Yeni bir müdahale planı mı?
Baykal son günlerde alışık olmadık şekilde taşrayı geziyor. Yeni seçilen belediye başkanlarını kutlamak için seyahate çıktığını söylüyor. Ama her gittiği yerde kendinden emin bir şekilde AK partinin işinin bittiğini, yakında gideceğini beyan ediyor.
Seçim döneminde bile çok az gezen bir liderin, fol yok yumurta yokken, böyle birden bire aşka gelip yollara düşmesini bir tarafa not etmek lazım.
CHP milletvekili Kılıçdaroğlu, Baykal’ı doğrular bir tarzda, yakında çok önemli yolsuzluk dosyaları açıklayacağını, AKP’nin bu dosyaların açıklanmasından sonra iktidarda kalamayacağını belirtiyor.
İki yıldır Ergenekon savcıları ile hakimleri için herhangi bir karar almaya cesaret edemeyen, böyle bir ihtimali gündemine bile taşımayan Hakimler savcılar yüksek kurulu bu defa üye Ali Suat Ertosun’nun talebiyle ETÖ hakim ve savcılarının yerlerinin değişmesini görüşüyor. Bu üyenin 2008 yılında Yargıtay büyük kurulu tarafından gösterilen 3 aday arasından Cumhurbaşkanı Gül tarafından atandığını, hatırlatmakta fayda var.
Devlet içinde ayrı bir hukuki varlık gibi çalışan, KCK’ya başarılı bir operasyon yapan savcıların yerlerinin değiştirilmesi de yine HSYK’nun başta Ertosun olmak üzere diğer bazı üyeleri tarafından ısrarla talep ediliyor.
TCK’nun 250. maddesinde değişiklik yapan kanun CHP tarafından Anayasa mahkemesine götürülür götürülmez, Yargıtay başkanı Hasan Gerçeker davaya müdahil olmak için dilekçe veriyor. Bütün bunlar tesadüf değil.
Birden bire CHP’ye, HSYK’nun bazı üyelerine, Yargıtay başkanına bu cesareti veren hususu iyi analiz etmek lazım.
Bu, spontane, kendiliğinden oluşmuş bir durum gibi gözükmüyor. Sanki irtica ile mücadele belgesinin ele geçirilmesinden sonra AKP’yi başka yollarla alaşağı etmek için yeni bir taarruz başlatıldı. Ancak bu sadece AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması anlamına gelmiyor. Merkez sağın çökertilmesi, askeri vesayet düzeni ve anti demokratik yasakların devamı anlamına da geliyor. Maalesef şu anda mecliste temel hak ve özgürlükleri savunan, sivil siyasetin alanını genişletmeye çalışan AKP’den başka parti yok. AKP’yi onca eksiğine, yanlışına rağmen iktidarda tutan da budur. AKP’nin alternatifinin bulunmadığına dair iddialar kaynağını bu gerçekten alıyor. Bir çok parti var, ama demokrasiyi geliştirme, sivil alanı genişletme noktasında AK Parti'den daha özgürlükçü, bir parti ufukta görünmüyor. AKP’nin alternatifi olacak, onun yerini alacak partinin ondan daha demokrat, ondan daha sivil ve özgürlükçü olması gerekiyor. Ne CHP’de, ne MHP’de bu istidadı görmek mümkün değil.
İrtica ile mücadele belgesini yakalatanların bu iddialarından kolay, kolay vazgeçmeyecekleri belli. Son günlerde başlatılan kampanyanın iyi takip edilmesi, hedeflerinin iyi anlaşılması gerekiyor. Bütün bu teşebbüsler, belli bir projenin devreye sokulduğunu akla getiriyor. Seçim döneminde AKP gidecek diyemeyen bir lider’in bugün bunu kolaylıkla telafuz etmesi, ETÖ davası savcılarına iki yıldır dokunmaya cesaret edemeyenlerin birden bire buna cüret ve cesaret etmesi boşuna değildir. Sivil siyaset bu oyunu bozmazsa, bu oyunun kurbanı ve figüranı olur.