Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Erdoğan “Eşbaşkan” ise Bahçeli “Şeşbaşkan” mıydı

Erdoğan “Eşbaşkan” ise Bahçeli “Şeşbaşkan” mıydı

Bir taraftan, kendisini “Kürt halkının hâmisi” gibi gören Abdullah Öcalan, bir taraftan da kendisini “Türk halkının hâmisi” gibi gören Devlet Bahçeli; adeta “Barış olmasın!.. Kan ve gözyaşı akmaya devam etsin!.. Bu milletin milyar dolarları Güneydoğu dağlarına gömülsün!” deyip, “açılım”ın önünde “set” oluşturmaya devam ediyorlar... İşin enteresan tarafı; “birbirlerine benzemez” olarak görülen Ergenekon sanığı Doğu Perinçek’in partisinin de, açılım stratejisini tıpkı MHP gibi, “BOP’un önemli bir parçası” olarak görmesi!.. Hani, “Ergenekon sanığı olan insanların dünya görüşleri birbirinden farklı!.. Görüşleri ayrı olan insanlar, aynı örgüte nasıl sokuluyor” diyorlardı ya; alın size MHP’nin söylemleri, alın size İP’in söylemleri!.. Güya “ayrı”lar ama söylemleri birbirlerinin aynısının tıpkısı!..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son çıkışlarını biliyor olmalısınız... Gittikçe hırçınlaşan, gittikçe agresifleşen ve öfkeden çıldırmışcasına bağıran Bahçeli, özetle diyor ki;
“Milliyetçi Hareket’i hedef alan seviyesiz beyanları ve ahlak dışı saldırıları, hezeyan bataklığında çırpınan bir ruh halinin yansımalarıdır.
Başbakan aslında siyasi meşrebinin gereğini yapmaktadır. Namus ve şeref gibi ulvi kavramlar yakışmayan ağızlarda değerini kaybeder.
Haddini aşarak altından kalkamayacağı sözler söyleyen ve çukurda siyaset yapan Başbakan Erdoğan’a bu gerçeği hatırlatırız.”
ECEVİT’İN YANINDA SİGARA BİLE İÇMEZDİ!
Devlet Bahçeli’nin “söz”lerini tartışmayı şimdilik bir kenara bırakıyorum... Zaten, hiç kimse de Bahçeli’nin sözlerine bakmıyor, “tavır”larına bakıyor!..
Merak ediyorum; siyasî hayatı boyunca kime bu kadar bağırdı, kime bu kadar öfkelendi ve kime bu kadar hırçınlaştı?..
Bu Devlet Bahçeli değil miydi;
Rahşan Ecevit’in, “ülkücü”lere yönelik olarak söylediği “eli kanlı katiller sürüsü” şeklindeki iftira ve hakareti sinesine çekip, “DSP ile koalisyon” kuran?..
Bu Devlet Bahçeli değil miydi;
“Devlet adamı” deyip saygıda kusur etmediği Bülent Ecevit’in önünde ceketinin düğmelerini ilikleyip elpençe divan duran?..
Bu Devlet Bahçeli değil miydi;
“Devlet büyüğüne ayıp olur” diye, Ecevit’in bulunduğu bir ortamda “sigara” bile içmeyen?..
Düşünebiliyor musunuz;
Ecevit’e saygısızlık etmemek için kılı kırk yaran Devlet Bahçeli, şimdi kalkmış; “Başbakan” olduğuna filan aldırmadan Tayyip Erdoğan’a son derece seviyesiz ifadelerle yükleniyor!..
Sadece “eleştirmek”le kalsa, yine iyi!.. Seviyeyi gittikçe düşürüp; resmen ve alenen saldırıyor, hakaret ediyor!..
Oysa, her ikisinin de “kıble”leri bir... “Aynı secde”ye baş koyuyorlar!.. Ecevit’in, Tayyip Erdoğan’dan üstün olan tarafı nedir ki; Ecevit’in karşısında “esas duruş”a geçen Bahçeli, Tayyip Erdoğan hakkında “yakası-bağrı açılmadık hakaretler” savuruyor?..
Sadece Tayyip Erdoğan’a da değil; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de, “açılım sürecine devam” kararı alan MGK’ya da, dolayısıyla Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a da ateş püskürüyor!..
Diyor ki;
“Terör örgütünün taleplerini karşılayacak sürece girilmesini devlete yakıştıranların, bizim beyanlarımızı yakışıksız bulmasını yadırgamadık!”
Görüyorsunuz ya;
Devlet Bey, “Devlet”e de kafa tutuyor!..
Ne gariptir ki; “Devlet Bahçeli’nin ipten aldığı Apo” da kafa tutuyor “Devlet”e!..
