Daha az makyaj, daha fazla eğitim
Fena ve fanilerin de güzel ve baki sözleri, tesbitleri olabilir. Zaman zaman bu örneklere rastlarız. Tahmin etmeyeceğimiz görüşlerin, tahmin etmeyeceğimiz kişilerce dile getirilmesi buna delildir. Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney’in seslendirdiği görüşleri okuyunca bu tesbiti hatırladım.
Bakın Fatoş Güney neler söylemiş: “Annelere sesleniyorum. Etrafınızda yardıma muhtaç, okuma imkânı bulamayan çocuklar var... Süsünüzden, makyaj malzemelerinizden ya da gittiğiniz yerlerden biraz kısarak çok daha yararlı şeyler yapabilirsiniz. (...) Bütün çocuklara sahip çıkın çünkü insan olmanın özü, hangi ırktan, cinsten, dinden, dilden, renkten demeden herkese yardım etmeyi gerektirir.
“(...) Biz de Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldık. Ve bu acıların bedeli ödenmedi. Ergenekon dâvâsı diyorlar şimdi ama öbür tarafta Evren, cumhurbaşkanı tarafından Köşk’e dâvet ediliyor. 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün hesap vermek durumunda olan kişileri, ellerini kollarını sallaya sallaya geziyorlar. Kim geri getirecek benim oğlumun çocukluğunu, yaşadığı acılarını?
“(...) Türkiye çok garip bir ülke. İnsanlar daha kafalarında özgürleşmeyi tam olarak kanıksayamadılar. Rejimler de bunda etkili olmuş tabiî. Her 10 senede bir darbe, insanlar kıyılmış, sindirilmiş, hapislere atılmış, sürgünlere gönderilmiş, işkenceler görmüş. (...) Bunlar Türkiye’yi çağdışı bir ülke konumuna sokuyor. (Cumhuriyet Pazar eki, 10 Mayıs 2009)
Hakikaten, ülkemizin ‘garip bir ülke’ olduğu noktasında ihtilâf var mı? Herkese, her kesime acı yaşatan ihtilâlciler hâlâ niçin ve nasıl el üstünde tutulur? Makyajdan kısıp, eğitime para aktarılmadığı için mi?
***
Böyle başbakan bize de lâzım
Belki duymuşsunuzdur, ama ben yeni duydum: “Almanya Başbakanı Angela Merkel (...) seçimden önce oturduğu 70 metrekarelik evde oturmaya devam ediyor”muş. (Aylin Kotil, Cumhuriyet Pazar eki, 10 Mayıs 2009)
Eğer bu bilgi doğru ise, Türkiye’nin AB üyeliğine ‘taş’ koymaya çalışan Almanya Başbakanı Merkel’e kızdığım halde, ‘gösteriş meraklısı olmadığı’ anlaşılan Başbakan Merkel’i can-ı gönülden tebrik ediyor ve “Bize de böyle bakan, siyasetçi ve başbakanlar lâzım” demek istiyorum.
Ülkemizde, bırakalım başbakanları; neredeyse ‘muhtar’lar ilk iş olarak evlerini değiştirmenin peşine düşer. Yanlış anlaşılmasın, alın teriyle kazanan ve imkânlarına uygun ‘villa’larda oturanlara sözümüz yok. Hem, ‘geniş ev’in Peygamber tavsiyesi olduğunu da biliyoruz. İtirazımız, aşırı gösterişe kapılan, ‘dünü’nü unutan siyasetçilere ve ‘devletten geçinen’ bürokratlaradır.
İsraftan ve gösterişten her hal ve şart altında kaçınmamız gerektiğini bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Allah’ım bizi ‘israf tuzağı’na düşmekten muhafaza eyle. Amin.
17.08.2009
E-Posta: [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.