“Keşke okumayıp, evlenseydim!”
Ozellikle okuyup, kariyer yapmak için evliliği dünyalarından silenler, başlığa çıkardığımız bu cümlenin sahibi; Denizli’de 33 yıl müddetle hakimlik yapan ve 15 Haziran 1944’te Risâle–i Nur’un beraat kararına imza atan ve bekâr olarak hayata veda eden Hesna Şener Hanım’dan ders almalı.
Okumamak veya kariyer yapmamak için değil. Okuyup kariyer yapmanın dışında, evliliği engelleyen unsurları tesbit ve tedbir için.
22 Temmuz 1975’te, 72 yaşında iken Hakk’ın rahmetine kavuşan; “ilmi enaniyet ve okumuşluğun” verdiği hava ile evlenmeyen Hesna Hanım’dan alacağımız çok derslerin yanında, bir de evlilik-bekârlıkla ilgili olanı var. Takip edelim:
1903’te Isparta Senirkent’te dünyaya gelen Hesna Hanım, birkaç noktada ilklerin sahibiydi. Meselâ, Senirkentli ilk üniversite mezunuydu. İlk hukukçu ve ilk hakimdi. Kezâ, emsâlsiz baskılara karşı direnerek, Risâle–i Nur’un beraatine karar veren ilk hakimlerden biriydi ve Üstad Bediüzzaman’ı bütün kuvvetiyle müdafaa eden bir cesur yürek, bir şefkat kahramanıydı.
Hesna Hanım, geçtiğimiz Mayıs ayı ortalarında vefat eden Nur’un şâkirdlerinden Senirkentli Ali İhsan Tola’nın da akrabası sayılırdı.
Ali İhsan Tola, Üstad Bediüzzaman ile Hesna Şener Hanım arasında bir nev'î köprü vazifesini görmüş, selâmlaşmalarında ve fikir alış verişlerinde gereken irtibatı sağlamış bir hizmet ehlidir.
Hesna Şener Hanımı, gerek Ali İhsan Tola’nın, gerek Denizlili Süleyman Hünkâr ile emekli polis Süleyman Gültekin ve gerekse İnebolulu İbrahim Fakazlı gibi şahitlerin anlattıklarıyla daha yakından tanıma şansına sahip olduk. (Hepsiyle de bizzat görüşme imkânımız oldu.)
Bütün bu hatıralardan derlediğimiz bilgilerin bir özetini sizlere şöylece takdim etmek istiyoruz:
Babası, eski tabur imamlarından emekli yarbay Nuri Beydir. Onu özellikle okutmuş ve ona tahsil hayatının sonuna kadar maddî–mânevî destek olmuştur.
Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra çeşitli merkezlerde görev yapan ve 1942’de Denizli adliyesine tayini çıkan hâkime hanım Hesna Şener, 33 sene müddetle burada hizmet etti. Bilhassa 1944’teki Risâle–i Nur’un beraatinde en tesirli rolü oynayanlardan biri oldu.
Özel hayatında tesettüre tam riayet edemedi. Bundan dolayı da büyük üzüntü duydu. Hatta, zaman zaman mesleğini bırakarak daha mazbut bir hayat tarzına geçmeyi bile düşündü.
Hesna Hanımın bir diğer üzüntü kaynağı ise, hiç evlen(e)memesi. Bir defasında Ali İhsan Tola’ya teessür içinde şöylece dert yanıyordu:
“Hey Ali İhsan, hey koca Nurcu! Söyle bakalım, ne olacak şu benim halim? Baksana, ne dünyaya yaradık, ne âhirete... Enaniyetten ne evlenebildim, ne de tesettürlü bir hayatı yaşayabildim... Bu halimi düşününce, bazan rahmetli babama bile kızıyorum. Tutturdu okuttu, üniversiteye gönderdi beni. Zaman zaman kendi kendime diyorum: ‘Babam, keşke beni köyümüzün sümüklü çobanı Hasan Efendiye verseydi de, hiç okula göndermeseydi’ diye... Evlenseydim, hiç olmazsa dinimin vecibelerini daha rahat yaşar, ayrıca çoluk çocuk sahibi olurdum... Fakat, elden ne gelir? Demek ki, bizim de mukadderatımız böyle imiş...”
Üstad Bediüzzaman’ın özel selâmını ve mesajını Hesna Hanıma götüren Ali İhsan Tola ise, onu teselli eder ve içindeki karamsarlığı dağıtmaya çalışır.1
Dipnot: 1- M. Latif Salihoğlu, Yeni Asya, 22.07.2009
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.