O da demiş ki;
“Sorunu çözmek için Emniyet’le 90, askerle 45 gün müzakere etmem lazım!.. Arkamda 40 milyon Kürt var, ayağa kalkarlarsa ortada devlet-mevlet kalmaz!.. Ordu, kendisine güvenmesin!.. Çözüme engel olurlarsa ortada ordu kalmaz!..”
Sizce de enteresan değil mi;
Devlet Bahçeli de “devlet”e meydan okuyor, Abdullah Öcalan da!..
Şu hâle bakın;
Görüşleri, nasıl da örtüşüyor?!?..
Sanki biri “Türk Ergenekonu!”,
Öteki de “Kürt Ergenekonu!”
Her ikisi de “çözüm”e karşı!..
Her ikisi de, sanki “ölüm”lere taraftar!..
Dahası da var:
“Siyasî üslûbu ve devlet adamı” kimliği ile öne çıkan ve bunu “Ecevit’e duyduğu hayranlık”la gösteren Devlet Bahçeli; şimdi “devletin en tepesindeki isim” olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bu saygıyı esirgiyor ve onun “Köşk’e daveti”ni anında reddediyor, iyi mi?!?..
Buna, daha ne denir?..
ABD ASBAŞKAN İSE, SOSBAŞKAN KİM?
Kafasına iyice takmış!.. “Bozuk plâk” gibi hep aynı “saplantı”yı dile getiriyor:
“Kürt açılımı, ABD projesidir!”
Genel Başkan Devlet Bahçeli böyle der de, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır hiç geride kalır mı?..
O da demiş ki;
“Başbakan Erdoğan’ın açılım çalışmalarının temelinde, bölgeye yeni harita çizen BOP’un eşbaşkanlığı görevinin gereğini yerine getirme gayreti bulunmaktadır!
Başbakan, başlattığı Kürt açılımını neden bugün yapıyor da 2008’de, 2007’de, 2006’da ve hatta 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı konuşmadan sonra yapmadı? Neden şimdi?
Bu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Asbaşkanı ABD’nin Irak’tan çıkma kararı sonucunda, gerçekleştirilemeyen Kürt devletini kurma projesinin, BOP’un Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a emanet edildiğinin ifadesidir.
2009 yılında böyle bir açılıma girişmek BOP eşbaşkanlığının gereğini yapmaktır. Neden şimdi? Başbakan bunun cevabını millete vermelidir.”
Biliyorsunuz; Başbakan Tayyip Erdoğan, bu “itham ve iftira”lara tek cümleyle cevap vermişti:
“Bu projenin ABD projesi olduğunu ispatlayamayan alçaktır, namussuzdur!”
İddialarını ispatlamak yerine; “neden daha önce değil de, şimdi?” sorularıyla minder dışına kaçmaya çalışan MHP’li Mehmet Şandır’a, yine aynı mantıkla sormak gerekir;
“Açılım sürecini daha önce değil de 2009’da başlattığı için Tayyip Erdoğan eşbaşkan oluyorsa, Abdullah Öcalan’ı zamanında asmayıp idamdan kurtarmak da mı bir ABD projesiydi?..
Yani ABD asbaşkan idi de, ABD projesini uygulayan MHP’nin de içinde bulunduğu hükümet, sosbaşkan mıydı?”
Olayı biliyorsunuz...
MHP’li gençlerin, “şehit cenazeleri”nde attığı “İmralı, Apo’ya mezar olacak” sloganlarına rağmen, MHP’nin de içinde bulunduğu Ecevit Hükümeti, “Bakanlar Kurulu kararı” ile Apo’yu asmaktan vazgeçmiş, “beslemeye devam” kararı almıştı!..
ABD, APO’YU NİYE TESLİM ETTİ?
Yine biliyorsunuz ki;
İçinde MHP’nin de yer aldığı Hükümet tarafından alınan “Apo’yu asmama” kararı üzerine; Başbakan ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, çok sonraları şöyle demiştir:
“ABD, Apo’yu niye verdi, bunu ben de hâlâ bilmiyorum... Bize hiçbir şart koşmadılar ama, neden geri verdiler, inanın ben de bilmiyorum!”
Evet, Ecevit ölmüş gitmiş ama “ABD’nin Apo’yu niye teslim ettiğini” bir türlü öğrenememiştir!.. Aynı Ecevit: “ABD’nin, Kemal Derwish’i niye gönderdiğini de” bir türlü öğrenemeden ölmüştür!..
Hani, derler ya;
“Balık derya içredir, ama deryayı bilmez!”
Demek oluyor ki;
MHP’nin de içinde bulunduğu Ecevit Hükümeti; aslında “ABD’nin kucağında” idi ama bunun farkında bile değillerdi!..
