AK Parti; ümitle korku arasında!..
Dün, “Erdoğan’ın konuşması muhteşemdi, ancak” demiştik…
Ve, “ancak” şerhi düşmemizin sebebine bugün geleceğimizi belirtmiştik…
Evet, güzel bir konuşmaydı… Dünkü gazetelere baktım, bir dolu yazar da beğenmiş; “tarihi konuşma”, “manifesto” vesaire…
“Ancak” meselesine gelince…
Günlerdir, AK Parti’nin il ve ilçe başkanlarıyla, vekilleriyle konuşuyorum…
Güneydoğulularla, Doğulularla, Karadenizlilerle, Egelilerle, iç taraftakilerle…
Şu ana kadar konuştuklarımdan hiçbiri, şöyle göğsünü gere gere “Açılım çabalarının müspet sonuç vereceğine tam olarak inandığını” söyleyemedi…
Bilhassa Güneydoğuluların çok sıcak, ümitvâr mesajlar vereceklerini düşünüyordum…
Onlardan bile, “parçalı bulutlu” değerlendirmeler gelince…
Ve hele bazı Güneydoğulu vekiller tekrar tekrar “Beklentiyi yükseltmemek lazım” deyince… Şaşırdım.
Bir kere şu; hiç kimsenin kafasında “ana hatlarıyla bile olsa” nelerin yapılacağına, yapılmak istendiğine dair, kabaca da olsa bir fikir yok.
Tahmin yok.
Klasik değerlendirmelere evet;
“Barış, kardeşlik, kanın durması, terörle mücadeleye giden kaynakların ülke ve bölge kalkınmasına yönlendirilmesi…”
Bunlar dile getiriliyor ama “neyin nasıl yapılacağı” meselesi, herkes için karanlık.
Biraz sonra, isim isim bazı vekillerin değerlendirmelerini yansıtacağım…
Ama, önce…
İçişleri Bakanı’nın “bu konularda konuşmayın” şeklindeki uyarısı üzerine bizi arayarak, “Görüşlerimi isim belirtmeksizin yazarsanız çok memnun olurum” diyen “parti yönetimindeki” vekilin ilginç değerlendirmelerine yer vermek istiyorum…
“Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık değil mi?” diyerek yaklaşınca, şöyle bir diyalog gelişti aramızda:
- Orası belli değil.
- Nasıl belli değil?..
- AK Parti olarak yalnızları oynuyoruz…
- DTP ile görüşüldü…
- Bu partiye güven olmaz. Baksanıza, bir yöneticileri çıktı ve ‘Biz Öcalan’ın çözüm paketine bakarız’ dedi. Provokasyon yapıyorlar…
- Niçin?..
- Sorunun var ettiği ve sorundan beslenen bir parti, çözümden yana olur mu?.. Sonra Ergenekon’la örgüt arasındaki bağlantıyı da biliyoruz… Dolayısıyla onlardan hayır yok. Öbür partilerden de hayır yok.
- Yani?
- CHP, MHP; statükonun parçaları. Onlar da, sorunsuz yaşayamazlar. Tıkayıcı olmaya devam edeceklerdir. SP, BBP gibi partiler bile yok, çözüm tarafında. DSP de çözüme karşı.
- Endişeleriniz var…
- AK Parti, bu yükü taşıyamayabilir. Süreç bir noktada tıkanırsa; bu tıkanmadan dolayı Kürt oylarında sıkıntı olur ya da en azından artış olmaz. Öte yandan, bu işten MHP kârlı çıkabilir. Türkiye, önümüzdeki süreçte yeni bir istikrarsızlıklar dönemi anlamına gelecek olan ‘Koalisyona’ sürüklenebilir!..”
•
Vekilin tavrı iç karartıcı. Lâkin, söylediklerine en azından “tamamen” karşı çıkamazsınız…
Neyse…
AK Parti grubunu yoklamaya devam…
Büyükşehir Belediye Başkan Adayı da olan Diyarbakır Milletvekili Kutbettin Arzu ile bu meseleyi konuştuk…
Kendisi, beni şaşırtan bir ifadeyle, “Bu açılımı Kürt açılımı olarak nitelendirmek yanlış olur” diye girdi söze…
Ve şöyle devam etti:
“Burada demokratikleşme sorunu vardır. İnsanımız kendisini dışlanmış hissetmemelidir. Rize’de çay toplamaya giden bir Kürt, kendisine ayrımcılık yapıldığını iddia ediyorsa… İş için başvuran bir Kürt, talebi reddedildiğinde ‘Kürdüm de ondan böyle oluyor’ diyorsa onun bu tepkisine kulak vermek lazım.”
- Açılıma gelirsek, çözümü olası görüyor musunuz?
- Ben ümitsiz değilim. Ancak, beklentileri çok yükseltmek doğru mudur, değil midir, tartışmak gerek!..
•
Arzu ile konuşurken göz göze geldiğimiz Diyarbakır Milletvekili Osman Akman’a “Siz ne diyorsunuz, Kürt açılımı konusunda?” sorusunu yönelttik….
O da, “Kürt açılımı demek yanlış olur”la başladı…
“Etnik kökene dönük bir açılımdan bahsederseniz, çözümü zorlaştırmış olursunuz. Burada bir bölge sorunu vardır. Bölgeye yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için önemli bir fırsat doğmuştur. Bu fırsat değerlendirilmelidir. Ve, memleketin huzurunu-refahını düşünen herkes bu çabaya destek vermelidir… Bu, AK Parti’nin tek başına çözebileceği bir mesele değildir.”
•
Her iki Diyarbakırlı vekilin de, “Kürt açılımı” yaklaşımına karşı çıkması manidar geldi bana.
Bunun bir karşı “Türk” tepkisi oluşturmasından ve çözümü imkânsız hale getirmesinden endişe ediyorlar.
Bir de, partilerinin bu büyük yükün altında “tek başına” ezilmesinden ziyadesiyle çekindiklerini sezdim.
•
Aynı endişe, farklı bölgelerin vekilleriyle konuştuğunuzda da dikkat çekiyor.
Mesela; Konya vekilleri Tarım eski Bakanı Sami Güçlü ile Hukukçu Hüsnü Tuna’nın satır aralarında yaptıkları “hassas süreç”, “siyasi risk”, “beklenti yönetimi” türünden uyarılar dikkat çekiciydi.
Bir başka köşede, Meclis’in gediklilerinden Kahramanmaraşlı Avni Doğan…
O da sıkıntılı;
“Meseleleri izah edecek yeterli insanlar ortada yok, yetersiz insanlar, süreç hakkında atıp tutuyorlar. Biz iktidar mensupları olarak süreç hakkında hiçbir fikre sahip olamamışsak, bizim dışımızdakiler de birtakım sorular gündeme getirecek, bazıları da istismar yoluna gidecektir, bu işin sonunu merakla bekliyorum” diyor.
Partiye hayat veren ekibin önde gelenlerinden Salih Kapusuz, “Buna Kürt açılımı demek yanlış olur, bu demokrasi açılımıdır” yollu değerlendirmeleriyle öne çıkmıştı geçtiğimiz günlerde…
Onunla da bir süre konuştuk…
İlginç bir örnek verdi:
“Katsayı meselesi sırf İmam Hatiplileri ilgilendirmediği gibi, demokratik açılımlar da sırf belli bir etnik grubu ilgilendirmez. Meselelere bir bütün halinde bakmazsak, çözüm çok ama çok zorlaşır.”
•
Buraya kadar, yedi vekilin değerlendirmelerine iyice özetleyerek yer verdik.
Yazıyı, isimlere boğmak istemeyiz…
Onun için, en az yirmi vekille bu meseleyi konuştuktan sonra edindiğimiz izlenimle bitirelim…
AK Parti grubu, “İnşallah çözüm gerçekleşir ama...” diyor;
“Süreç tıkanır da ortaya Ne İsa’ya, ne Musa’ya gibi bir durum çıkarsa, fena!..”