Helal Olsun!
Yaşım ilerledi. Dünyalık işlerimi bitirdim sayılır. Hayattan bir beklentim yok artık. Bundan sonra bir emekli olarak evimde ailem, dostlarım ve kitaplarım var. Bir de camilerde, mescitlerde ve dost evlerde ilim meclisleri, sohbet halkaları. Ne zaman geleceğini bilmediğim sevgili Azrail, geldiğinde beni böyle hayırlı bir işte bulsun inşallah.
Bindokuzyüzseksenden bu yana fiili siyasetin içinde değilim. Olsaydım, belki kendi şehrimde bir vekillik olabilirdi, istemedim. O tarihte bir karar verdim; hizmetimi “din, kültür, eğitim, irşad” alanında yapacaktım. Hala o kararıma bağlıyım.
Bunları niye mi söylüyorum?
Daha baştan “yalakalık yapıyor” ithamlarını reddetmek için. Buna rağmen diyenler olacaktır, elden ne gelir! Ziya Paşa haklı; “Meydane düşen kurtulamaz seng-i kazadan.”
Her neyse, sadede gelelim.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, kendisine karşı planlanan bu kadar darbe ve suikast teşebbüslerini acaba o günlerde biliyor muydu?
Bence bilmemesi mümkün değildir. Kaldı ki zaman zaman gurup toplantılarında, bir yerlere mesaj verir gibi gaiplere konuşuyordu ve işin içinde olmayan biz bile bunu tahmin ediyorduk.
Sonra iş ayağa düştü. Kendisi de açıkladı, Bülent Arıç da açıkladı. Hatta “Daha başkalarını da biliyorduk” dedi sayın Arınç. Neyse o “daha başkaları”, biz hala bilmiyoruz…
Şimdi “Ergenekon”la pislikler bir bir açığa çıkıyor. “Darbe Günlükleri” daha işin başını gösteriyor. Yani 2002 lerden başlamış hazırlıklar.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan da bir insandır. Abdullah Gül de, Bülent Arınç da ve yol arkadaşları da birer insandır. Onların da korkuları vardır, zaafları vardır, istikbal endişeleri vardır. Buna rağmen dik durdular, doğru bildiklerinden taviz vermediler, yapabileceklerini konuştular ve konuştuklarını da yaptılar.
Yer yer yanlış veya eksik de yapmış olabilirler. Eğitimde, YÖK de, dini ve milli ucuz kitaplar basımında, ekonomide, adil vergilendirmede, eşit işe eşit ücrette, sendikalaşmada, iç hukukta, haklar ve özgürlüklerde, demokrasi ve insan haklarında, din ve vicdan özgürlüğünde, ırkçılık ve ayırımcılıkta, terörle mücadelede, yerel yönetimlere imkan vermelerde, bürokratik oligarşiyi bitirmede ve daha aklımıza gelmeyen bir hayli konuda yaptıkları varsa da, daha yapacakları çok şeyler de var. Bu noktada kendilerini yer yer eleştirdik, uyardık. Yaptıklarına da destek verdik, teşekkür ettik. Desteğimiz de, eleştirimiz de körü körüne değildi. Dinimiz ve kültürümüz adına idi.
Bütün bunları bir kenara bırakarak şimdi onlara “helal olsun” diyorum. Allah Teâlâ’nın hıfz-u himayesinde olsunlar.
Bu lav silahları, onların arabalarını delmek içinmiş, bunu biliyorlar. Bu bombalar onlar için hazırlanmış, bunu da biliyorlar. Bu TNT ler de yeri gelirse öncelikle onlar içinmiş, bunu da biliyorlar. Biliyorlar ve yollarına fütursuzca devam etmişler, ediyorlar. İşte biz buna “helal olsun” diyoruz!
Bu bir kahramanlıktır.
Bu, saygıyı ve sevgiyi hak etmektedir.
Bu, dualarımızı celbetmektedir.
Biliyoruz ki hayat pamuk ipliğine bağlı. Bir serseri kurşun hedefini bulabilir de. Ama adamın bir davası varsa ve uğrunda ölmeyi göze almışsa, o dava yürür, o yiğitler de ölümsüzleşir. Bazen bedenler ölür, ama hayat, bizim bilmediğimiz bir şekilde devam eder gider. Biz de onlara “ölüler” demeyiz zaten. Onlar bizden daha canlı ve diridirler ve kendilerine layık makamlarda bizden daha güzel bir şekilde rızıklanırlar.
Böyle insanlar az çıkar. Hele hele de politikadan hiç çıkmaz.
Ben böyle düşünüyorum. “Politika, az yada çok, çıkar olmadan yapılmaz” diyorum. Belki imkan bulunursa hizmet düşüncesi de olur bir yandan, fedakarlık da olur, ama menfaatle beraber. Biz de bunu “bal tutan parmağını yalar”mış, “olacak o kadar” diyerek kerhen de olsa hoş karşılarız. Ama baştan sona hizmet, baştan sona millete adanmışlık ve som ihlas olmaz siyasette. Hayatı ortaya koymak ise, hiç olmaz.
Peki şimdi bu kadar suikast yapmak için insanların bir araya geldiğini, bunu gerçekleştirecek eleman ve silahların temin edilmesinin de mümkün olduğunu, bunu yapacakların da yakalarını bu tür cinayetlerden kurtarabilecek imkanlara haiz olduğunu bile bile millete hizmet yolunda canı pahasına yürümek kahramanlığı da neyin nesidir?
Buna bir cevabım yok. Bu, benim “siyasetten maksat ve beklentiler” değerlendirmelerime de ters düşmektedir doğrusu. O yüzden “yalakalık yapıyor” diyenlere aldırmadan, “İlim Ve İktidar” kitabını yazmış olan ve hayatı boyunca yöneticilerden uzak yaşamayı ilke edinerek buna gayret eden ben, bu adamlara “helal olsun” diyor ve dua ediyorum.
Allah Teala, bu millete, rızası doğrultusunda hizmet eden bilgili, samimi, ihlaslı, adil, şefkatli ve merhametli idareciler ihsan eylesin. İlim, ahlak ve fazilette eksik olanları tam eylesin. Böyle olan veya böyle olmayı arzu eden herkesi her türlü şerlerden korusun ve her türlü hayırlara muvaffak eylesin.
Keşke her zaman yaptığım bu dualarım kabul edilse. Çünkü bunun hayrını, onlar kadar diğer bütün insanlar da görecektir.
www.cemalnar.com