Bugün “açılım”a kafa tutan MHP’liler, acaba o zaman niye kafa tutmadılar Ecevit’e?!?..
Niye “idam”dan kurtardılar Apo’yu?..
Bu bir “ABD projesi” ise, o zaman niye boyun eğdiler “asbaşkan”larına?..
Yoksa, kendileri de “eşbaşkan” mıydı?..
Ya da; “şeşbaşkan” mı?
Sahi, Apo’yu “adrese teslim paket” olarak niye Türkiye’ye vermişti Amerika?.. Ve Ecevit, bu “paket teslimat” için niye “bir türlü anlayamadım” demişti?..
Oysa Öcalan bu sorunun cevabını, daha teslim edilmeden önce Özgür Politika gazetesinde vermişti:
“Doğrudan ABD tarafından yönlendirilen bir komployla ulusal kurtuluş çizgisinin tamamen tasfiyesi amaçlanmaktadır. Kuzey Iraklı Kürt liderlerin katıldığı Washington Deklarasyonu süreci, tasfiyemiz üzerine kuruldu. Barzani ile Talabani’nin Ankara’ya gidişleri bu çerçevededir.”
Görünüşe göre; Öcalan, kendisine yönelik “komplo”yu fark etmiş, ama kaçamamıştı!..
Yakalanmasından hemen sonra toplanan PKK Kongresi, bu operasyonun “ABD emperyalizmi ve Türk faşizmi ile Kürt ihaneti”nin ortak komplosu olduğunu duyurmuştu.
O günlerde NTV’ye konuk olan eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in açıklamaları bu “komplo”yu teyit edecek nitelikteydi;
“O dönem ABD, bağımsız bir Kürt devleti kurma isteğindeydi. Öcalan konumu itibariyle buna engeldi. ABD bölgede yeni bir Kürt devleti kurabilmek için Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti.”
Ecevit de, “adrese teslim” bu paketi kabul etti ve “iktidar” oldu!.. Hem de, eşi Rahşan Ecevit’in “eli kanlı katiller sürüsü!” dediği MHP ile “ortaklık” kurarak!..
Söylenecek lâf çok!..
O günlerde, bunun bir “ABD Projesi” olduğunu bile bile “Apo’nun paket teslimi”ne karşı çıkmayan, tam aksine onu “idam”dan kurtaran adamlar, bugün kalkmış “demokratik açılım” sürecinin bir “ABD Projesi” olduğunu iddia ediyor!..
Sorarlar adama;
Bunun bir “ABD Projesi” olduğunu bile bile, “Apo’nun iddialarını duya duya” niye “o günler”de sesinizi çıkarmadınız da, bugün yine “şehitler üzerinden politika” yapıyorsunuz?..
Demek oluyor ki;
Amerika, o gün de “asbaşkan” idi!..
Sizler de “eşbaşkan” veya “şeşbaşkan!”
Öyle değil mi Sayın Bahçeli?..
==============
Allah rahmet eylesin
Hani; “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” derler ya, işte bir “yıldız” daha kaydı... Ama arkasında “iz” bırakarak, “eser” bırakarak.
“Beyaz Sinema” akımının öncüsü Yücel Çakmaklı’dan söz ediyorum... Diyebilirim ki; biz onun “film”leriyle tanıdık “milli sinema”yı... “Allah sayılarını arttırsın” diye dua ettik ama; sayıları zaten bir elin parmakları kadar olan bu insanları birer birer kaybediyoruz...
Yücel Çakmaklı’yı, ilk olarak Ankara’da henüz öğrenci iken tanıdım... “Kızım Ayşe” mi, “Oğlum Osman” mı, ikisinden birisinin “gala”sı vardı, orada gördüm kendisini!.. Sonra çeşitli platformlarda birkaç defa görüştük... Son derece “müşfik” ve “sevecen” bir insandı... O, her ne kadar “Minyeli Abdullah” filmiyle tanınsa da; bana göre “Bir Adam Yaratmak”ın, “Küçük Ağa”nın ve “Birleşen Yollar”ın da hakkını yememek lazım... Hepsi, beni ve herkesi çok etkilemiş filmlerdir!..
Hani, “iyi insanlar, iyi atlara bindiler gittiler” denilir ya; Yücel Çakmaklı da ahirete intikal etti işte... “Yozlaşma”nın, “milli ve manevi tahribat”ın karşısında dimdik duran, “söylenmek” yerine “söyleme”yi tercih eden Yücel Çakmaklı’ya, Cenab-ı Allah’tan af ve mağfiret, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum... Mekânın cennet olsun Yüce Abi...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi