Mescidi Aksa neresi?
Ayet mealen şöyle: “Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescidi Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa'ya götüren O (Allah) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.”
Mescidi Aksa, Kur’an-ı Kerim’de belirtilen şekli ile, bugünki Mescidi Aksa ve Ömer Mescidi’nin içinde bulunduğu alandır..
Ömer Mescidi olan bilinen yer, içinde “Hacer-i Muallaka”nın bulunduğu yerdir.. Hacer-i Muallaka ise, Resulullah’ın Miraca yükseldiği taş’ı ifade eder.
İsra ve Mirac aynı zamanda gerçekleşen iki ayrı olayı ifade etmektedir..
Aslında İsra, mekan farklılıkların olduğu ama “zamansız” bir olaydır.. Mescidi Haram’dan Mescidi Aksa’ya yolculuk, “Gece yürüyüşü” olarak adlandırılmıştır.. İsra/İsrail aynı kökten gelmektedir ve İsrail adı Hz. Yakub’a nisbet edilmektedir..
Hazreti Yakub Peygamberin lakabı İsrail idi. Oğullarına ve O’nun neslinden gelenlere de Beni İsrail veya İsrail Oğulları denilmektedir. On iki oğlu bulunmaktadır. En küçüğü Bünyamin ve Yusuf’tur. İsrail oğulları bu on iki oğlunun soyundan gelmektedir.
Ya’kûb (a.s)’ın soyu, İshâk (a.s) vasıtasiyle İbrahim (a.s)’a dayanmaktadır. O, İshak (a.s)’ın ve İshak (a.s) da İbrahim (a.s)’ın oğludur. Annesinin adı Refaka’dır. Kardeşi Ays ile beraber, ikiz olarak doğmuştur. Kardeşinin ardından doğduğu için ona Ya’kûb denmiştir. Ya’kûb (a.s)’ın diğer bir adı da İsrail’dir. Kardeşi Ays’tan kaçarak dayısının yanına giderken gündüzleri saklanmış ve geceleri yürümüştür. Bundan dolayı kendisine İsrâil denmiştir. Kelime olarak İsrâil “geceleyin (Allah’a) yürüyen demektir “(Tarih et-Taberî)
Mescidi Aksa derken bu iki yapıyı birden düşünmek gerek.. Daha doğrusu bu iki yapının bizatihi kendisinde bir kudsiyet yok.. O mekanın kutsallığı sözkonusu.. Ömer Mescidi, içindeki Hacer-i Muallakanın muhafazası içindir..
O makamın kutsallığı ise, tâ Hz. Musa’ya kadar dayanır. O makam Hz. Musa’ya vaad edilen yerdir.. Esasen o makamın kutsallığına ilişkin işaretleri Hz. İbrahim zamanında da görürüz.. Hz. Lut aleyhisselam da o bölgede yaşamıştır. Salih aleyhisselam da o coğrafyada yaşamıştır. Hatta Hz. Adem’in, çocukları dünyaya geldikten sonra Şam’a hicret ettiği rivayet olunur. Yani Habil-Kabil olayı Cebelünnur’da yaşanmış bir hadisedir.. Şam aynı coğrafyada bulunur.. Bu bölge “çevresi mübarek kılınan bir bölge”dir..
Hz. Davut(as)’ın o makama bir mabet inşası için kolları sıvaması bu referanslardan dolayıdır.. Hz. Süleyman aleyhisselam tarafından inşa edilen mabed ise ins ve cinin ortak eseridir.. Masonluk, derin devlet, Ergenekonvari yapılar da bu Rahmani tecellinin karşısında ortaya çıkan, şeytani tezahürleridir..
Bu makamın kıyametle ilişkilendirilmesi de ayrı ve özel bir anlam taşımaktadır.. Süleyman Mabedi’nin yıkılması ve Emanet Sandığı’nın gaybeti, Mehdi ve Mesih inancı bu konu ile ilgilidir..
Son zamanlarda, Babil sürgününün sorumlusu Nebukadnezar’ın (Buhtunnasr) yeniden farklı vesilelerle gündeme gelmesi de ilginç.. En son da Nebuco projesi ile bu konu yeniden gündeme geldi!
Nebukadnezar, Nemrut mu? Önce iyi bir kral iken, sonra ilahlık taslamaya mı başladı, Allah onu, sapkın bir topluluğu terbiye etmek için Yahudilerin başına mı musallat etti, bu konuda o kadar çok rivayet var ki!
Dahası da var, kimlerine göre, Emanet Sandığı Adıyaman’da “Kızılkum tepeciği”nin altında.
Mescidi Aksa, aynı zamanda Hz. Süleyman Mabedi’nin bulunduğu yere inşa edilen bir mescidi ifade etmektedir..
O makam, iki mescid (Mescidi Aksa ve Ömer Mescidi), iki kilise (Doğuş ve Kıyamet) ve Süleyman Mabedi’nden arta kaldığı kabul edilen Ağlama Duvarı’ndan oluşan bölgeyi kapsamaktadır..
Bugünki Mescidi Aksa, bu mabede teberrüken inşa edilmiştir ve avlu da esasen mescide dahildir..
Bu bölgeye Yahudiler hakimken Hıristiyanları, Hıristiyanlar hakim olunca Yahudileri sokmadılar. İslâm, diğer ehli kitap toplulukların ibadetine imkan tanıdı. Hz. Ömer döneminde millet sisteminin kabulü ile diğer inanç mensuplarının ibadetlerine ve mabedlerine koruma getirildi..
Bizim için hem bugünki Mescidi Aksa, hem de Ömer Mescidi aynı kutsal alanda bulunmaktadır..
İsra ve Mirac iki ayrı etabda gerçekleşen bir hadise olduğunu söylemiştik.. Mirac ise başlangıç noktası ve dönüş noktası belli olsa da, gidilen yer açısından mekansızlık sözkonusudur..
Esasen bu olay, zaman ve mekan dışı, gaybı ifade eden, gaybe imanın sembolleştiği bir durumu ifade etmektedir..
Mekke’den Kudüs’e yolculuk mekanda yatay ve zamansız, Kudüs’ten Miraca yükseliş ise zamansız ve mekansız, dikey bir yolculuktur..
İsra, Mescidi Aksa’ya yapılan bir yolculuktur, Mirac ise Ömer Mescidi’nin içindeki Hacer-i Muallaka’da başlayıp - biten bir hadisedir.. Yani Mescidi Aksa içinde ayrı, özel bir noktayı işaret eder..
Sonuçta Mescidi Aksa ve Ömer Mescidi’nin birlikte mütalaa edilmesi gerekir. Yani ne Ömer Mescidi için Mescidi Aksa’yı, ne de Mescidi Aksa için Ömer Mescidi’ni gözden çıkarabiliriz.. İkisi iç içe bir paranın iki yüzü gibi olan bir değerdir bizim için.. Bu paranın ön yüzü İsra, arka yüzü Miractır. Aslında Sefer Turan da TRT’nin Mescidi Aksa’dan yaptığı yayında bunu vurguladı.. TRT’yi ve Sefer Turan’ı bu başarılarından dolayı kutlamak gerek..
Keşke kamera karşısında, cep telefonundan arkadaşlarını arayıp kameraya el sallayan o küçük kalabalık olmasaydı..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.