Tarikat ve tasavvuf nedir?
1. Şeriatsız tarikat ve tasavvuf olmaz.
2. Şeriata uymayan, Şeriata ters düşen tarafları bulunan tarikat bozuktur.
3. Esas ve temel olan Şeriattır.
4. Hakikî şeyh, hakikî kâmil-i mürşid Şeriat-ı garra-i Ahmediyye'den kıl kadar ayrılmaz.
5. Hakikî şeyh ve hakikî mürşid-i kâmil Resûl-i Kibriya aleyhissalatü vesselam efendimizin Sünnet-i seniyyesine temessük eder.
6. Böyle bir şeyhe ve mürşide intisab eden yolunu inşaallah şaşırmaz.
7. Bir tarikat mensubu, Allah'ın farzlarını ve Resul'ün müekked sünnetlerini mutlaka eda eder. Bunların yanında nafilelerle de meşgul olur.
8. Derviş, mensubu bulunduğu tarikatın seyr-ü sülûkünü yerine getiren ve mânevî rütbeler elde eden kimsedir.
9. Seyr-i Sülük yapmıyorsa, o derviş değil muhibtir. Muhibbin kendisini derviş gibi göstermesi yanlış olur.
10. Gıybet eden kişi ne şeyh olur, ne mürşid, ne de derviş.
11. Fâsık-i mütecâhirin gıybeti caizdir. (Bu cevazın çok incelikleri vardır. Gâfil olunmaya...)
12. Muhiblerinden para toplayan ve bu paraların tamamını veya bir kısmını zimmetine geçiren şeyh değil, şeytandır.
13. Hakikî şeyh olmayıp, sûrî şeyh olan zatlara da (Şeriata aykırı âşikâre fısk ve fücurları yoksa) hürmet etmek gerekir.
14. Gerçek tarikatlı kişi, kendi şeyhine hürmet ettiği gibi öteki şeyhlere de hürmet eder.
15. Bütün gerçek tarikatlar Tarikat-ı Muhammediyedir. Anıldıkları isimler şube ismidir.
16. Şeyhini ve mürşidini putlaştıran, rab haline getiren sapıktır. Kişi şeyhini elbette çok sever, ona elbette çok hürmet eder ama onu asla putlaştıramaz, rableştiremez.
17. Tarikatlı Müslüman namazı daha güzel, daha dikkatli ve huşu ile hudu ile kılar. Namazı böyle kılamayan tarikatlı ism ve resm olarak tarikat mensubudur, kışırda kalmıştır.
18. "Derviş sövene dilsiz gerek, dövene elsiz gerek..."
19. Dini imanı para ve madde olan kişi derviş değil, insî bir şeytandır.
20. Şeyhler, mürşidler, dervişler her hâl ü kârda lüksten, israftan, saçıp savurmaktan, aşırı tüketimden, gösterişten, gururdan, kibirden, aşırı konfordan uzak dururlar.
21. Mürüvvetsiz şeyh, mürşid ve derviş olmaz.
22. Fütüvvetsiz şeyh, mürşid ve derviş olmaz.
23. Kendisini derleyip toparlamak konusunda bir şeyhe muhtaç olduğu halde şeyhi ve mürşidi olmayanın şeyhi şeytan olur.
24. Gerçek şeyhler ve mürşidler karanlık gecede yollarını şaşırmış, yağmur ve fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış Müslümanlar için yol gösterici birer fener ve birer sığınaktır.
25. Sahte şeyh, kuzu postuna bürünmüş parçalayıcı bir kurttur. Şerrinden Allah'a sığınmak gerek.
26. Gerçek din alimleri, gerçek şeyhler ve kâmil mürşidler Resulullah efendimizin (Salat ve selam olsun ona) vekilleri, vârisleri ve halifeleridir.
27. Bu mübarek zevat aynı zamanda "Bizden olan emir sahipleridir" ve kendilerine itaat etmek vaciptir.
28. İlimsiz şeyh ve mürşid olmaz.
29. Ümmet-i Muhammed gerçek din alimlerine, gerçek fukahaya, gerçek şeyhlere, gerçek mürşidlere tâbi olur, onların emirlerini dinlerse kurtulur.
30. Gerçek şeyhler ve gerçek mürşidler kibrit-i ahmer gibi nâdirdir. Bulana ne mutlu...
31. Sürüye çoban gerek. Ümmet'e gerçek alim, gerçek mürşid gerek...
32. Çobansız sürüye kurtlar saldırır.
33. Evliyanın kerametleri haktır. Gerçek şeyhlerden ve gerçek mürşidlerden zuhur eden kerametler Resulullah efendimizin gösterdiği mucizelerin devamı mahiyetindedir. Evliyanın en büyük kerametleri sahih itikad, tahkikî iman, ibadetleri can u gönülden dosdoğru eda etmek, nefs ile büyük cihad yapmak, yüksek ahlak ve yüksek karakter, tevâzu ve istikamettir.
34. Zikrullah esnasında vecde gelmiş sâlih ve sâdık mü'mini ateşin yakmaması bir bürhandır. Nasibi olan ibret alır, olmayan ileri geri konuşur.
35. Allah'tan başkası her şeyi bilmez.Kişi ilimden ona ne kadar nasip verilmişse o kadar bilir. Mutlak mânâda şeyhim her şeyi bilir sözünün küfre götürmesinden korkulur.
36. Tarikatli olmak caiz ve meşru, tarikatçı olmak gayr-i caiz ve gayr-ı meşrudur.
37. Tarikat ve tasavvuf iyi ve olgun Müslüman, iyi ve olgun insan olmak için bir yoldur. Hırka, taç, merasim esas ve asıl değildir. Kemal varsa, kemale götürüyorsa ne âlâ, gerisi lâf u güzaf...
Zekatlarımızı dosdoğru ödeyelim
Ramazan yaklaşıyor. Cümle mü'minler ve bütün insanlar için hayırlı olsun. Bizde genellikle zekatlar mübarek oruç ayında verilir. Zekatını Şeriata ve fıkha uygun olarak verenler ne güzel bir ticaret yapmış olurlar.
Dünyadaki büyük iktisadî kriz bizi de vurdu. Milyonlarca vatandaş işsiz kaldı. Üniversite mezunları, uzmanlıklarına göre ve kendilerini haysiyetli bir şekilde geçindirecek iş bulamıyor.
Devlet, kocalmış ve kimsesiz vatandaşlara yardım ediyor ama yeterli olmuyor.
Şu yaz mevsiminde çocuklarına dondurma ve kiraz alamayan (çocukturlar isterler...) babalar var.
Kış gelecek yakıt parası lazım.
Dinimizin temellerinden olan zekat bir sosyal adalet kurumudur. Paylaşma ve yardımlaşma ahlakıdır.
Kur'ân-ı Azimüşşan'da zekatın sekiz sınıf insana verileceği beyan buyuruluyor. Bu sekiz sınıfın ilk ikisi Müslümanların fakirleri ve miskinleridir.
Şeriat ve fıkıh, derneklere, vakıflara, tüzel kişilere zekat verilemeyeceğini bildiriyor.
Dinimize göre zekat parasıyla cami bile yaptırılamaz.
Allah'tan korkalım, Kur'ân'a ve Sünnet'e uyalım, Şeriatın ve fıkhın ilke ve hükümlerine baş eğelim ve önümüzdeki kutsal oruç ayında zekatlarımızı doğru dürüst, yerli yerinde verelim.
Tüzel kişilere değil, gerçek kişilere verelim.
Komşularımız, akrabamız, hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız için zekat almaya hak kazanmış fakirler, borçlular, miskinler, hastalar, işsizler varsa onları bulalım ve yardım edelim.
Zekat parasıyla içki içecek, sigara tüttürecek, haram işler yapacak kimselere vermeyelim.
Peygamberimizin vefatından sonra bazı Arap kabileleri "Biz zekat vermeyiz" diyerek baş kaldırmışlardı. Hz. Sıddik Efendimiz onlarla, zekatlarını verinceye kadar savaşmıştı.
Bendeniz Sultanahmet'te oturuyorum. Cankurtaran, Kadırga, Kumkapı taraflarında çok fakir var. Tanıdığım üç muhtar vasıtasıyla az da olsa zekat dağıtıyorum.
Dökülen berbat bir otomobili varmış, buna benzin parası bulamıyormuş... Böylesine zekat vermem.
Kocası kanserden ölmüş, üç yetimi var, geçinemiyor, sürünüyor. İşte buna zekat verilir.
Hatırlatıyorum, uyarıyorum:
Zekatlarını Kur'ân'a, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak vermeyenler bu mâlî vazifelerini yerine getirmiş olmazlar.
İcazetli ulema, zekat nasıl verilir, kimlere verilir konusunda Müslüman halkı uyarmalıdır.
Bugün artık halk (nâdir istisnalar dışında) deve beslemiyor. Devenin zekatı şu kadardır şeklinde uzun ayrıntılara girmeye lüzum yoktur. Bunlar fıkıh kitaplarımızda yazılıdır.
Bir dernek ve vakıf zekat paralarını toplayacak, bunlar bir havuzda (derneğin bütçesinde) birikecek. Bu paralarla bina kirası, personel masrafı, derneğin elektrik ve ısıtma masrafları, dernek müdürünün uçak ve otel harcamaları, derneğin tanıtım ziyafeti faturası ödenip karşılanacak ve arada bir iki iftar ziyafeti verilecek, birkaç gence burs ödenecek. Böyle zekat toplama olmaz.
Dinî bir cemaat Ukrayna'da bir hayır müessesesi kurmuş. Dinî bir hizmet vermiyorlar, sadece din dışı kültürel faaliyet yapıyorlar. Onların da, öncelikle Türkiye fakirlerinin hakkı olan zekatları toplamaya hakları yoktur.
Bir kimseye posta ile zekat olarak 100 lira göndereceksiniz. Gönderme parası 5 lira. Bu beş lirayı bile zekat parasından kesemezsiniz. 100'ü tam olarak göndermelisiniz.
Aldanmayınız, zekatınızı verdik sanıp da vermemiş olmayasınız.
Zekatınızı rastgele vermeyiniz.
Fakirlerin isimlerini, adreslerini iyice araştırdıktan sonra listesini yapınız ve çok emin bir adamınız vasıtasıyla (öderken hüviyet sormak şartıyla) doğrudan doğruya ödeyiniz.
Cenab-ı hak hakkıyla vereceğiniz zekatlarınızı kabul buyursun.
Allah'tan korkalım, zekat almaya hakkı olmayan tüzel kişilere zekat vermeyelim.
Bu ülkede, zekatlarımızla sosyal adaleti sağlamak bizim elimizdedir.