Türkiye için ideal İslâm modeli
Türkiye'yi İran'a benzetmek... Böyle bir şey mümkün değildir.Çünkü İran'da Şiî kültürü ve hakimiyeti hakimdir, bizde ise Sünnî kültürü. Arada kan uyuşmazlığı vardır.
Türkiye'yi Suudî Arabistan'a benzetmek... Bu da mümkün değildir ve zaten Sünnî çoğunluk bunu istemez.
Türkiye için Afganistan'daki Taliban modeli örnek alınsın... Güldürmeyin beni. Hem tutmaz, hem de zaten Türkiye'nin sosyo-kültürel yapısına uymaz.
Türkiye'de Mevdudî sistemi...Türkiye'de Ali Şeriatî sistemi... Türkiye'de Senegal'deki Müridizm sistemi...Türkiye'de Cezayir'deki FİS sistemi... Türkiye'de İhvanü'l-Müslimîn sistemi...
Hayır hiçbiri bizim yapımıza uymaz.
Zaten bunların bir kısmı dört başı mâmur ideal İslâmî sistemler değildir.
Peki Türkiye için nasıl bir İslâmî sistem ve model aranmalıdır?
İşte temel mesele budur.
Türkiye'nin mâzisinde bir Osmanlı İslâm anlayışı, uygulaması vardır. Benim kanaatimce bize en uygun sistem budur.
Niçin? Arz edeyim:
1.Osmanlı İslâm sisteminde Ehl-i Sünnet inancı ve fıkhı hakimdir.
2. Osmanlı İslâm sistemi Şeriat ile Tasavvufu uzlaştırmıştır.
3. Osmanlı İslâm sisteminde çoğulculuk, gayr-i müslimlerle birlikte barış içinde yaşamak, tolerans vardır.
4. Osmanlı İslâm sistemi bedevî değil, medenîdir.
5. Osmanlı İslâm sistemi bir ütopya değildir, Asr-ı Saadet'ten sonra Kur'ân'a ve Sünnete en fazla yaklaşabilmiş bir sistemdir.Tarih bunun şahididir. Osmanlı bir İslâm Barışı (Pax Islamica) kurmuştur.
6. Vehhabîlik ve Selefîlik sistemlerinin Osmanlı sistemi yanında ağırlıkları yoktur, esâmileri okunmaz.
7. Osmanlı'nın edebiyatta, sanatta, mimarlıkta, giyim kuşamda, süsleme sanatlarında büyük birikimi, göz kamaştıran ürünleri vardır.
8.Osmanlı Tevhid bayrağını üç kıt'ada şanla, şerefle, dalgalandırmış, en başarılı şekilde i'lâ-i kelimetullah yapmıştır.
9. Osmanlı İslâm kadınını yüceltmiş, ona değer vermiş, şer'î hürriyet ve haysiyet kazandırmıştır.
10. Osmanlı en geniş mânâsıyla cihad fî sebilillah yapmıştır.
11. Osmanlı loncalarla, ahîlik teşkilâtıyla, fütüvvet ahlâkıyla ile dünya işlerini ve ticareti dinin ve ahlâkın kontrolu altına sokmuştur.
12. Osmanlı sisteminde zarafet, incelik, nezaket, kibarlık, mürüvvet, mücâmele hâkimdir.
Böyle bir örnek ve model varken, bu örnek ve model tarihî bir realite iken, niçin başka modeller arayacakmışız? Kaldı ki, o modeller nazariye halindedir. Başarılı olmamışlardır, somut değillerdir.Başarılı olmaları da çok şüphelidir.
Suudî Arabistan modeli ve örneği var diyenlere: Elinizi vicdanınıza koyunuz ve şu soruya cevap veriniz: O ideal bir İslâm uygulaması mıdır?
Kaç kere yazdım... Çağımızın büyük tarih felsefecisi Toynbee "Eflatun'un ideal Cumhuriyet'ine realitede (uygulamada) en fazla yaklaşmış sistem Osmanlı devletidir" diyor.
Asr-ı Saadet'in seviyesine, daha sonraki hiçbir İslâmî sistem ve uygulama yetişemez ama Asr-ı Saadet'ten sonra Kur'ân'a ve Sünnete en fazla yaklaşabilmiş devlet, Osmanlı İslâm devletidir. Bunu da ben söylemiyorum, hicrî 1306'da vefat etmiş.Mekke Şafiî reisüluleması Ahmed Zeynî Dahlan hazretleri yazıyor.
Osmanlı'yı kötüleyen, Afganî gibi maceraperestlerin eteğine yapışan mâhiler derya içredir, deryayı bilmezler...
İMAM ZEYD ŞÂKİR
İmam Zaid Shakir (Zeyd Şâkir) ABD'li bir Müslüman alim ve din hizmetkârıdır. 1977'de, Amerikan hava kuvvetlerinde hizmet görürken İslâm'ı seçmiştir. Washington Amerikan Üniversitesi'nden ve Rutgers Üniversitesi'nden diplomalıdır. Kahire'de Arapça okumuş, yedi yıl Suriye'de İslâm ilimlerini ehliyetli ve icazetli üstadlardan tahsil edip icazet almıştır. Halen Amerika'da imamlık yapmaktadır.
