Laiklik uğruna neler yaptık?..
Bu ülkede ezan, “laiklik hesabına” Türkçeleştirildi…
İmam hatipler ve ilahiyat fakülteleri “laiklik hesabına” kapatıldı…
Dini neşriyat yasağı “laiklik adına” getirildi…
“Laiklik adına” ders kitaplarında inkâr fırtınaları estirildi…
“Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir” türünden safsatalar “laiklik adına” ders kitaplarına sokuşturuldu.
Türk sanat, Türk halk müziğinin radyolarda çalınması “laiklik adına” yasaklandı…
Camilere musîki aleti konması, sıralara oturularak Türkçe ibadet edilmesi, Sultanahmet Camii’nin resim-heykel müzesine dönüştürülmesi teklif edildi…
Selçuklu ve Osmanlı tarihinin bir süre okullarda okutulmasının özünde “laiklik” vardı…
Hacc'ın yasaklanmasının özünde de “laiklik” vardı…
Bu ülkede “laikliği yerleştirmek” uğruna evler basıldı, devletin öğretmediği dini kuralları öğrenmek için bir araya gelen insanlar “mürteci” diye suçlanıp karakollarda dövüldü…
Bu ülkede “laikliği yerleştirmek” adına camiler basıldı: Köy çocuklarına “elif-be” öğreten “Oflu Hoca”lar mahkeme mahkeme dolaştırıldı, canlarından bezdirinceye kadar zulmedildi…
Şapkaya direnir gibi olan Of, “laikliği yerleştirmek” uğruna Hamidiye zırhlısı tarafından gülle yağmuruna tutuldu. (O hengamede “bizim uşaklar”ın “Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, vergi de vereceğuk” diye aman dilemeleri meşhurdur).
Laikliği yerleştirme uğruna insanlar ipe çekildi… (En çarpıcı örnek; şapka kanunundan iki sene önce, şapka aleyhine yazmış olduğu bir kitaptan dolayı asılan İskilipli Atıf Hoca’dır).
Laikliği yerleştirmek uğruna camiler yıllar boyu imamsız, kayyumsuz bırakıldı…
Kimi camiler satıldı, kimisi kiraya verildi…
“Laikliği yerleştirmek” uğruna 27 Mayıs 1960’da bu ülkede askeri darbe yapıldı ve bu darbe sonucunda milletin yürekten sevdiği bir Başbakan’la iki bakan arkadaşı asıldı…
12 Mart 1971’de aynı amaçlı bir askeri müdahale daha oldu…
12 Eylül 1980’deki darbenin hedefi yine aynı idi: “Laiklik ve Atatürk ilkelerini yerleştirmek.”
28 Şubat süreci (1997) aynı amaç doğrultusunda işledi.
Ve tabiî 27 Nisan müdahalesi de öyle (sanal müdahale)…
Aynı çevreler aynı “laiklik uğruna” şimdi de milletin başını açmaya çalışıyor.
Başlar açılırsa laiklik kalıyor, açılmazsa elden-ayaktan gidiyor!
Ne yapacağız şimdi?..
Açalım da kalsın mı, açmayalım da gitsin mi?
•
Şaka bir yana, halka dayatılan hemen her konuda belirleyici ve hemen her şeyin zemini olan iş bu “laiklik ilkesi” ne tuhaftır ki, hâlâ tarifsiz bulunuyor…
öyle olduğu için de herkes işine geldiği gibi tarif ediyor…
Muz sanki.. Ne niyetle yersen o tadı veriyor!
•
Bu ne acaip bir iştir ki, her konuda belirleyici olan ve “Cumhuriyet'in temeli” sayılan bir ilkenin yerleşip yerleşmediği, Anayasa'ya girişinden 72 sene sonra bile tartışma konusu…
72 senedir “laiklik uğruna” bir sürü şey yapanlar, uğruna onca şey yaptıkları ilkenin yerleşip yerleşmediğini bilmiyorlar.
Yerleşmişse, neden “koruyup kollama” ihtiyacı doğsun?..
Yok, bunca yıl süren onca baskıya, şiddete, çabaya rağmen yerleşmeyen bir “ilke” bundan sonra nasıl yerleşecek?
•
1789 Fransız İhtilâlı sonrasında Fransa’ya laiklik gelirken, “din ile dünyanın ayrışması” anlamına gelen laikliğe, Fransız halkının ihtiyacı vardı.
çünkü kilisenin aristokrasi ile birleşip, halkı ezmesinden, devlet yönetimine ortak olmasından, geniş mal varlığına sahip bulunmasından, bu güce dayanan ruhban sınıfın şiddet, baskı ve dayatmalarından bıkmıştı. Bu yüzden laikliği sahiplendi.
Bir değişimi milletin sahiplenmesi, o değişimden yararlanmasıyla ilgilidir…
Milletin menfaati varsa, değişimi sahiplenir; yoksa sahiplenmez.
Bu konuda hiçbir baskı da kalıcı sonuç vermez. çok baskıya maruz kalınca kitleler sizden görünürler, baskı kalkar kalkmaz eski hallerine dönerler. (çarpıcı örnek, eski komünist toplumlar). Yani toplumlar zorlamayla yönlendirilemez. Bu, tamamıyla sosyolojik bir olgudur.
Laikçilerimiz bağırıp çığıracaklarına, millete itimatsızlık anlamına gelen sözler sarfedip, daha beter antipatik hale geleceklerine, kendilerine tek soru sorsunlar: “Laiklikten, milletin menfaati var mı?”
Varsa; merak etmesinler, laiklik tehlikede filan değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.