Görünmez kaza
Bilin ki mutluluk, hayatın sadece olumsuz yönlerine bakmak yerine, bazı olumlu yönlerine de bakmaktır.
İki gözü olanın bir gözünü kaybetmesi onu çok mutsuz eder, öyle değil mi?..
Talihsiz olduğunu, dünyaya şanssız geldiğini düşünür.
Diyelim ki, aynı kişi iki gözü kör olarak dünyaya gelmiş...
Sonra ameliyat olmuş, gözlerinin biri açılmış...
Ne kadar mutlu olur.
Ne kadar talihli olduğunu, şanslı olduğunu, Allah’ın sevgili kulu olduğunu düşünür.
Oysa her iki durumda da kişinin bir gözü vardır!..
Böyleyken neden birinde mutlu olup, diğerinde mutsuz olmaktadır?
•
Yoksa hayat bakış açımıza göre mi şekilleniyor?
“Mutluluk bir bakış açısıdır” diyebilir miyiz?
Ya eldeki artılara kilitlenir mutlu olursunuz, ya da kaybettiklerinize kilitlenip mutsuz olursunuz.
Ya olanı dikkate alırsınız, ya da kaybedileni...
Kaybettiğinizi dikkate alırsanız mutsuz, eldekini dikkate alırsanız mutlu olursunuz.
Artılara bakarsanız mutlusunuz, eksilere bakarsanız mutsuz...
Bardağın boş yarısını gören mutsuzdur, dolu yarısını görenler ise mutlu.
Ama her şeyden önce, insanın kendini iyi hissetmesi lâzım; bu konuda mizahın katkısı inkâr edilemez. Fakat “bizim mahalle”nin sakinleri yakınmaya ve ağlamaya öylesine kilitlendik ki, mizahı bile görmezden geliyoruz.
Aşağıdaki olaya bendeniz çok güldüm. Ne bileyim, belki size de (en azından) tebessüm ettirebilir.
•
Rivayete göre, Büyükşehir Belediyesine ait şantiyelerin birinde bir kaza meydana gelmiş…
Kazada bir duvarcı ustası feci şekilde yaralanmış…
Derhal hastaneye kaldırmışlar…
Yaralarını sarmışlar, sarmalamışlar, eli kalem tutmaya başladığı gün de, bir kâğıt kalem verip başına gelen kazayı ayrıntılı biçimde yazmasını istemişler. Çünkü bu konuda detaylı bir tutanak tutulması gerekiyormuş.
Duvarcı ustası, her şeyi kendi mantığı ve şaşmaz dürüstlüğüyle kaleme almış…
•
Muhterem büyüklerim…
İş kazası tutanağına plânlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek, olayı ayrıntılı biçimde anlatmamı istemişsiniz…
Şu anda hastanede yatmama neden olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur.
Bildiğiniz gibi ben bir duvarcı ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kilogram kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.
Aşağıya indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, altıncı kata çıktım ipi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya salladım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım…
Bütün tuğlaları varile doldurdum… Aşağı indim. Bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havada buldum.
Nasıl bulmayayım, ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kiloluk varil süratle aşağıya düşerken, beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık.
Sağ iki kaburgamın burada kırıldığını sanıyorum…
Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı...
Varil hafifleyince bu sefer ben aşağıya inmeye, varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık: Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
Can havliyle ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm: Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum.
Bayılmışım… Gözümü hastanede açtım…
Cenab-ı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.
İmza: Duvarcı ustası Laz Osman.
•
Hayatınızda bu kadar dürüst bir insan gördünüz mü?..
Hemşehrimle iftihar ettim.
Benim de duam, Allah görünür kazalardan da hepimizi korusun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.