“Yalnızlık” duygulara da, hafızaya da zarar!
Yalnızlık hafızaya zarar, evlilik ise, hafızayı da korur! Araştırmalar, evliliğin, “aklı, zihni, duyguları da muhafaza” ettiğini ortaya koymuş. Aynı zamanda bekârlığın, yalnız yaşamanın, hafızayı zayıflattığını da...
Orta yaşta olup da yalnız yaşayan insanların hafıza problemleri yaşama riski, evli ya da eşleriyle birlikte yaşayan yaşıtlarından daha fazla.
1970’lerde ve 1980’lerde ortalama yaşları 50.4 iken, Doğu Finlandiya’da rastgele seçilen 2 bin insanla yapılan araştırma 3.7.2009’da yayımlandı.
Çalışmada gönüllülerin 1409’u 1998’de zihinsel durumları açısından tekrar incelendi. Bu esnada söz konusu grubun yaşları 65-79 arasındaydı. Bu grup içinde 57 kişide Alzheimer, 82 kişide orta derecede bilgi ve hatırlama problemi görüldü, 1270’i ise sağlıklıydı.
Çalışma, eşi olmaksızın tek başına hayat süren insanların, ileri dönemlerde bilişsel rahatsızlık yaşama risklerinin daha yüksek olduğunu gösterdi. Risk, dul kalan ya da boşanan ve geri kalan hayatını tek başına geçirenlerdeyse üç katına çıkıyor.
Eğitim, sigara alışkanlığı ve diğer değişkenlerin de dâhil edildiği araştırmada zihinsel bozulmanın kadın ve erkekler arasında farklılık teşkil ettiği tesbit edildi. Orta yaşta tek başına yaşayan erkeklerin ileride bilgi ve hatırlama problemi, yaşama riski, hayatlarını eşiyle geçirenlerden 2.5 kat daha fazlayken, kadınlar için bu oran 1.87 kat.1
Yalnızlığın psikolojisi, yalnızları ne hazin hallere attığı da ortadadır: Dünyaya dalmak, her türlü zevkin peşinde koşmak, eğlence ve sefahat bir kaçıştır. Gaflet halindeki dans adı verilen tepinmelerin, kahkahaların arka planında derin yaralar, onulmaz çaresizlikler ve yalnızlıklar yatmaktadır. Işıl ışıl şehirlerin, diskoların, barların arka planı karanlıklar, yalnızlıklar ve çaresizliklerin sonrasında bunlara kontrolsüz, ölçüsüz, şuursuz şekilde çözüm arayışlarıdır.2
Kayıt, koruma, muhafaza, arşiv anlamında, “bir buğday danesi” hükmünde olan hafızamız, duyu ve duygular vasıtasıyla beyne ulaştırılan ses, görüntü, koku, renk, doku ve sâir yüzlerce hissiyât vasıtasıyla algılanan ve soyut olarak oluşan çok muhtelif bilgi ve belgelerin kaydedildiği bir bilgi işlem merkezidir.
Uzmanlar ve hafıza şampiyonları, hafıza geliştirme tekniklerinin çok basit formüllerini verirler. Burada yalnızca mevzumuzla ilgili olanlarını nakletmek istiyoruz:
• Dikkatinizi yoğunlaştırın; bilgileri sembollerle kodlayın.
• Sağlıklı beslenin. Yediklerinizin sağlıklı olmasına ve dengeli beslenmeye dikkat edin.
• Stresi azaltın. Rahatlama egzersizleri yapın. Stres vücudun kortizol salgılamasına yol açar, bu da hafızayı zayıflatır. Özellikle, beynin kimyasını bozan stresten uzak durun. Onu asgariye indirmenin yolu da doğru ve sağlam bir hayat felsefesine sahip olmak, hayata güçlü iman gözlüğüyle bakmaktır.
• Hafızamızı geliştiremememizin veya zaafa uğratmamızın en önemli sebebi “nisyan”, unutkanlıktır. “Harama nazar”, yani gayr-i meşrû şeylere bakmaktır. Çünkü bu bakış, aşırı ve yersiz uyarılmalara yol açar; bedenin rahatlayamaması durumunda fizyolojik dengeler bozulur. Bu durumun uzun sürmesi psikolojik dengeleri de altüst eder. Bunun ilk belirtisi hafıza kaybıyla başlar, daha sonra hastalıklı kişiliğin oluşmasına yol açar.
İşte meşrû ve düzenli bir evlilik ve huzurlu bir aile ortamı, hafızayı zayıflatan unsurları bertaraf ederken, hafızayı güçlendiren bir zemini de hazırlar.
Dipnot: 1- Nimet Çubukçu, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, ‘’Boşanma Nedenleri’’, 2009.1.21; 2- Yeni Asya, Enstitü, 8.8.2003.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.