Baykal ve Bahçeli peşrev çekiyor
Ergenekon meselesi üçüncü iddianameyle daha da netleşti. CHP ve MHP dışında bu fotoğrafı herkes görüyor ve inanıyor. İnanmaması da mümkün değil. Hz. İsa öncesinden haber verilmiyor ki, “efsane” denilsin. Kökleri 100 yılı aşsa da bugünkü filizlerinden söz ediliyor.
Baykal ve Bahçeli, ısrarla olup biteni görmek istemiyor ve devamlı peşrev çekiyorlar. Halka karşı peşrev çekilmeyeceğini öğrenemeyen bir siyasetçiden memlekete hayır gelmez. Gelmediğini de son seçimlerde gördük, bundan sonrakilerde de göreceğiz Allah’ın izniyle.
Önceki gün MHP’liler kendileri açıklamışlar; “40 yıldır iktidara gelemiyoruz” demişler. Bunu söylemek de gerçi bir özeleştiridir ama devletin temeline dinamit koyan, milleti kamplara bölen Ergenekoncuları desteklediklerini de söyleseler, daha doğru bir özeleştiri yapmış olurlardı.
MHP kırk yıldır iktidara gelemiyormuş. Peki, CHP geliyor mu? Hayır! Her iki partinin tabanını bilmem ama tavanının bu ülke ve milletle ilgisi olmadığı apaçık ortada. Milletin partisi olmayı beceremediler, daha doğrusu istemediler. Ya da istettirilmediler.
Ergenekon meselesinde her iki liderin de nasıl tavır aldıkları ortada. Milletin ise meseleye büyük bir destek verdiği malum. Bütün bu gerçeklere rağmen, MHP ve CHP’nin Ergenekon silahlı terör örgütüne destek vermesini millet anlamış değil ve çok şaşkın.
Ergenekon silahlı terör örgütüne destekleri yetmiyormuş gibi, şimdi de yıllardan beri ülkenin kanayan yarasına merhem olmak yerine tuz basıyor ve demokratikleşmeye karşı çıkıyorlar. Bu nasıl bir siyaset anlayışıdır ki Türkiye’yi bir bütün olarak göremiyorlar.
Yüzyıllardır barış içerisinde yaşayan bir toplum var karşımızda. Son 25 yıla kadar her türlü acımızda, sevincimizde bir ve beraber olmuşuz. Bayramlarımız bayram, düğünlerimiz düğün, ağıtlarımız ağıt olmuş ve ayrı düşmemişiz birbirimizden. “Allah’ımız bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz bir” (tabii inananlar için) diye sarılmış, kucaklaşmışız.
1980 öncesi Alevi-Sünni kavgası darbeyi getirdi. Darbenin sabahı, nasıl olduysa bütün kavga bitti ve her birimiz her şeyi unuttuk. 80 öncesi Alevi-Sünni kavgasını kimler tezgâha koymuşsa, hemen akabinde PKK’yı tezgâha koyanlar da aynı çevrelerdir.
Bu söylediklerim bilinmeyen bir gerçek değil. Pek ala toplumun bütün kesimleri tarafından biliniyor. Baykal ve Bahçeli’nin; milletin bildiği ve inandığı gerçekler karşısında aldıkları tavır ve çektikleri peşrev gösteriyor ki, her ikisi de siyasi mevta olmayı göze almış, siyasi geleceklerine de mal olsa, Ergenekon’a sahip çıkacaklar. Keyif onların, çıksınlar bakalım.
Türkiye bir temizliğe doğru gidiyor. Karanlıklar aşılıyor, aydınlığa çok az kaldı. Aydınlığa çıkıldığında pek çok şeyi net olarak göreceğiz. Birbirimizi tanıyacağız ve seveceğiz. Aydınlığı sevmeyenler, karanlığın devam etmesi için mücadelelerini sürdürürken, aydınlığı isteyenler de desteklerini her şekilde sürdürmelidirler.
Bu temizlikte vatanını, milletini, dinini, diyanetini seven herkese büyük vazifeler düşüyor. Doğrunun ve haklının yanında olmak, “Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen her yurttaşımızın asli vazifesidir. CHP’yi bilmem ama MHP’nin tabanında olan binlerce insan bu inançtadır. Hiç olmazsa MHP’nin tabanından liderlerine uyarı gelmelidir.
Huzurlu ve güvenli bir Türkiye’ye hasret çekmekten bu millet yoruldu. Maalesef halkı yoranların başında da bu peşrevcilerin kendileri ve onlardan öncekiler geliyor. Birbirlerine zıt partiler gibi dursalar da güven ve huzurun tehlikeye sokulmasında hemen kucaklaşıyor.
Hatırlarsanız, Rahşan Ecevit MHP’li vekillere “katil” demişti. Bahçeli de ateşler püskürmüştü. Sonra ne oldu, Bahçeli ve Ecevit kuzu kuzu yan yana gelip birlikte hükümet oldular. Hem de Bahçeli Ecevit’e olan saygısından ve önünde eğilmesinden asla vazgeçmedi. O gün onları bir araya getiren güç, işte bugün Ergenekon içinde yer alıyor.
Umudumuz odur ki, Ergenekon davası salim bir şekilde inşaallah devam eder ve bütün gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıkar. Adına itiraz ettiğim ve “Kürt açılımı” yerine “insan açılımı” dediğim mesele, sağlam zeminlerde yürütülerek onun da iç yüzü anlaşılırsa, Türkiye’nin önünde kimsenin durması mümkün değildir. Her iki meselenin de sağlıklı neticelenmesi için mahşer gününe de inanarak adil bir şekilde takipçisi olmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.