Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Haksızlık yapan her insan zulmetmektedir

Haksızlık yapan her insan zulmetmektedir

Haksız demek, hak ölçüsüne uymayan, hakka aykırı... veya fikir, iddia ve tutumu doğru olmayan... hukuk kaidesini ihlâl eden fiil... adalete uymama hali veya tavrı demektir.
Haksızlık yapan kim olursa olsun, yapmış olduğu hukuk dışı tavrından dolayı, onun sıfatı zalimdir. Gerek zulmetmek veya zalim olmak veya haksızlık yapmak aynı kapıya çıkar. Rabbimiz haksızlık yaparak zulmetmiş olan zalimler için kanlarımızı donduracak bir açıklama yapmıştır:
“Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma.” (Müminun Sûresi/27) 950 sene yaşamış ve Allah adına mücadele etmiş sevgili peygamberlerimizden Hz. Nuh için, merhameti sonsuz olan Rabbimiz işte böyle buyurmuştur... Yani zalimlerin bağışlanması, affedilmesi gibi konularda sakın yalvarmayın.
Zulmetmiş olanın ismi, sıfatı, seviyesi ne olursa olsun fark etmez. Görülüyor ki haksızlık yapmak sıradan bir hata veya günah olmuyor. Zulüm; geniş manası ile küfür, şirk, kötülük, baskı, işkence ve haksızlık anlamındadır.
Bu mana ile hayata bakarsak, cumhuriyet döneminde çok zalim insan gelmiş geçmiştir. Hâlâ da devam etmektedir. Zulme uğrayan kim olursa olsun fark etmez. Mazlumun kâfiri-Müslümanı olmaz. İnsanların haklarını elinden alarak veya haklarını gasbederek yahut kuvvete sırtını dayayıp hissi ve inatçılıkla zulme bulaşan zalimlerin Allah yanındaki durum ve halleri çok vahimdir:
Bakara Sûresi'nin 193. âyeti şu mesajı sunmaktadır: “Zalimlerden başkasına kin ve düşmanlık olmamalıdır.” Bir ülkenin hayatı ve yönetimi küfür üzere yürüyebilir, ancak zulüm üzere asla yürüyemez.
Din ayrılığı ile Müslümanların safına gelmeyen kitap ehli için gösterilecek tavır gayet açıktır:
“Ehl-i kitaplarla sadece en iyi ve en güzel tavırla mücadele et. Onlar içinden zulme bulaşanlar müstesna.” (Ankebut Sûresi/46)
“Zulmün ve zalimin affı yoktur” kuralında, Rabbimiz insanın ancak kendi nefsine zulmetmesini affetmiş, diğerlerine geçit verilmemiştir. (Nisa Sûresi/110)
Halkına zulmeden Müslüman idareciler ile halkına adaletle muamele eden kâfir idareciler yan yana getirilirse, Allah'ın yardımı inkârcı yöneticilere olmaktadır.
Bu kadar hassas ve hassas olmasının yanında dikkat edilmesi gereken böyle önemli ve ciddi bir konuyu, his ve kinlerine kurban edenler, her iki dünyada da iflah olamazlar. 31 Mart Vak’ası’ndan Menemen hadisesine, Said Nursi’lerden Süleyman Hilmi Tunahan’lara, Necip Fazıl’lardan Necmettin Erbakan hocalarımıza, Merve Kavakçı'dan Emine Şenlikoğlu’lara kadar sayılamayacak kadar mazlum insanların ahları, hiçbir zaman yerde kalmayacak ve arşa yükselecektir. (Rabbimiz vefat etmiş olanlara rahmet ve sağ olanlara hayırlı uzun ömür versin)
Bir zamanların 163. maddeye takılanlardan, okuma hakkı ellerinden alınan tesettür mağdurlarına varıncaya kadar, bildiğimiz ve bilemediğimiz tüm mağdurlar ve mazlumlarımız, insanlığın ve İslâm ümmetinin ortak değerleridir.
ülkenin tekrar aile ocağı haline dönüşmemesi için adeta yarışa geçen haksızlar kervanının kazanma imkânı yoktur.
Mazlum kimliği ile yaşamaya mahkûm edilmek istenenlerin, zalimlerde olmayacak olan temel bir özelliğini Hz. Ali şu sözü ile dile getirir: “Bir kere mazlum olmak, bin kere zalim olmaktan iyidir.”
Dünyanın kabullendiği Hz. Mevlana ile bu haftaki mesajımızı bitirmek istiyor, tüm haksızlık yapanları mazlumlarla helâlleşmeye davet ediyorum;
“Sen zulümle bir kuyu kazmadasın ama şunu bil ki o kuyuyu kendin için kazıyorsun. İpekböceği gibi kendi çevreni örme; kendin için bir kuyu kazacaksan, bari boyunca kaz.” (Hz. Mevlana)
70 milyon veya bir buçuk milyar yahut 6 milyar nüfusa sahip yeryüzünde herhangi bir insana yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir, bunu hiçbir zaman unutmamalıyız.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi