Dünyayı ikiye bölen, tarihi değiştirecek sınır çizildi…
Son günlerde ısrarla Avrasya'nın doğusuna dikkat çekmeye, Türkiye'nin Doğu'ya bakmasının önemine vurgu yapmaya çalışıyorum. Bugün devam edeyim.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Çarşamba günü Tayland'da görünüşte sıradan ama dikkatle değerlendirildiğinde çok önemli bir açıklama yaptı. Barack Obama döneminde İran politikasını değiştirmenin işaretlerini veren Washignton'ın, gerçek niyetini ortaya koyan sözler sarfetti. Bu sözlerin sadece ABD'nin İran politikasının esasını ortaya koymanın ötesinde anlamları vardı; Doğu ile Batı'nın yeni sınırlarını belirlemek gibi..
"İran'ın nükleer çalışmalarından vazgeçmemesi durumunda, komşularının silahlandırılacağını ve bölgede Amerikan savunma şemsiyesinin kurulacağını" açıklayan ABD Dışişleri Bakanı; "İran ile görüşmeler için kapımız açık ancak aynı zamanda bölgesel ortaklarımızın güvenliğini sağlamak için harekete geçeceğimizi, üstelik karşı tarafı felce uğratacak şekilde harekete geçeceğimizi net bir şekilde belirttik" diyordu.
Son günlerde Mısır-İsrail anlaşmaları çerçevesinde Süveyş Kanalı'ndan geçen İsrail savaş gemilerinin ve Dolphin cinsi, nükleer füzelerle donatılmış denizaltıların amacı da bu sözlerle açıklığa kavuşuyor aslında. İran'a karşı ABD Savunma şemsiyesine girecek ülkelerin Mısır, Suudi Arabistan, Irak, Suriye ve bölge ülkeleri olacağı bilinen bir durum. Bu savunma şemsiyesinin de İran ve Asya karşıtı bir bölgesel cephe olacağı aşikar.
Clinton'ın sözlerini İran'la değerlendirmeyi bir tarafa bırakalım. Daha önemli bir gelişme var. ABD ve Avrupa, Batı'ya yeni Doğu sınırı çiziyorlar bugünlerde. Bütün güvenlik politikalarında bunun izlerini görüyoruz. Gürcistan krizi ve ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın ziyareti, Irak'a yüklenecek yeni misyon, Afganistan-Pakistan hattındaki gelişmeler, Rusya-Çin-Hindistan üçgenine yönelik müdahaleler ve son olarak Ortadoğu'da ABD güvenlik şemsiyesi…
Soğuk Savaş döneminde bu güvenlik kalkanı Doğu Avrupa'daydı. Şimdi Ortadoğu'ya kaydı. Batı'nın yeni savaş bölgesinin Ortadoğu olmasıyla sınırlı değil bu. Bölge, Batı tarafından kontrol altına alınmış görünüyor ki, savunma hattı daha Doğu'ya kaydırıldı. Önceden Doğu-Batı sınırı, Batı'nın savunma hattı daha doğrusu sınırları Doğu Avrupa, Boğazlar, Süveyş olarak görülüyordu. Bu hattın Doğu'su tehditlerle doluydu. Şimdi sınır daha Doğu'ya kaydırıldı. Dikkat edelim, yeni sınır Gürcistan, Doğu Karadeniz, İran-Türkiye sınırı ev Basra Körfezi.
Bundan sonra krizler yoğun olarak bu hattın doğusunda çıkacak. Türkiye-İran sınırı dünyayı ikiye bölen çizgi olarak belirlenmiştir. Bunun sonuçları dikkat çekici. İran; Doğu'nun cephe ülkesi, Türkiye ise Batı'nın Doğu kapısı. Anadolu, bu yeni çizim sonrası Batı sayılacak. Lübnan, Suriye ve İsrail de. Bu ülkeler giderek daha çok Batılı kurumlarla iç içe olacak.
Jeopolitik denklemi bundan sonra böyle düşünelim. Birkaç yıldır Basra Körfezi'nden Doğu Karadeniz'e uzanan kuşak üzerine yazılar yazarken, "terör neden Karadeniz'e taşınıyor" sorularını sorarken, "Güneydoğu kadar Doğu Anadolu'ya da dikkat" derken "Doğu Karadeniz geleceğin Doğu Akdeniz'i olacak" derken bunlara işaret etmeye çalıştım.
Şimdi, bölgemizdeki ülkeler silahlandırılmakla kalmayacak, bir güvenlik kalkanı oluşturulacak. Batı'nın savunma hattı da saldırı hattı da bizim sınırımız olacak. Batı, tehdit sınırlarını kendinden daha da uzağa taşıdı. Bu çok önemli bir gelişme ve etkisi belki de yüz yıl sürecek.
Türkiye'nin Doğu sınırı dünyanın en önemli sınırı oldu bile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.