir.
Milli değerlere karşı çıkıldığı izlenimi bırakan bu tür beyanlar AK Parti'yi yıpratmakta ve hükümete zarar vermektedir.
Ben AK Parti hükümetinin ülkeye faydalı işler yaptığına inananlardanım. Fakat unutmamak gerekir ki moral değerleri aşağılandığında bu milletin gözü hiçbir kalkınma projesini görmez. Yanlış bir cümle Nabucco'yu bile gölgeleyebilir.
AK Parti hükümeti kalkınma hamleleri yaparken aslında milli değerleri ihmal etmiyor ama vitrine yerleştirdiği kimi şahsiyetlerin kimi beyan ve hareketleri bu izlenimin oluşmasına sebep oluyor!
Yazık oluyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.