Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dadaşlar diyarı Erzurum

Dadaşlar diyarı Erzurum

Erzurum; bir kutlu diyar, bir ana, bir baba, bir evlat, bir yurt, bir vatan, bir toprak, bir güneş, bir ay, bir yıldızlar topluluğu, bir tarih, bir şiir, bir roman, bir hikâye, bir âlimler yuvası, bir evliyalar yatağı, bir sahabeler ocağı, bir erenler sofrası, bir gönül okyanusu ve 638 yılında İslam akıncılarının bölgeye gelmesinden bu tarafa bir İslam beldesi.
Erzurum, bu dar kapsamlı benzetmelerin ötesinde bir insan şehir. Keşke daha güzel ifadelerle anlatabilseydim ama gücüm şimdilik bu kadarına yetti. Sınırlarımız içinde ve dışında bize ait olan her kara parçamız, elbette çok kıymetli fakat Erzurum başka.
Erzurumlu değilim ama olmak isterdim. Suyundan, havasından, toprağından, âliminden, evliyasından, sahabesinden, ölü ve diri olan ağzı dualı insanların cedlerinden birine mensup olmayı arzu ederdim. Bu arada kendi ceddime de haksızlık etmiş olmayayım. Benim de dedem yaşadığı devrin iyilerindendi, rahmetle anılmadığı gün yoktur.
Evet, hafta sonu Erzurum’daydım. “Yediğim içtiğim benim olsun, gördüklerimi, dinlediklerimi, düşündüklerimi yazayım” diye epey not almıştım. Hatta yazının başına oturuncaya kadar neler yazacağımı dahi sıra sıra planlamıştım. Lakin yazıya başlayınca, bütün planlarım alt üst oldu ve böyle başladım yazıya.
Yediklerim, içtiklerim, benim olsun, gördüklerimi anlatayım ama yeme içme meselesini de öyle birden sıyırıp geçmek doğru değildir. “En zengin ve sağlıklı nasıl beslenilir, yok ve yoksulluğun zirvede olduğu zamanlarda insan nasıl beslenmiş ve ayakta kalmıştır?” Her ikisini de Erzurum’da buldum ve öğrendim.
“Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var” sözü, Erzurum ve Erzurumlular için söylenmiş sanki. Erzurumlular zulmün her çeşidini görmüş. Bir kuru ekmekten vazgeçtik, ekmek yapılacak fırınları taşla doldurulmuş, kış gecelerinde kuru odunlarının yakılmasına bile müsaade edilmemiş, insani olan her şeye hasret yaşamış fakat yıkılmamış Erzurumlu.
Koruyan Allah korumuş. Yerin üstündekiler ve altındakiler; zulme, zalime direnip, çiğnetmemişler yurtlarını, namuslarını, şereflerini ve çok büyük bedeller ödemişler. Şehrin içinde ve dışında dolaşırken, ödenmiş bedellerin her birine binlerce şahit buluyor insan.
Bir kısım okuyucularımıza abartılı gelebilir sözlerim. Dedim ya, Erzurum’la ilgili elbette intibalarımı paylaşacaktım, biraz olsun gündem dışına çıkıp; “Bu ülkede başka şeyler de oluyor ve gündeme kilitlenip kalmanın; işimizi, gücümüzü, mesaimizi gündemin arkasından koşarak harcamanın doğru olmadığını” söyleyecektim.
Siyasi gündemin bu kadar kalabalık olması ve hepimizin at yarışçıları gibi nefes nefese meseleyle ilgilenmesi de ayrıca gündem kargaşacılarının işine gelmekte. Çünkü insanların yapacakları asıl hizmetlerini bir tarafa bırakıp, daha kolay olan ve herkesle paylaşabileceği mevzular üzerine laf üretmesi, çene yorması, sürekli gündem değiştirenlerin istediği bir eylem biçimidir.
Milleti oyalamak, uyuşturmak, düşünmeden ve fikir üretmekten yoksun bırakmak; kör bir kuyuya su kovası salmaktan farksızdır. Tabii ki memleketin bütününü ilgilendiren hadiselerle ilgilenmek gerekir ama bu işi üstlenen vazifeliler var. Onlar bizim adımıza ilgileneceklerine dair söz vermişler, bizler de onları görevlendirmişizdir.
Eğer herkes kendi üzerine düşen vazifesini iyi belleyip, işini yapmış olsaydı, zaten bu kadar kalabalık ve karışık bir gündemin peşinden sel kütüğü gibi sürüklenmezdik. Ucu başkasının elinde olan ip yumağını yakalamaya çalışan kediler gibi, bir o yana bir bu yana dönüp, yumakla uğraşmak yerine, bu yumağı kimin ördüğünü görebilir ve çare üretebilirdik.
Her neyse, umarım ne demek istediğimi anlatmışımdır. Erzurum hakkında söylediklerimin ve yazacaklarımın bir abartı olmadığını ifade için yine bir sürü laf ettim. Yazılı ve sözlü olarak bir hayli paylaşacaklarım vardı ama bu sefer de yerim bitti.
“Yemez yedirirler, içmez içirirler, giymez giydirirler, ellerinde avuçlarında ne varsa verir veriştirirler” sözü de Erzurumlular için söylenmiş olsa gerek. Havaalanından itibaren Naci ve Ali Keskin kardeşler ile bir grup doktor arkadaş, Erzurum’un neyi var neyi yoksa tattırdılar, gezdirdiler, bilgilendirdiler ve hoşça uğurladılar. Yarına Mevla kerim.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi