Bu nasıl iştir?
Evet bu nasıl iştir?. Av da, avcı da aynı örgütün üyesi..
İkinci “Ergenekon” davasının tutuklu sanığı Gürbüz Çapan, “Beni öldürmeye teşebbüs edenlerle, başıma bin türlü bela getirenlerle aynı örgütteyim. Bu nasıl iş?” dedi.
Çapan’ın sorusunun cevabını Çiller, 28 Şubat’ta vermişti. Kurşun sıkan da, yiyen de..
Aynı durumda olan sadece Çapan değil, bütün bir toplum. Ülke!
Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, şeyh, fahişe.. Sağ-sol, Alevi-Sünni..
Her çeşit insan var. Kimileri de “binbir surat”.
Çapan bilmiyor olabilir. Hangimiz biliyorduk ki daha önce bu işlerin böyle olduğunu.. Yaşayarak öğreniyoruz.. Filmlerdeki gibi. “Ol mahiler ki, derya içredir de, deryayı bilmezler” derler ya, işte o hesap!
Bu hep böyleydi zaten.. Aynı silahla önce bir sağ kahvehane taranır, sonra sol bir kahvehane.. Önce cemevi taranır, sonra cami..
Önce Sıvas, Sonra Başbağlar..
“Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?” diye marş söyletenler, aslında öldürdüklerinin arkasından “timsah gözyaşları” dökmeyi de ihmal etmiyorlar yani!
Birileri bizi bize kırdırttı yıllarca ve bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinden kendilerine iktidar ve servet ürettiler!
Sol bir gazeteye patronların sponsor olmasındaki “derin sırrı” bilenlerin açıklaması gerek önce..
Devletimiz gün geldi Komünist Parti kurdurdu, gün geldi, her köşe başına “Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir” buyurdu..
Cumhuriyet Türkiyesi “Cumhuriyet Gazetesi” gibi.. Zaman oldu Hitlerci, gün döndü Amerikancı, devir değişti anti Amerikancı, zaman oldu, hangi tarikatın şeyhi nasıl asa taşır, nasıl cübbe giyer ve nasıl sarık sarar onu anlattı.. Türbe ziyareti adabı yazmakla kalmayıp, “Ravza-i Muradda, bir gül-i Muhammedi açtı” diye manşet bile attılar.. “Türk İstanbul’un üstünde İslamın Mührü, Camilerimiz” başlığı altında “Ayasofya Camii”nden söz ettiler..
Birileri bunun nasıl olduğunu anlatmalı bize. Apo gerçeğini anlatmalı..
Buyurun bakın Adil Serdar Saçan ne diyor: “Sihirbaz David Copperfield gelse beni buraya sokamazdı. Ama 11 aydır burada tutuyorsunuz, tebrik ederim. Hiç ağlamadım, ağlamayacağım da... Tahliye istemiyorum.” Evet bu işlere şeytanın bile aklı ermez gibi sanki..
Bak sen hele şu konuşana: “Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, hükümetin yargıyı “hizaya getirmek” için savcılar ve hakimlere terörist muamelesinde bulunduğunu savunarak, Ergenekon davası fırsat bilinerek yargıya el uzatıldığını söyledi.”
Brifingçi yargıçlardan jüristokrasi hastalığına mübtela olanlara kadar hepsi şimdi bağımsız yargıdan söz ediyor ama, yargının derin bağlarına nedense kör, sağır kalıyorlar.. Tıpkı TSK’nın Ergenekon iddianamesine baktığı gibi bakıyorlar..
Bu nasıl iştir diyeceğiniz o kadar çok şey var ki Ergenekon’da. Ergenekoncular hükümeti düşürmek üzere Yargıtay’a bir saldırı düşünmüşler. Hedefteki isim kim biliyor musunuz? Abdurrahman Yalçınkaya.. Abdurrahman Yalçınkaya’nın Ergenekon’a yakın bir isim olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyebilirsiniz ama, bu işler böyle. Serdar Saçan’ın ajandasında bir not... Mahmut Efendi’nin damadını Sedat Peker öldür(t)müş. Sedat Peker, şu, omzunda “Allah” (cc) dövmesi olan barmenin öldürülmesinden sorumlu tutulmuyor mu?
Haberal, Abdüllatif Şener’e “Türkiye’nin size ihtiyacı var” demiş. Hurşit Tolon’un “Emrinizdeyim” dediği rektör.. İbrahim Şahin bir Ortodoks patriğini bir başka Ortodoksa öldürtmek istiyor.. Rektör seçimlerinde de örgüt devrede. O günlerde YÖK ve Çankaya gelen talepleri geri çevirmiyor.. “Yakalanan örgüt üyeleri Çankaya tarafından affediliyor” iddiaları boşuna değilmiş demek ki..
Sendikasının 8 trilyonunu Ergenekon’a aktaran adamla ilgili nedense CHP’nin hiç sesi çıkmıyor..
Küçük’ün günlüğünden bir not: 2005’te hükümeti devirmeliyiz. Rizeli başbakanın hemşehrisi Ergenekon tutuklusuna bir Yarbay “Başbakanın ipi çekildi” mesajını iletiyor.. Tekmili birden 3. İddianame’de..
Sahi Yalçın Küçük kim? Sabetay tartışması nereden çıktı?.. Apo ile ilişkiler, Mustafa Kemal için söyledikleri, bu nasıl iştir?
“Ülke elden gidiyor” diye sivil toplum örgütleri ve medya üzerinden toplum mühendisliği yapmışlar. Hâlâ da yapmaya devam ediyorlar. Son bir ayda buna hız verdiler. İnternette yeni mail grupları oluşturdular.. Veryansın ediyorlar. Yangına körükle gidiyorlar. Din, iman, bağımsızlık, bölünme, kafa karıştıracak ne kadar iddia varsa ortaya döküyorlar.. Ama neyse ki, millet bu tür iddialara karşı şerbetli ve bunların kendi geçmişlerini, karanlık ilişkilerini millet biliyor artık.. Kocaman balonlar, bir toplu iğne darbesi ile patlatılıyor..
ADD, ÇYDD, ÇEV derken, birçok dernek, vakıf ve sendikanın da örgütle doğrudan ya da dolaylı ilişkisi ortaya çıktı..
Aslında media, STK ve Odalardaki, Barolardaki uzantılar ve ilişkiler neden deşifre edilmiyor ki?. Adamların insan hakları ile ilgili derneği de var, çevre derneği de.. Her çeşit dernekleri var.. Bazıları kamu yararına çalışır statüsünde.. Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi ve STK! Her yerde varlar.. Bu, İtalya’da da böyle idi. Sokakta vuruşan örgütlerin liderleri P2 Locasında buluşuyordu. Birbirlerini dışarıda eleştiren muhalefet liderleri ve muhalif yayın organlarının keskin kalemleri de locada bir araya geliyordu..
YAŞ, HSYK, AYM üyeleri bütün bu olup bitenlerin farkında değiller mi, böyle bir şey olabilir mi gerçekten!
Bu nasıl iştir, örgüt içindekiler bile anlamamış olabilir.. Ama anlaşılacak.. Zaman alsa da, anlamak istemeyenler de anlayacaklar elbet, bir gün mutlaka..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.