İllegal Basın Konseyi’ni ta-nı-mı-yo-rum!
Önceki gün gazeteye geldim, baktım, masamın üzerinde “4 sayfalık bir faks metni” duruyor... Basın Konseyi’nden göndermişler... Benim hakkımda “uyarı” kararı almışlar, onu bildiriyorlar... “Uyarıyorlar” ki, bir daha böyle yazılar yazmayayım!.. Eğer yazacaksam da, Basın Konseyi’nin kabul ve ilan ettiği “meslek ilkeleri”ne uygun yazmalıymışım... Aksi halde bu tür “uyarı” veya “kınama” cezaları vermeye devam edecekler!..
Öncelikle söyleyeyim; en az 15 yıldır üstüne basa basa, altını çize çize ifade ettiğim gibi; başkanlığını Oktay Ekşi’nin yaptığı “Basın Konseyi” gibi bir kuruluşun varlığını kabul etmiyorum... Basın Konseyi’ni kabul etmediğim gibi, koyduğu “ilke”lere uymayı da reddediyorum...
Daha önce de yazdım... Basın Konseyi denilen bir kuruluş “yasal bir kuruluş” değildir... “Hükmî şahsiyeti bulunmadığı” için de, yasalar önünde “illegal”dir, hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur!..
“İllegal” bir kuruluşun benim hakkımda “uyarı” cezası vermesi ile, “PKK’nın uyarması” arasında hiçbir fark yoktur!..
Nasıl “PKK’nın uyarısı”nı iplemezsem, “Basın Konseyi’nin uyarısı”nı da iplemem!..
4 Ağustos 2009’da gönderdikleri bir faksta, hakkımdaki “suçlama”yı bildirmişler ve “savunma” yapmamı istemişlerdi.
Hiçbir “savunma” göndermedim!..
Hem, niye göndereyim ki?..
Basın Konseyi de neci oluyor?..
5-10 adam birleşmiş, “solcu”ların kurduğu illegal “devrim mahkemeleri” gibi bir “konsey” kurmuş, ona-buna “uyarı” veya “kınama”da bulunuyorlar!.. Hani; “Körler, sağırlar, birbirini ağırlar” derler ya; Basın Konseyi’nin yöneticileri de belirli zamanlarda toplanıp, kendi kendilerini “tatmin” ediyorlar işte!..
Dedim ya, yine toplanmışlar ve benim “uyarılmama” karar vermişler!..
Demek ki, uyuyormuşum!..
Sağolsunlar, uyardılar!..
BÜTÜN YAZILARIM BELGELİDİR!
Efendim, 19 Mayıs 2009 tarihli Ayna’da, “Saylan’ın ölümü... O milletten özür diledi mi ki?” başlıklı bir yazı yazmıştım ya; işte bu yazıdan rahatsız olan Hülya Özdoğan Çapa adlı bir hatun kişi; benim Türkan Saylan’ı “aşağıladığımı, özel yaşamını yazı konusu yaptığımı ve hakkında araştırma yapmaksızın yazı yazdığımı” iddia etmiş, Basın Konseyi’ne başvurup, “gereğinin yapılmasını” istemiş!..
Basın Konseyi de, 19 Ağustos’ta toplanıp, “uyarılmama” karar vermiş!..
Demin de dediğim gibi;
Basın Konseyi’ni muhatap kabul etmiyorum!..
Böyle “illegal” bir kuruluşu tanımıyorum!..
Kararları ise, hiç umurumda değil!..
Bu yazıyı bir tek sebeple yazdım... O da; “bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olan” Basın Konseyi yöneticilerine “gazetecilik dersi” vermek!..
Onlara demek istiyorum ki;
Bir “karar” vermeden önce, benim “ne yazdığımı”, Türkan Saylan’ın da “ne yaptığını” iyice araştırın da öyle karar verin!..
Demişler ki;
“Karakaya’nın yazısında Türkan Saylan’ın hiç ilişiği olmayan ve genellikle “ikna odaları” olarak adlandırılan iddialarla ilişkilendirilmesi ve “laik cumhuriyeti koruma” amaçlı mücadelelerinin “dindarlara düşmanlık” olarak sunulması, Saylan’a karşı açık bir haksızlık olarak değerlendirilmiştir.
Bu nedenle yazar Hasan Karakaya’nın “Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, yaşı, sağlığı, bedensel özrü, sosyal düzeyi ve dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz” şeklindeki birinci, “Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” şeklindeki dördüncü, Saylan’la ilgili gerçeğe aykırı iddialar ileri sürmesi nedeniyle “Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz” şeklindeki altıncı maddelerini ihlâl ettiğinden “uyarılmasına” oy çokluğuyla karar verilmiştir.”
Açık ve net söylüyorum;
Ben Türkan Saylan’ı çok iyi tanıyorum... Hakkında yazdığım yazıları da, “araştırarak ve bilerek” yazdım... Bütün yazılarım “belgeli”dir!..
“İkna odaları”nı da bilerek yazdım!..
YASAKÇILARIN BAŞINDA GELİYORDU!
Basın Konseyi’nin “yüksek”(!) yöneticileri, “Türkan Saylan’ın ikna odaları ile hiç ilişiği yok” iddiasında bulunsalar da, Prof. Türkan Saylan, 11 yıl öncesinde “ikna odaları”na girmiş ve “başörtülü öğrencileri ikna”(!) etmek için onlara “tehdit” bile savurmuştur!..
Basın Konseyi’nin “yüksek”(!) üyeleri, “ilişiği yok” demeden önce, o tarihli gazeteleri açıp okusalardı, ya da “internet”e girme zahmetinde bulunsalardı, “ikna odaları”nda kimin görev aldığını ve “başörtülü” öğrencilere ne gibi “dayatma”larda bulunduğunu çok iyi görürlerdi!..
Ama, dedim ya;
“Körler-sağırlar, birbirlerini ağırlar” havasındaki bu “illegal” kuruluş, hiçbir araştırma yapmadan, basmış kararı;
“Uyarılmasına!”
Oysa, o günkü gazetelerde ve “yargısız infaz” sonrası “ekonomik linç”e uğrayıp kapanmak zorunda kalan Akit’te, şöyle haberler yer alıyordu:
“Yükseköğretim kurumlarında kayıtlar dün başlarken, kayıtların başlamasını fırsat bilen yasakçı zihniyet, İdare Mahkemelerinin peş peşe yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen yine işbaşına geçti. Yasakçıların kalesi haline gelen İstanbul Üniversitesi’nde Rektör Kemal Alemdaroğlu tarafından komuta edilen kayıtlarda skandal üstüne skandal yaşandı.
Avcılar Kampüsü Kültür Merkezi binasında oluşturulan kayıt merkezinde gerçekleştirilen kayıtlar sırasında başörtülü fotoğraf vermek isteyen öğrenciler, kayıt merkezine dahi sokulmazken, “Bir düşünün gelin” diye geri çevrildi. Yasakla yeni tanışan öğrenciler, gözyaşlarına boğuldu.
Kayıtlar sırasında ayrıca açık fotoğraf vermek zorunda kalan başörtülü öğrencilere kazandıkları fakülte yönetimi tarafından “Yıl boyunca sınavlara ve derslere başı açık gireceğim” ifadesinin yer aldığı tutanaklar zorla imzalatıldı. İmzalamakta direnen öğrencilerin kayıtları yapılmadı. Bazı öğrencilerin dosyalarına ise “Tutanak imzalamadı” notu düşüldü. Söz konusu tutanağın önümüzdeki yıl uygulanması muhtemel yasağa kılıf yapılacağı belirtiliyor.
TÜRKAN SAYLAN İŞBAŞINDAYDI
Kayıtlar esnasında açık fotoğraf vererek kaydını yaptırmak isteyen öğrencilerin “özel görüşme odası” diye adlandırılan odada Çağdaş Yaşamcı Türkan Saylan tarafından bir süre sorgulandıkları gözlendi.
Açık fotoğraf vererek kaydını tamamlayan başörtülü öğrencilerle tek tek görüştüğü öğrenilen Türkan Saylan’ın öğrencilere psikolojik baskı yaptığı vurgulandı.
Türkan Saylan’ın “Ben psikolojik danışmanım. Başınızı açmazsanız okul hayatınız boyunca rahat edemezsiniz. Başörtüsü siyasi bir simgedir, atın onu başınızdan rahatça okuyun. Yoksa rahat edemezsiniz. Zaten başörtüsünün de Kur’an’da yeri yoktur” diye öğrencilere nutuk çektiği bildirildi.
Öğrencileri sorgulayan Türkan Saylan’ın görüşmeleri kamera kaydına aldırdığı tespit edildi. Saylan ile görüşen örtülü öğrencilerin çoğunun gözyaşları içinde kalması yürekleri sızlattı.”
KINAMAZLARSA HATIRIM KALIR!
Demek ki, neymiş;
Başkanlığını Oktay Ekşi’nin yaptığı “illegal Basın Konseyi”nin “ilişiği yok” dediği Türkan Saylan, “ikna odaları”nın “baş aktör”lerinden birisiymiş!..
İşte tüm bunları bildiğim içindir ki; “Ergenekon soruşturması”nda evinin aranmasından dolayı; “Devletin Türkan Saylan’dan özür dilemesi”ni isteyen malûm zihniyete karşı, ben de; “Türkan Saylan milletten özür diledi mi ki, devlet ondan özür dilesin!” başlıklı o yazıyı kaleme almıştım!..
Yazdıklarımın bugün de arkasındayım!..
İllegal Basın Konseyi, istediği kadar uyarsın, istediği kadar kınasın!..
Kınamazlarsa hatırım kalır!..
Ben onları “tanımıyorum” ki!..
===============
Balkanlar’da 3 gün
Biliyorum, çok oldu ama, yine izninizi istiyorum. Bu defa fazla değil, “2-3 gün” izin istiyorum...
Siz bu yazıyı okuduğunuzda, Allah (c.c.) nasip ederse “Balkanlar’da” olacağım...
“Örnek hizmetler”inden dolayı kendisini takdirle izlediğim Bayrampaşa Belediye Başkanı sayın Hüseyin Bürge’nin “daveti” üzerine, bu yıl “beşincisi” düzenlenen “Balkanlar’da Ramazan” programına iştirak edeceğim.
“Bereket Konvoyu” ile birlikte “gönül sofraları” kurulacak olan Prizren ve Üsküp’de dolaşacak, oralarda “iftar” edip, “sahur”a kalkacağız!..
Ne yalan söyleyeyim; “görmeyi en çok arzu ettiğim” yerlerden biri de, “Balkanlar”dı... İnşallah, sizler bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, ben ve kafile arkadaşlarım, sayın Hüseyin Bürge ve ekibi ile birlikte “Evlâd-ı Fatihan”ın yaşadığı toprakları geziyor ve “Osmanlı’nın izleri”ni takip ediyor olacağız.
Gördüklerimi ve yaşadıklarımı döndükten sonra paylaşmak dileği ile şimdilik Allahaısmarladık...