İsrafta tükeniyoruz
Kapitalist sistemin önerileri doğrultusunda kendimizi dönüştürüp “israf haramdır” uygulamasından “tüketim toplumu”na geçtik ya, tükete tükete tükenmeye başladık.
Yaşamak için ihtiyacımız olmayan pek çok şey, “tüketim” alışkanlığımız yüzünden gözümüze “zaruri ihtiyaç” gibi görünüyor...
İmkânımız nispetinde evlerimizi ıvır-zıvırla doldurduk!
Adım atmakta bile zorlanıyoruz.
•
Kapitalizmin körüklediği “özenti” ile birleşip “elalem ne der” sendromuyla gelişen tüketim alışkanlıklarınızdan bir an için kurtulup düşünür müsünüz lütfen?
En iyisi bu konuyu, sorular ve tekliflerle biraz detaylandırmak...
Soru: Yüz mumluk bir ampul yirmi-otuz metrekarelik bir alanı rahatlıkla aydınlattığına göre, neden tepenizde (salonlarınızın, odalarınızın tavanlarında) üç yüz kristalli, altı (hatta on) ampullü avizeler sallanıyor?
Her kristali, kimyasal maddelerle sık sık temizleyip parlatma mecburiyeti var: Bu işlemin çok vakit alması bir tarafa, ayrıca kristalleri parlatmak için kullanılan parlatıcıların kanserojen etkisi, hatta ozon tabakasını delme özelliği bulunuyor. Avizelerden birinin çengelinden kurtulup başınıza düşmesi ihtimalini ise düşünmek dahi istemiyorum!
Bu kadar tehlikeli bir aydınlatma aperatini “Demokles’in kılıcı” gibi tepenizde asılı tutmanın ne anlamı var?
Daha basit, daha az emek isteyen aydınlatıcılar kullansanız ne olur?
Böylece, onlara harcadığınız zamanı ailenize harcama imkânına kavuşursunuz. Bu da çocuklarımızın daha düzgün yetişmelerine katkı sağlar.
Soru: Salonunuzu neden kullanmıyorsunuz? Ayda, yılda bir gelen misafire evinizin en güzel bölümünü tahsis etmek akıllıca mı? Evin en güzel yerlerinin o evde sürekli yaşayanlara ayrılması gerekmiyor mu?
Soru: Kullanmadığınız salonunuzun (çoğunluk kullanmıyor, kullananlar da öyle özen gösteriyor ki, o evde eşya mı daha kıymetli, insan mı anlaşılamıyor) en güzel yerinde oturan koltukları hemen hemen her gün silmek, minderlerini kabartmak, cilasını parlatmak, çok seyrek kullanılan (misafirden misafire) koltuklara adeta hizmetkârlık etmek, size akılcı bir yaklaşım gibi görünüyor mu?
Soru: Salonunuzdaki vitrini tıka basa dolduran yaldızlı tabaklar-çanaklar, sürahiler, bardaklar ne işinize yarıyor?..
Sahi, en son o tabakları-çanakları, sürahileri, bardakları ne zaman kullandınız?
Çok seyrek kullanıyorsanız, neden onca para verdiniz?
Kullanmayacağınızı bildiğiniz eşyalara para harcamak, üstelik onlara hizmet etmek akılkârı mı?
Soru: Birkaç döküntüyü temizlemek için elektrikli süpürge, birkaç çamaşır, birkaç kap-kacak yıkamak için bulaşık makinesi açmak doğru mu?
Soru: Gerçekten ihtiyacınız olunca mı elbise alıyorsunuz, yoksa komşular ucuzlukta şahane giysiler olduğunu söyleyince mi?.. İhtiyacınız olmadığı halde sırf “indirimde” olduğu söylendiği için bir elbise, pardösü, ayakkabı almak akıllıca mı? (Kural şu: İhtiyacınız olmayan her şey pahalıdır).
Soruları çoğaltabilirsiniz. Kendi yaşama biçiminize, ekonomik durumunuza, israf alışkanlığınıza göre, aynı konuda değişik sorular da üretebilirsiniz. Fakat sonuç değişmeyecektir: Biz hem fakiriz, hem de müsrif! Üstelik modernitenin getirdiği pek çok yeniliği, modern dayatmaların bile öngörmediği bir açlıkla kullanan bir toplumuz.
Kendim için basit bir hesap yaptım: Gördüm ki, her ay birtakım gereksizliklere harcadığım meblağla Anadolu’da fakir bir aile rahatça geçinebilir. Bu yüzden çektiğim ekonomik sıkıntılar da cabası...
Aslında hepimiz bir birimize benziyoruz: İşyerinize toplu taşıma araçlarıyla gidebilecekken, alışkanlık, ya da gösteriş gereği, özel otomobilinizle gidiyorsanız bunun her ay bütçenize getirdiği yük (bakım-onarım dahil) en azından üç yüz milyon lira civarındadır...
Korunaklı, ya da kapıcılı bir sitede oturuyorsanız, ayda asgari yüz-yüzelli milyon ödüyorsunuz... Cep telefonları dâhil, ailenin telefon masrafı da şöyle böyle elli milyon tutuyor... Durmadan arızalanan elektrikli ev aletleri her ay ortalama elli milyon götürüyor... Gereksiz aletlerin harcadığı aylık elektrik fazlası da herhalde bir elli milyon tutar... Televizyonlar, müzik setleri, su ısıtıcıları, su israfı, kullanılmayan bölümlerin ısıtılması derken, nereden bakarsanız bakın, ayda beşyüz TL. zarurî olmayan harcamamız var.
Yuvarlak hesap yılda beş bin lira eder. Bu da az kullanılmış yerli bir otomobilin fiyatıdır.
Kısacası, israfımız yüzünden her yıl az kullanılmış yerli bir otomobili çöpe atıyoruz.
Ramazan-ı mübarek hürmetine, bir tasarruf ve infak (yardımlaşma) alışkanlığı kazanmaya çalışsak ne güzel olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.