Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

“Bu füzeyi tanıyor musun?”

“Bu füzeyi tanıyor musun?”

Ergenekon savcılarının devletin en yüksek rütbelilerine sanık sıfatıyla sordukları sorulardan bazıları...
Tanıyor musun?
E sen beni tanımıyorsan, ben de seni tanımıyorum!
Füze sorusu, cephaneler sorusu, faili meçhul cinayetler sorusu, darbeler sorusu...
“Bu füzeyi dışarıya mı attın, içeriye mi?”
Füze bu, çocuk oyuncağı değil.
Ne işe yarar?
Zamanı gelince Esenboğa’dan inecek Başbakan’ın uçağına karşı kullanılmaya.
Yani irtica operasyonuna...
Hiç şüpheniz olmasın, Eşref Bitlis paşanın başını yiyen bu manyaklardır.
Acımasızlar.
Genlerine mutlaka İngiliz tohumları kaçmıştır.
Deşin bakın, PKK denilen kanlı örgütün dibacesinde bunların kanlı elleri vardır.
Bakarsınız, bir sabah kahvaltısını PKK kamplarında yapıyorlar, bakarsınız bir köşede buluşmuşlar... Silah kaçakçılığı, cephanelikler, uyuşturucu trafiği.
Ülkemizde hangi örgüt var ki arkasında maskeli bir çehre, yüreği bu milletin değerlerine karşı kin ve intikam dolu ekalliyetin desteği olmasın.
İster bu taraf olsun, ister diğer taraf olsun kukla misali ipler mutlaka puştun elinde.
Tanzimat hareketi bütün ihanetleriyle devam ediyor...
Gelirleri düşükmüş!
Hangisinin hurdası Ankara’nın bir semtini alacak kadar zengin değildir?
Beyan ettikleri resmiyetten gelendir, bok sularından akıp gelenleri hesaba katsanız dudaklarınız uçuklar.
Bunlarda her yol var...
JİTEM’in Jandarma teşkilatı içerisinde örgütlendiğini bilmeyen yok. Çalışmalarında kaç kişinin imam hatipli olduğunu, kimlerin eşlerinin başlarının kapalı olduğunu sayısal olarak takip edip kayıtları geçen ben değildim.
JİTEM yapıyordu tüm bu işleri.
Hem de bir kısım rütbeliler eliyle.
Şimdi ise bu koskocaman kazık gibi JİTEM inkar ediliyor, efendim Jandarma Teşkilatında bu tip bir kuruluş resmen yoktur.
Tabii yoktur, olamaz da.
Dağlarda asker çocuklarımızı mayına bastırıp şehit eden PKK’nın da resmi bir kaydı yoktur. Ama PKK vardır.
Çünkü şehirlerde, dağlarda, köylerde cinayetleri vardır.
Bu gidişle korkarım Batı Çalışma Grubu’nu da inkar edecekler.
Devran değişti ya, hesaplar kasaplar karışınca inkar dönemi başladı.
Bazıları da susma haklarını kullanıyorlar.
“Görmedik, duymadık...”
Füzeler, yer altı cephanelikleri...
Faili meçhul cinayetler.
Alt alta getirdiğinizde tüm bu işlemler iki noktada birleşir.
Birisi, halkı Türk ve Kürt gruplara bölüp Güneydoğu’da deryalar gibi akıp taşan petrolün üzerine yatmak, diğeri de ülkeyi çıkmaza sürükleyip örgütlerle pazarlığa mecbur etmek. Diyorlar ya, Öcalan’la masaya oturmak zorundasınız...
Bu pazarlık her ne kadar Kürt hakları şeklinde tecelli etse de külliyen yalandır.
Bunlar yamyam gibidirler, masaya oturdular mı, ne Kürdü tanırlar ne de Türkü.
Sevr’de oturduk, ne çıktı?
Lozan’da oturduk, ne çıktı?
Yıllardır mayınlarla kapatılan arazilerin altında denizler gibi petrolün olduğunu görüyorsunuz, ülkenin her tarafı petrol ve de doğalgazla dolup taşıyor. Ayrıca uranyum gibi dünyanın en zengin yatakları bizde. Dağ bizde, deniz bizde, ovalar bizde...
Biz aslında fakir değil, zengin bir ülkeyiz, ama gel gör ki bu karanlık odaklar bizi kendi halimize bırakmıyorlar. Maşalar durmuyor, tetikler durmuyor...
Yok irticadır, yok Kürt haklarıdır hepsi fasarya, dalavere dubara Kürt Mehmet kalk nöbete hesabı. (*) Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi