Fındık pilavı ve plan…
Fındığın pilavı olur mu?.. Bilmem. Ama fındık katılarak yapılan ya da fındıktan üretilen çok çeşitli şeyler olduğunu biliyorum.
Ordu'ya son gittiğimde, fındığın çok iyi çorbası olduğunu duymuştum.
Pilav, lafın gelişi. Planı hatırlattığı için.
Fındıkla ilgili yeni düzenlemeler açıklandı geçtiğimiz günlerde ve bu da bize plan yapmanın pilav yapmakla olan ilişkisini hatırlattı.
Türkiye'nin ihraç ettiği 30 küsur kalem tarım ürünü içerisinde tek başına yüzde 50'nin üzerinde payı olan fındık, uzun yıllardan beridir süren ilgisizliğin ardından, yeni alınan ve kimilerinin 'reform' adını verdiği kararlarla, tamamen kendi haline bırakılmış gibi gözüküyor.
1960'da 3 ilde üretilirken şu anda 30'dan fazla ilde üretilmeye başlanan fındıkla ilgili en büyük sıkıntı, arz fazlası problemi idi.
Ya da birileri ısrarla bunu öne sürüyordu.
Tarım Bakanlığı tarafından açıklanan yeni karar, orta ve uzun vadede fındıkta arz fazlası meselesini halletmek açısından belki yerinde bir karar. Ancak arz-talep dengesinin süreç içerisinde oturacağı ve sonunda; üreteni, ticaretini yapanı, işleyeni ve ihracatını yapanı da dahil olmak üzere herkesin kazanacağı yönündeki tahminler, biraz plan yapmayı bilip, pilav yapmayı bilmemekle eşanlamlı gibi.
Rakamlar farklı olsa da milyonlarca kişiyi doğrudan ilgilendiren ve bunlardan çoğunun da tek geçim kaynağı olan fındık, daha fazla ilgiyi hak eden bir ürün oysa.
Herhangi bir ithal girdisi olmadan 2 milyar $ civarında ihracat geliri getirme şansı olan bir ürün fındık.
Ve üreticiye vermekten kaçınılan her kuruş, birilerinin ısrarla söylediği gibi hazinenin tasarrufu değil, Avrupalı alıcıların kar hanesine yazılacak büyük rakamlar manasına gelmektedir.
İstisnai durumlar hariç, üretilen mamülün tamamına yakınının satılabildiğini, arz fazlası olan yılların mahsulünün devlete yük olmaktan çıkarılmasının çeşitli yolları olduğunu, fındıkla uğraşan herkes bilir ve söyler.
İhracat bedeli kentali (100 Kg. Işlenmiş fındık) 250 $ ila 1200 $ arasında değişen bir ürünün, satış fiyatını belli bir rakama (mesela 800 $'a) fikslemek ve bundan belli bir oranda fon ayırarak (Mesela yüzde 10) devletin uğrayabileceği zararları karşılamak, fındıktan anlayanların ısrarla dile getirdikleri bir husustur ve yapılması gereken de zaten budur..
Fındık ekim alanlarının daraltılması ise 80'li yıllardan beri tartışılan ve hatta kanunu bile çıkarılmış bir mevzuudur ve geç kalınan bu uygulama, adeta 'vur deyince öldürmek' şeklinde hayata geçirilmek istenmektedir.
Fındıkla ilgili temel mesele şudur: Devlet üretilen fındığa sahip çıkarsa; üretici, tüccar, fabrikatör, ihracatçı ve tabii devlet kazanır.
Ama devlet fındığa sahip çıkmazsa; arada bulunanlar bir şekilde işlerini yürütebilseler bile, esas olarak milyonlarca üretici ve devlet kaybeder.
Üretici fındığını maliyetinin altına satmak durumunda kalır ve oluşan düşük fiyat sebebiyle, ihracat geliri 2 milyar $ yerine mesela 700 milyon $ olacağı için, devlet de kaybeder.
Çünkü fındıkta başat üretici Türkiye'dir ve uluslararası piyasalardaki fiyatı oluşturma şansı da Türkiye'nin elindedir.
Milyonlarca üreticinin ve devletin kazancı hesaba alınarak tesbit edilmesi gereken fındık politikaları, birtakım süslü kelimeler söylenerek, az sayıdaki ihracatçıyı ve esas olarak Avrupalı fabrikatörleri memnun edecek şekilde tesbit edilmektedir.
Serbest piyasa, tamam. Ama bu kadar da serbest olmak mecburiyetinde miyiz?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.