Bir Vehhabî, İmam Zeyd Şâkir'e şu soruları yöneltmiştir:
1. İbn Teymiye hakkındaki görüşünüz...
2. Tarikat ne demektir?
3. Yetmiş üç fırka ile ilgili hadîs hakkında ne diyorsunuz?
4. Eş'arîlik hakkında görüşünüz.
Zeyd Şâkir dördüncü soruya şu cevabı vermiştir:
"Sorunuza en iyi cevabı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin 'İstanbul mutlaka feth olunacaktır. Onu feth eden kumandan ne iyi bir kumandandır ve onu feth edecek ordu ne iyi bir ordudur' meâlindeki hadîsi vermektedir... Bu hadîs İmamHakim'in Müstedrek'inde yer alan ve İmam Zehebî tarafından da te'yid edilmiş bulunan sahih/doğru bir hadîstir. Peygamberin övdüğü İslâm kumandanı Fatih Sultan Mehmed itikad bakımından Mâturidî idi. Tarikat mensubu idi, şeyhi vardı. Hanefî fıkhına/mezhebine bağlıydı. Ordusu da böyleydi..."
Şimdi o soruyu yönelten Vehhabî'ye sormak gerek:
Siz Resulullah Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamdan daha mı iyi biliyorsunuz?
Resulullah -hâşâ- hevasından mı konuşuyor, yoksa ilâhî vahiy ve ilhamla mı?
Resûlullah -hâşâ- bid'atçi midir?
Peygamber-i zişan efendimiz İstanbul'un Müslümanlar tarafından fethedileceğini keşf etmiş, onu feth eden kumandanı ve ordusunu övmüştür.
O övülen kumandan Şeriata ve tarikata bağlı idi.
Mürşidi Akşemseddin hazretleriydi.
Zikrullah ve evrad okurdu.
İtikad bakımından İmamı Mâturidî hazretlerine bağlıydı.
İstanbul'u feth ettikten sonra saltanatı bırakıp sadece bir derviş olmak için şeyhine çok yalvarmışsa da, Akşemseddin hazretleri razı olmamış, sultanlıktaki hizmetinize devam ediniz demiştir.
(Eş'arîlikle Mâturîdilik esasta birdir. İnceliklere, küçük teferruata ait bazı meselelerde çeşitlilik vardır.)
www.zaidshakir.com
ÜZDÜĞÜM İÇİN ÖZÜR BEYAN EDERİM
Bendeniz yaşlı bir gazeteciyim. Televizyonum yoktur. Gazete de okumam. Yurtta ve dünyada ne olup bittiğini anlamak için internete bakarım.
Profesyonel gazeteci değilim, amatörüm. Maaş ve ücret almam, sarı basın kartım yoktur. Etliye sütlüye karışmam, haddimi bilirim. Bağımsız bir Müslümanım.
Aktüel ve meraklı yazılar kaleme almaktan hoşlanmam. Herhangi bir iddiam yok ama kalıcı yazılar yazmak isterim.
Kendimi aydın görmem ve saymam.Sadece okur yazar bir vatandaşım, yemin etsem başım ağrımaz. Her gün saatlerce okurum, saatlerce yazı yazarım.
En korkunç kibirler ve gururlar tevâzu perdesi altında saklananlarmış... Elden geldiği kadar mütevâzı, iddiasız olmak isterim. İnşallah böyleyimdir.
Yaşım kemale erdi. Sağlığım çok şükür iyidir. Elim ayağım tutuyor, kafam çalışıyor, kendi işimi kendim görebiliyorum. Meskenim var, geçimime yetecek gelirim var. En büyük zevkim kitap almaktır. Onun yanında geleneksel sanat eşyaları.
Lüksten hiç hoşlanmam.Bir iki bardak iyi çay, bir fincan Yemen kahvesi... İki dilim buğday ekmeği, biraz peynir, bir domates, bir elma... Refah ve mutlulukta kimse benimle boy ölçüşemez.
Evde kedilerimi beslerim, sokaktaki kedilere de her akşam yemek veririm. Gelirim pek fazla değil ama bolluk ve bereket içindeyim.
Bir konuda iddialıyımdır: Dinimi, ülkemi, halkımı sevmek hususunda...
Kendime hiç değer vermem.Dünyadaki Müslümanların ve mü'minlerin rütbe olarak en sonuncusu olmak bana yeter.
Ehl-i Sünneti müdafaa ve bid'atleri tenkit konusundaki yazılarım bazı kardeşlerimizi rahatsız ediyor, ağır cevaplar veriyorlar, hakaret edenler oluyor. Ajan provokatör ve kötü niyetli olmayan herkese hakkım helâl olsun. Hakaret ve saldırıya mâruz kalmakta da hayırlar ve nimetler vardır. Kendilerini (haklı olarak da olsa) üzdüğüm kimselere özür beyan eder, helâllik isterim.
Ehl-i sünneti savunmaya, bid'atleri tenkide devam edeceğim. Bu benim temel vazifemdir.
Bid'ati kendisini küfre götürmeyen herMüslüman kardeşimdir. Aramızda meşreb ve görüş ihtilâfı olanlar "has kardeşimdir."
Yine kendileri bilirler ama tepki gösterirken daha sakin, daha terbiyeli, daha nazik olsalar ne iyi olur.
Selam ve hürmetlerimle...