Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Empati kurabilmek

Empati kurabilmek

Empati, kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak onu anlayabilmesi ve anladığını hissettirmesi, belirtmesidir. Bu anlamda insani ilişkilerimizde, karşımızdaki kişiyi eleştirmek ya da " boş ver takma kafana geçer bu günler" türünden sözler sarf etmek, akıl vermek, uyarmak... Bizi muhatabımıza ulaşma ve ona yardımcı olma kazancından mahrum bırakıyor. Çünkü empatik ilişki karşımızdaki kişiyi anlamayı, ona yardımcı olmayı, onun sıkıntısını gidermeyi, ona yalnız değilsin duygusu vermeyi ifade eder. Bu alanda yaptığımız en sık hatalardan biri ise, karşımızdaki kişinin sorununa kendi dünyamızdan bakmamız ve ona kendi hayatımıza uygun, kendimize göre yorumlarda bulunmamızdır. Oysa her insanın kendisine dert ettiği, sorun olarak aktardığı şeyin ebatı ne olursa olsun onun açısından bu bir sorundur.

Halk arasında anlatılan bir hikaye vardır. " Küçük bir serçe, gök gürültüsüyle birlikte yağmur yağmaya başladığında, sular altında kalıp boğulacağından korktuğundan tir tir titrer ve " korkudan kırk kantar yağım eridi" dermiş. Tam da bu sırada biri çıkagelmiş ve "senin etin ne budun ne, beş dirhem bile etmeyecek bir kuşsun, nasıl oluyor da kırk kantar yağın eriyor " demiş. Serçe başını kaldırmış ve "Herkesin kendine göre bir dirhemi vardır, benim de kendime göre bir dirhemim var" diye cevap vermiş.

Masalda verilmek istenen mesaj, her insanın olayları kaldırma kuvvettinin, dayanma gücünün olduğu gerçeğidir. Bunun için hayata sadece kendi pencerelerinden bakan kimseler bunu hiçbir şekilde anlayamazlar, tanımlayamazlar.

Eşimizle, çocuklarımızla, arkadaşlarımızla ilişkilerimizde böyle bir hataya düşmemek için, bunlardan biri bize bir sorununu anlattığında, olaylara onun fenomonojik alanına girerek oradan bakmayı, empati kurmayı ve bunun neticesinde oluşan düşüncemizi , yani kişiyi anladığımızı ona hissettirmeyi bir davranış haline getirmeliyiz .

Ancak empatik yaklaşımla sempatik yaklaşım arasında da ince bir nüans vardır. Empati, karşımızdaki kişinin dünyasına girerek onun duygularını anlayabilmek ve bunu ona belirtmek olarak tanımlanırken, sempati, karşımızdaki kişinin duyguların aynı şekilde birebir yaşamak, onun gibi ağlamak ya da onun gibi neşelenmektir. Bu anlamda empatik ilişkiler geliştirirken de dengeyi dikkate almak gerekiyor.

Empati kurma yeteneği her insanda fıtri olarak var ve bu karşınızdakinin durumunu anlamanız ve onun duygularını hissetmeniz ona destek vermeniz için Allah'ın lutfettiği yüksek bir istidattır. Çünkü empati kurduğunuz kişinin aynı zamanda sıkıntısını paylaşarak ona yardımcı oluyorsunuz, onunla insani bir dayanışma yaşıyorsunuz. Empati kurma eğilimi aynı zamanda bizlerin, insanca yaşama alanımızı genişletiyor ve bizi güçlendiriyor, büyütüyor, geliştiriyor... Eğer böyle bir yeteneğimiz, böyle bir yatkınlığımız olmasaydı, dinimizin darda olana yardım etme, sıkıntısı olanın sıkıntısını giderme, haksızlığa uğrayanın yanında olma... emrini yerine getirmek hiç te kolay olmayabilirdi. Merhamet, şefkat, adalet, iyilik duygularımızı da harekete geçiren ve bileklerimize büyük bir güç veren böylesine zengin bir kavrayış, bizlere insanların duygularını anlayabilme ve onlara yardımcı olma dinamiğini veriyor ve motive ediyor...

O yüzden empatinin ne olduğu nasıl olduğu konusundan önce empati yeteneğini verene şükretmek, O'na minnettarlığımızı belirtmek ve bu yeteneklerimizi O'nun rızasına uygun kullanmak gerekir diye düşünüyorum. Eğer bir insan olarak böyle bir yetkinlikten yoksun olsaydık, haksızlığa uğrayan, canına malına, inancına, varlığına kastedilen kimselerin yardım isteği, kulaklarımıza dahi ulaşmayacak, gönülden gönüle akan, dualar, sözler, eylemler tıkanacak, akmaya yol ve yön bulamayacaktı..

Allahım! Şimdiler de, her şey ne kadar da değişti... Ve etrafımızda, her şeyden uzak, duyguları körelmiş, kendinden başka kimseyi düşünemez hale gelmiş, egosentrik davranışlar gösteren kimselerle görüyoruz ve gördükçe de yalnızlaşıyoruz. Çünkü halini anlayamadığımız ve anlaşılamadığımıza kanaat getirdiğimiz vakit yalnızlaşacağız, yalnızlık kaçınılmaz olacaktır. İşte tam da böylesine bir yalnızlığın içindeyiz, anlamayan, anlaşılmayan, dinlemeyen, dinlemek istemeyen binlerce insan arasında yürürken düşmekten de korkuyoruz...

Ve... nasıl yoksullaştığımızı anlayamıyoruz... Keşke diyorum, bütün maddi servetimizi alsalardı da, mahrum etmeselerdi bizi bu doğal ve ulvi duygularımızdan... Niçin bu kadar sitemkarsın demeyin... Artık karşımızdaki kişinin acısını, hüznünü, neşesini, mahrumiyetini, ihtiyaçlarını anlayabilmek için, uzmanlara giderek körelmiş istidatlarımızı yeniden diriltmeye çalışıyorsak böyle bir şaşkınlığa düşmek te doğal diyebiliyorum. Ve... Aslında biliyorum, bütün bunlar sadece satırlara has, satırlarda yaşayacak yakarışlar, temenniler olarak kalacak...

Oysa Efendimizin hayatı, tavsiyeleri ve insanlarla kurduğu ilişkileri temelde sağlıklı bir empatik anlayışa dayanır. Bizler de onun insani ve sosyal ilişkilerindeki yöntemlerini baz aldığımız takdirde, aslında anlamıyorum, anlaşılamıyorum yakınmalarını da temelden iyileştirmiş olacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi