Batıda trafik, doğuda aşiret
Hemen her yaz olduğu gibi, içinde bulunduğumuz aylarda ölümlü trafik kazalarıyla sarsılıyoruz. Gün geçmiyor ki 5 ölü, 10 ölü veya onlarca yaralının bulunduğu kazalar meydana gelmesin.
Yayınlanan istatistikler, trafik kazalarında meydana gelen ölümlerin savaşlarda meydana gelen ölümlerle yarıştığını gösteriyor. Hele son yıllarda nisbeten de olsa savaşların azalması, trafik kazalarındaki ölümleri daha da dikkat çekici hâle getiriyor. Nedense insanlar ve ülke yönetenleri, trafik kazalarında meydana gelen ölümleri ‘normal’, savaşlarda ya da başka sebeplerle meydana gelen ölümleri ise ‘garip’ buluyorlar. Böyle olunca da çare arama noktasında elden gelenler yapılmıyor.
Gerçi ‘ölümü öldürmek’ mümkün değil. Ölüm de hayat kadar gerçek ve sebepler değişse de ölümler değişmiyor. Meselâ, geçen yıllarda İngiltere’de yapılan bir araştırma; çocuk ölümlerinin sayısının değil, sadece sebeplerinin değiştiğini ortaya koymuştu. Geçmiş yıllarda hastalık ve benzeri sebeplerle meydana gelen çocuk ölümleri, yerini ev kazalarında meydana gelen ölümlere bırakmıştı. Nisbî olarak değişmeyen ‘çocuk ölümleri’ gibi dünyada yaşayan insanların ölüm sayı ve nisbetleri pek değişmiyor. Bununla birlikte sebeplerinin değiştiği ortada.
İnsanlar, netice değişmiyor olsa da ‘istirahat döşeği’ndeki ölümü tercih ediyorlar. Aksi halde, kimsenin trafik kazalarından şikâyetçi olmaması gerekirdi. Trafik kazaları ‘can’lara zarar verdiği gibi ‘canın yongası’ olan mala da zarar veriyor. Türkiye bu noktada da ağır bir fatura ödüyor. Bu sebeple, kazaların en aza indirilebilmesi için yapılması gerekenler gecikmeden mutlaka yapılmalıdır. Şoförlerin iyi eğitilmesinden yolların iyileştirilmesine, alkollü sürücülerin engellenmesinden araçların iyileştirilmesine kadar bütün aksaklıklar yeniden elden geçirilmelidir.
Trafik kazalarıyla atbaşı giden başka bir problem daha var. Güneydoğu’daki aşiretler arasında patlak veren kavgalar ve bu sebeple meydana gelen ölümler de dikkat çekici. Çoğu zaman bir ‘hiç’ uğruna onlarca insan cansız yere düşebiliyor. Basit hadiselerden çıkan bu tartışmaları anlamak gerçekten de mümkün olmuyor. Mardin’in Bilge Köyündeki gibi katliâmlar bir yana, çocukların top oynamasıyla başlayan ve ailelerin birbirini öldürmesiyle devam eden aşiret kavgalarını anlamak mümkün mü?
İnsanlar çeşitli sebeplerle kavga edebilir, ama bu kavgalarda ilk akla gelen karşısındaki insanı öldürmek olabilir mi? İnsan öldürmek bu kadar basit mi?
Aslında bütün bunlar birer neticedir. Bunların sebeplerini doğru bir şekilde tesbit edip çarelerini de bulmak ve bu cinayetlere son vermek gerekir. Bugünden tedbir alınmazsa, bugün ‘oyun’ gereği insanları kolayca öldüren günümüz gençliği, yarın daha kanlı cinayetlere imza atabilir.
Batıda trafik kazaları ve doğuda aşiret kavgaları bir şekilde sona erdirilmeli. Duâ edelim de daha fecî katliâm ve kazalara şahit olmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.