Vakit’in haberleri kimleri, niçin rahatsız eder!
“Ergenekon Terör Örgütü sanıkları”nın, gerek kendi aralarındaki konuşmaları, gerek bir “ahtapot” gibi çeşitli kuruluşlara uzanan kollarının faaliyetleri ve çevirdikleri “entrika”lar da gösteriyor ki; bunların tek sermayeleri “kavga”dır, “gerilim”dir, “kriz”dir, “kaos”tur ve hatta “terör”dür!..
Türkiye kavgadan, gerilimden ve terörden kurtulamasın ki, bazılarının “saltanat”ları devam etsin!..
“Gerilim” ve “kaos” oluşturacak ve dolayısıyla “darbe”ye zemin hazırlayacak her yola başvurmuşlar... Kâh Ergenekon fabrikalarında “eylem üretimi” gerçekleştirmişler, kâh “tehdit ve şantaj”la insanların yüreklerine “korku” salıp, istediklerini yaptırmışlar!..
Sadece geçen hafta açıklanan “Üçüncü Ergenekon İddianamesi” okunduğunda görülecektir ki; adı “Ergenekon” olan bu “ahtapot”un kolları “her yerde”dir!..
“Yargı”dadır!..
“Üniversite”dedir!..
“Partilerde”dir!..
“Rotary Kulüpler” ve “Mason locaları” gibi “kökü dışarda örgütler”dedir!..
ERGENEKON’UN İLLEGAL GİRİŞİMLERİ
Sadece bugünkü Vakit’in sayfalarında yer alan haberlere göz atıldığında bile, bu “kirli ilişki”lerin hangi boyutlara ulaştığı görülecektir!..
Meselâ, Abdullah Gül’ün “Cumhurbaşkanı” seçilmesini bir “darbe” olarak görmüşler ve Gül’ün yerine MHP adayı Sabahattin Çakmakoğlu’nu seçtirmek için yoğun çaba sarfetmişler!..
Tabiî, bu “çabalar”ın içinde Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu var mıdır, onun üretimi olan “367 ucubesi” bir proje dahilinde mi hazırlanmıştır, bilmiyoruz... Ve yine bilmiyoruz ki; Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Anayasa Mahkemesi’ne götüren CHP, bu “strateji”nin acaba neresindedir?..
“İçinde” midir, “dışında” mı?..
Yoksa “tam ortasında” mı?..
Evet, bunları bilmiyoruz... Tıpkı; Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından “organize” edilip, “masraf”larının bir kısmı o zamanlar Çankaya Köşkü’nde oturan A.N.Sezer tarafından karşılanan “Cumhuriyet’e sahip çıkma kılıflı mitingler”in de, “stratejinin alt yapısını oluşturma” amaçlı olup-olmadığını bilmediğimiz gibi!..
Evet, bunları bilmiyoruz... Ama şunları çok iyi biliyoruz ki; Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının “sızmadıkları” yer, “ilişki” kurmadıkları kişi kalmamış!..
Hem de, ne ilişki?!?..
Meselâ, ETÖ sanıklarından Engin Aydın, Hükümet’in icraatlarına direnmesi ile tanınan YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na telefon açıp, son derece samimi bir şekilde diyor ki;
“Ömerim!.. Nasılsın koçum?”
Öyle görünüyor ki;
“Ergenekoncular” ile bazı “kişi” ve “kurum”lar arasındaki ilişki; zaman zaman “al takke, ver külah” şeklinde, zaman zaman da “Dallasvari” biçimde gerçekleşmiş... Yani; “kimin elinin kimin cebinde olduğu” belli olmayan ve yer yer “tehdit”lerin yapıldığı bir ilişki biçimi!..
Meselâ, “Yunus Söylet’in rektör seçilmemesi” için; “oyları bölmesinler” diye diğer rektör adaylarını tehdit edip, çekilmelerini, en azından ısrarcı olmamalarını sağlamışlar!..
VAKİT’İN HABERİ NİYE RAHATSIZ ETTİ?
Bunlar gibi, daha nice “kirli ilişki” ve bu ilişkilerin “perde arkası” var ki; okuyup da hayrete düşmemek mümkün değil!..
En azından biz “hayret” ediyoruz...
Biz, yani Vakit mensupları...
Çünkü bizim “patronlarına sahip çıkma refleksi” ile “doğaçlama” geliştiğini sandığımız bir gösteri; bugün öğreniyoruz ki, “planlanmış, kurgulanmış bir eylem”miş!..
Unutanlar için olayı hatırlatalım:
12 Temmuz 2008 tarihinde Vakit’in sürmanşetinde bir haber vermiştik... O haberimizde, “Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek” için “holding patronu gibi” ifadesini kullanmış, “malvarlığı”nın dökümünü vermiştik!..
Sözkonusu haberimizde;
1971 yılına kadar torna işçisi olarak çalışan ve 1975’te Türk Metal Sendikası’na başkan seçilen Mustafa Özbek’in; 13 dairesi, 2 villası, 1 çiftliği, 40 dönüm arazisi ve lüks marka makam araçları bulunduğunu yazmıştık...
Aynı haberde; Ulusalcı kimliği ile bilinen Özbek’in 2 gaz dolum tesisi ile çok sayıda villa ve dairesini ise yakın zamanda elden çıkardığını da ifade etmiştik...
Tekrar edelim; bu haber 12 Temmuz 2008 tarihli Vakit’in sürmanşetinde yer almıştı...
Bu haberden 12 gün sonra, yani 24 Temmuz 2008’de Vakit’in idare binası önünde bir “protesto gösterisi” yapıldı...
Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi;
Türk Metal işçilerinin bu eyleminin “patronlarına sadakat”ten kaynaklandığını zannetmiş ve pek üzerinde durmamıştık...
Ama, “3. Ergenekon İddianamesi” açıklandıktan sonra gördük ki; Vakit’e yönelik bu eylem “organize”dir, “plânlı”dır!..
Öğrendik ki; işçiler, “holding patronu gibi” dediğimiz Mustafa Özbek tarafından kışkırtılıp, Vakit’in üzerine yürütülmüştür!..
Yine öğrendik ki;
O günlerde Vakit önünde bağırıp, “Türküm, doğruyum, Atatürkçüyüm” sloganları atan “provokatörler”in sesi, “işçinin sesi” değil, “Sahibinin Sesi”dir!..
“İşçi görünümlü eylemciler”in o gün çıkardıkları gürültü, aslında “holding patronu gibi” olan “işçi ağası”nın malvarlığını örtbas etme, dolayısıyla Vakit’in gündeme getirdiği “gerçeğin sesini boğma” amacı taşıyordu...
MEĞER, O DA “İŞÇİ HORTUMCUSU”YMUŞ!
Ne var ki;
Aradan geçen süreçte; Mustafa Özbek’in servetinin “Vakit’in yazdığından da çok” olduğu çıktı ortaya!..
Bunu da, yine “3. Ergenekon İddianamesi”nden öğrendik!..
İddianameden gazetelere yansıyan haberlere göre;
Ergenekon davasının tutuklu sanığı Türk Metal Sendikası’nın Başkanı Mustafa Özbek’in “Vatan, Millet, Sakarya” diyerek sendika hesaplarından “aile bireylerinin hesapları”na toplam 15.6 milyon liralık kaynak aktardığı tespit edilmiş!..
BDDK murakıpları; sendika hesaplarından Özbek Ailesi’nin medya şirketlerine de yüklü miktarda kaynak aktarıldığını belirlemiş... Buna göre, Büyük Avrasya Haber Ajansı’na toplam 6.2 milyon lira ve değişik miktarda yabancı para cinsinden kaynak, ART Yayıncılık A.Ş.’ye de 2.1 milyon liralık kaynak aktarılmış!..
Yine “BDDK murakıpları”nın incelemeleri sonucunda, Ergenekon sanıkları arasında yer alan Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a da 2004-2008 yılları arasında program bedeli olarak toplam 48 bin lira ödeme yapıldığı belirlenmiş!..
Kimin parasından?..
Elbette “işçinin parası”ndan!..
Görüyorsunuz ya;
“Vakit, az bile yazmış!”
Buna rağmen işçileri kışkırtıp, “Vakit önünde eylem” yaptırtanlar, öyle anlaşılıyor ki; “saltanatlarının deşifre olması”nı istememişler!..
“Malvarlıkları” deşifre edilmesin ki;
“İşçi ağalığı”ndan kazanılan “servet”lerle kurulan “saltanat”lar yıkılmasın!..
VAKİT’TEN RAHATSIZLARSA, VARDIR BİR SEBEBİ!
Bu vesileyle, hemen ifade edelim ki;
Bu kadar “ayrıntı” vermemizin sebebi, Mustafa Özbek’e çok önem veriyor olmamızdan değildir...
Çünkü biz; Mustafa Özbek gibi nicelerini gördük ki; onların kimi şu an “siyasi mevta”dır, kimi de “askerî veya sendikal mevta” durumundadır!..
Sendika ağası Mustafa Özbek’i örnek olarak gösterdik ki; okurlarımız şunu bilsinler;
Kim ki “Vakit’ten rahatsız” oluyorsa, kim ki “Vakit’i boğmak” istiyorsa; bilesiniz ki, o kişinin gerisinde, mutlaka, örtmek istediği bir “pislik” vardır!..
“Pislik”lerinin ortaya çıkmasından, “yolsuzluk”larının deşifre edilmesinden, “soysuzluk”larının gözler önüne serilmesinden, “hırsızlık”larının açığa vurulmasından, “kompleks”lerinin ve “açık”larının duyurulmasından rahatsız olanlar, yani “yara”ları olanlar “Vakit’ten gocunur”lar!..
“Çiğ” yiyenlerin de, “Vakit’in haberleri”ni okudukça midelerine “kramp” girdiğini çok iyi biliyoruz!..
Ancak, bu “sancı”larını ve “spazm”larını doğrudan ifade etmeyip, “çarpıtma” yolunu tercih ederler!.. Kimi Vakit’in “sert ve radikal” olduğunu, kimi “hedef gösterici” yayınlar yaptığını, kimi de “irticacı” olduğunu iddia eder!.. Bunu iddia ederler ki, Vakit’in “gazete gibi gazete” olduğu gerçeğini kimse görmesin!.. Bunu iddia ederler ki; “Vakit’in dile getirdiği gerçekler”e itibar edilmesin!..
Ama, görüyorsunuz işte; Vakit’in Mustafa Özbek’in “işçi ağalığı”ndan elde ettiği “servet”le ilgili haberi bir yıl sonra “Ergenekon iddianamesi”nde yer alıyor!..
Demek oluyor ki; Vakit’in yazdıkları, inkâr edilemez bir “gerçek”tir...
Gerçeklerin de;
“Bir gün ortaya çıkmak” gibi huyları vardır!..
Siz, siz olun; “Vakit’i okumaya” devam edin... Ama, vaktinde!.. Unutmayın ki; Vakit’i, “saldırılar” boğamaz!.. Vakit’i; boğsa boğsa “ilgisizlik” ve “kanıksamak”tan kaynaklanan “aldırmazlık” boğar!
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...