Bir darbe hikâyesi
ABD, arşivlerinde bulunan 1969-72 yıllarına ait gizli raporları açıkladı. Bu belgeler arasında Türkiye'de 1969 yılının Mayıs ayına tesadüf eden bir darbe teşebbüsüne ait istihbarat bilgileri dikkat çekti.
Gerçeğin gizli belgelerde saklandığını düşünenler için önemli bir kaynak. Ama gerçekte 1969 yılı Mayıs ayında olan şey bir darbe teşebbüsü değil, bir darbe tehdidi idi. Bütün ayrıntıları ile kamuoyunun önünde cereyan etmişti. Olayın canlı şahitleri ve failleri arasında, o gün başbakan sıfatını taşıyan Demirel de bulunuyordu. Demirel'in dünkü Milliyet'te Fikret Bila'nın köşesinde giriştiği savunma, olayın özünü gözden saklayan çarpıtmalarla dolu. Demirel, hafızamızın zayıflığına güvenerek geçmişi yeniden inşa ediyor. Ama ortada çok daha önemli bir şey duruyor. Bu darbe hikâyesi etrafında cereyan eden olaylar, bugüne dair çok önemli dersler ihtiva ediyor.
Gerçek hikâye şöyle: 27 Mayıs sonrasında CHP lideri İsmet İnönü, sandıktan aradığını bulamıyor. Bir koalisyon hükümetinin başbakanlığı ile yetiniyor. 1965 seçimlerinde ise Adalet Partisi ezip geçiyor. Ekim 1969'da yine seçimler var ve kurt politikacı İnönü, AP'yi zayıf düşürecek bir proje üzerinde çalışıyor. AP'nin zayıf noktası eski Demokrat Partililer. DP'liler, 61 Anayasası'na göre siyasî haklarından mahrumlar. Bu yüzden AP'nin çatısı altında bulunamıyorlar. Bu durum, Demirel'e eski kurt politikacılar karşısında da bir koruma sağlıyor. Kısaca DP'lilerin siyasî yasaklı olmalarından en çok memnun olan, onların mirasını yemekle meşgul olan Demirel. İnönü, giriştiği manevra ile Demirel'in başına çorap örmeyi ve seçimlerde AP'yi ortadan ikiye bölmeyi planlıyor. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ile görüşerek, "demokrasi adına" başta Celal Bayar olmak üzere, Demokrat Partililerin siyasî haklarının iadesi için bir anayasa değişikliğinin önünü açıyor. Böylelikle CHP'nin inisiyatifi ile DP'lilerin haklarının iadesi için Meclis, anayasayı değiştirmeye girişiyor. Meclis'te neredeyse oybirliği ile değişiklik kabul ediliyor ve söz hakkı Senato'ya geçiyor.
Senato'yu kilitleyen ve anayasa değişikliğinin geçmesini engelleyen kişi ise tahmin edileceği üzere Demirel. Dün Fikret Bila'ya verdiği bilgiler arasında Senato'yu nasıl çalıştırmadığı ve değişikliği nasıl engellediğine dair detayların tamamı doğru. Asıl soru şu: Demirel darbeyi mi engelliyor, yoksa DP'lilerin karşısına rakip olarak çıkmalarını mı? Soru bu şekilde sorulunca, sağlam bir muhakemenin önü açılıyor. Mayıs 1969 darbesini planlayan adam aslında Süleyman Demirel'den başkası değil. İnönü ile Demirel arasındaki politik savaşı, askerleri devreye sokan Demirel kazanıyor.
Durumun askerî cephesi, 1969 yılına ait gazetelerde ve tabii ABD istihbarat raporlarında yer aldığı gibi kamuoyu önünde gerçekleşiyor. 19 Mayıs törenleri öncesinde tanklar sokağa çıkıyor ve gövde gösterisinde bulunuyor. TİP başta olmak üzere sol örgütler, siyasî hakların iadesine şiddetle karşı çıkıp mitingler düzenliyor. Demirel, sonrasında silahlı eylemlere girişecek olan sol örgütlerin de desteğini alarak, tankların himayesinde DP'lilerin siyasî haklarına kavuşmalarını engellemiş oluyor. Sonra da "darbeyi önledim" diyerek timsah gözyaşları döküyor.
özetleyelim: İnönü'nün manevrası olarak DP'lilerin haklarının iadesi için anayasa değişikliğine girişiliyor. Demirel'in zaten sallantıda olan koltuğunu devirecek bu gelişmeyi istemediği halde önlemiş görünmesi için, darbe tehdidi ve sol örgütlerin nümayişleri devreye giriyor. Bu manzara karşısında "Tam anlamıyla kabile geleneklerinin egemen olduğu ilkel bir toplumda siyaset, ancak böyle yapılabilir" hükmü eksik kalacaktır. 1969 yılından alınan bu kesit, başka şeyler hakkında da önemli ipuçları veriyor.
1969 yılı, yakın tarihimizin en kritik yılı. Toplumun ve siyasetin dengeleri bu yıl içinde yerle bir oluyor ve Türkiye, kendisini 1980'lere kadar toparlayamıyor. Yaygın şiddet olaylarının başlaması, Türkiye'nin yönetilemeyen bir ülke haline gelmesi ve ordu içinde cunta savaşlarının alevlenmesi bu yıl içinde vuku buluyor. Türkiye önündeki 20 yılı, 1969 içinde harcayıp tüketiyor. Harcanmış nesillerin ve heba edilen 20 yılın arkasında ise işte bu basit politik hesaplar ve manevralar duruyor.