Adamda Bu Başbakan da Bu
“Burada protokol konuşması yapmayacağım, vatandaş Tayyip olarak konuşacağım.” İşte insan buydu, başbakan da buydu. Şimdiye kadar kaç başbakan gördüysek, Tayyip Bey’le yan yana koyalım ve siyasi tarih boyunca hangi başbakanın böylesine halkın içinde olduğunu bir gözden geçirelim.
Şahsım olarak İsmet İnönü ve Adnan Menderes’i gıyaben çok iyi tanıdım. “Allah bu millete bir daha İsmet İnönü ve onun siyasi düşüncesini taşıyan hiç kimseye zerre kadar iktidar yüzü göstermesin ve en ufak bir yetki nasip etmesin.” Âmin.
Rahmetli Menderes’e gelince; İsmet İnönü’nün kasasından beslenmemiş, onun taşıdığı zihniyete sahip olmayan bütün yurttaşlarımızdan şu sözleri sıkça duyarsınız; “Memleketimizi ve milletimizi CHP’lilerin elinden Menderes kurtarmıştır. Menderes’in sayesinde devletimiz ve milletimiz gerçek kimliğine kavuşmuştur, Allah ondan razı olsun.”
Menderes’i tarihin altın sayfalarına bıraktıktan sonra bugüne kadar iş başına gelen başbakanları yakından tanıdım ve Tayyip Bey gibi toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, yurdun her karış toprağındaki her canlıyla, pek çok ortak yönü olanını görmedim.
Aklını kiraya vermemiş, ön yargı ve peşin hükümleriyle düşmanlık beslemeyen, elini vicdanına götürebilen ve siyasi düşüncelerini elinin tersiyle itip; bağımsız ve bağlantısız bir şekilde Tayyip Erdoğan’a insan gözüyle bakan her kişinin, bu düşüncemi paylaşacağına inanıyorum.
Etrafı çepeçevre sarılarak, içerideki ve dışarıdaki şer güçler tarafından yıllardır kemirilen ve sömürülen bir devlette, eğer R. Tayyip Erdoğan gibi bütün hücrelerine kadar ülkesi ve milleti için çalışan birisi iş başındaysa, Menderes ve Özal’dan sonra Türkiye’miz için büyük bir lütuftur. (Şimdi bunları söyledim diye ağzı oruçlu bazı Müslümanlardan ne biçim hakaretler ve küfürler yiyeceğimi biliyorum.) Geçelim.
Başbakan Erdoğan, Yücel ağabeyin cenazesinde “Vatandaş Tayyip” sıfatıyla, “Yücel Çakmaklı” ya da “Yücel Bey” yerine “Yücel abi” ifadesini sıkça kullandı. Öyle samimi ve içten “abi” diyordu ki, yukarıdaki paragrafları yazmama neden oldu.
Çünkü ben de biliyorum ki, her ikisinin ilişkisi aynen Tayyip Bey’in konuşmasında olduğu gibiydi. Yücel ağabey MTTB sinema kulübüyle milli ve manevi değerlere saygılı yönetmenler yetiştirmek istediğinde, Tayyip Bey’de MTTB’deydi ve bütün çalışmalara destek veriyordu. Hatta İstanbul’un sınırlarını aşıyor, Ankara’daki MTBB faaliyetlerine katılıyordu. Ben bunların şahitlerindenim.
Cami avlusunda iyi bir insan yatıyordu ve o iyi insanın başında da yine iyi bir insan, “Yücel abi” diyerek onu anlatıyordu. “Vatandaş Tayyip”i dinlerken bir taraftan da cenaze merasimine kimlerin katıldığını gözlemlemeye çalışıyordum. Görebildiğim kadarıyla, şahsen veya gıyaben tanıdığım kişilerin hemen hepsi iyi insanlardı. Hiç birisinin geçmişinde bırakın karanlık bir sayfayı, lekeli bir satır bile yoktu.
Tabut musalla taşından kalktığında, bir ucunda Başbakan vatandaş Tayyip, diğer ucunda SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş vardı. Bu fotoğraf bizim gazetenin dünkü birinci sayfasında yer aldı. Bana göre o fotoğraf çok şey anlatıyordu. Demek ki; acılarımızda, sevinçlerimizde, siyasi düşünce ayrılıklarımızı bir tarafa itip, aynı tabutun ucundan tutabiliyoruz. Yeri geldi, o zaman şunları da söylemeliyiz.
“Eğer iyilerin ölümleri; birbirlerine dargın, kırgın ve küskün olanları ortak bir noktada buluşturabiliyor, aynı duaya ‘âmin’ dedirtebiliyor, aynı duayı okutabiliyor ve bununla da ‘Müslüman kimliğini’ ortaya koydurabiliyorsa; neden dirilerimiz, bu dargın, kırgın ve küskünleri bir araya getiremiyor? Allah yarın huzuru mahşerde hesap sorduğunda nasıl cevap vereceklerdir ya da vereceğizdir?”
Neyse benim söyleyeceklerimin sınırı şimdilik buraya kadar. Mübarek Ramazan günü kimseyi daha fazla günaha sokmayayım. Çünkü hiç birimiz; “benim aşım tuzlu” demiyor. Nedense hep başkalarının aşı tuzlu oluyor! Yücel ağabeyi tekrar rahmetle anıyor, yazıyı okuyanların geçmişleriyle birlikte onun da ruhu için el Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.