Bir Sarkisyan eksikti!..
Dünkü yazımızda “Güneydoğu açılımının bu noktasında havanın bulutlanmaya
başladığına” dair işaretleri gözler önüne sermiştik...
Tam da, havanın terse dönmeye başladığı anda bir “Ermeni açılımı” çıktı
karşımıza...
Süreç; “Patrikhane” ya da “Ruhban Okulu açılımı” ile devam edecek
gibi...
•
AK Parti’nin yapmak istediği belli;
Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın ifade ettiği gibi;
Avrupa Birliği yolculuğumuzun önündeki gelenekselleşmiş engellerden
kurtulmak;
Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak üzere kullanımda tutulan bütün malzemeleri
birilerinin ellerinden almak istiyor...
Bunlar “samimi” çabalar, dış dünyadaki gelişmelerden destek almakla
birlikte, adımları kendi irademizle atıyoruz...
Politikalar öyle birkaç günde, birkaç ayda belirlenmiş değil, 7 yıl
boyunca ekilenleri toplamaya başlıyoruz.
•
“Güneydoğu”, “Ermeni” ve “Patrikhane” açılımlarına bir zincirin
halkaları olarak bakabiliriz...
Hükümet bu arada bir de “Katsayı açılımı” yaptı ki...
Onu da, esas açılımların “katalizörü” olarak görmek gerekir.
•
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, davetlisi olduğumuz son seyahatte en çok
“cesaret” kavramını kullanmıştı.
Gerçekten de, “cesaret isteyen adımlar” atıyor hükümet.
Başarıya ulaşmaları halinde büyük bir “havuç” vaadi olmakla birlikte,
kocaman birer de “sopa” var işin ucunda.
PROBLEM KARŞI TARAFTA!..
AK Parti; çözüm için birlikte hareket etmek zorunda bulunduklarının
samimiyetsizliğinden dolayı büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmakta...
Başbakan, Dışişleri Bakanı ve diğer hükümet önde gelenleri, bugün sadece
kendi çevrelerini değil, birlikte hareket etmeye mecbur olduklarını da
kontrol etmek durumundalar...
Mesela...
Başbakan’ın da katıldığı bir merasiminin hemen ardından sohbet ettiğimiz
bir AK Parti önde geleni; bazı “sorumsuz” DTP’lilerin uygun kanaldan
uyarıldığını söyledi bana.
O uygun kanalı araştırdığımda, karşıma bir eski bakan çıktı...
•
O eski bakanın kim olduğu önemli değil; bence önemli olan DTP’lilerin
gittikçe çığırdan çıkmalarının;
Bir yandan Sûret-i Hak’tan gözüküp diğer yandan da “açılım”a en ağır
darbeleri indirmekten çekinmemelerinin, AK Parti’ye fena halde
rahatsızlık vermeye başladığının ortaya çıkması...
Bu işin kilidi “MHP” değil, “CHP” hiç değil...
MHP ve CHP’deki taban tepkilerini, “Liderlerinin” de göğüsleyemeyeceği
kadar büyütebilme gücüne sahip olan DTP’nin tavırları bu süreçte
belirleyici olacak...
Ve maalesef de oluyor!..
•
Diyarbakır’da yaşananları hep birlikte izledik...
Bize konuşurken; “1400 yıl evvelin kuralları ile yaşayamayız, o
Peygamber dönemiydi” laflarıyla bakışını ortaya koyan Ahmet Türk’ün...
Diyarbakır’daki Barış Günü mitinginde, “Ramazan ayında Rabbim yeter ki
barışı sağlasın. İsterse ikinci gün de canımı alsın” demesi iyi de...
“Öcalan”ı öne çıkartması...
Devlet yönetenleri, “Öcalan’la direkt olarak görüşmeye” davet etmesi...
Ne kadar kahraman olduğunu;
“Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek istiyorlar!.. Biz ölmeye hazırız!..”
diyerek ortaya koymaya çalışması...
Çözüme mi hizmet eder?..
Partinin ağır toplarından Aysel Tuğluk’un, “Çözüm olmazsa, ayrılığı
konuşuruz” yaklaşımıyla öne çıkması, kimlerin ekmeğine yağ sürer!..
Daha ortada plan yokken, Tuğluk ve diğerlerinin “Süreçten çekilebiliriz”
tehdidini savurmaları, “aşırı ilgiden kaynaklanan şımarıklık” değilse...
“Çözümü istemiyoruz; çünkü çözümün gerçekleştiği noktada bizim işimiz
biter” düşüncesinin yansımasıdır!..
Ve bu tavır çatışmadan beslenenlerin...
Yani, CHP-MHP koalisyonunu özleyenlerin yararınadır!..
•
DTP’nin “tahrik edici” tavrının bir benzerini de Ermenistan
Cumhurbaşkanı Sarkisyan sergiledi.
Türkiye; “Dağlık Karabağ işgali sona ermedikçe diplomatik ilişki
kurulamaz, sınır açılamaz” tavrını bile esnetmişken...
İki ülke tarafından imzalanması öngörülen protokolün “parafı
kurumadan...”
Yapacağını yaptı Sarkisyan.
Şu laflar yenilir yutulur gibi mi:
“Tüm Ermeniler emin olsun ki; Karabağ sorununun çözümüne yönelik
herhangi bir barış anlaşması, Karabağ halkının (bölge Ermenilerinin)
onayıyla ve onların özgür iradeleri temelinde olacaktır.”
Evet, referandum!..
Karabağ işgalinin sona erip ermeyeceğine işgalci Ermeniler karar
verecek, özetle buymuş durum!..
•
Konuşması boyunca, işgal edilmiş topraklarda kurulan (sözde) devletin ne
kadar sağlam temeller üzerine oturduğundan bahseden, sözde devletin
1991’den bu yana devam etmesinin, yapının sağlamlığını gösterdiğini öne
süren Sarkisyan...
Finali de; Ermeni işgal yönetiminin Ermenistan ve tüm Ermeniler
tarafından desteklendiğini hatırlatarak yaptı!..
•
İç kamuoyundaki hassasiyetleri de dikkate alan bu açıklama, AK Parti’nin
işini güçleştiriyor...
Tahrik edici sözleriyle “Güneydoğu Açılımı”nı zorlaştıran DTP’liler
gibi, çözümden yana olmadığını ortaya koyuyor Sarkisyan...
Bir taraftan DTP yöneticileri, diğer taraftan da Ermeni önde gelenleri,
AK Parti’yi sıkıntıya sokarken...
CHP’nin, bilhassa da MHP’nin değirmenlerine su taşıyorlar.
•
Böyle bir süreçte, “Ruhban Okulu açılımı”nın da gündeme yerleşmesi...
“Vaziyeti iyice zora sokabilir” diyerek bitirmiş olalım!..