Aşırıların imamları ve alimleri
Selâm
Peygamber Efendimizi (Salat ve selâm olsun O'na) kendi canından, çoluk çocuğundan, ebeveyninden, dost ve yâranından, âşık olduğu kişiden daha fazla sevmeyen kişi kâmil ve gerçek mü'min olmaz.
Müslüman, yaratıklar ve kullar içinde, en fazla Resulullah'ı sevmekle vazifeli ve yükümlüdür.
Bu sevgi Tevhid inancına gölge düşürmez. Çünkü biz onu Allah'ın kulu olarak severiz.
Hıristiyanların Hz.İsa aleyhisselâmı tanrılaştırdıkları gibi onu tanrılaştırmamak şartıyla Efendimizi ne kadar sevsek azdır.
Bütün hamdler senalar, sipas ve övgüler Yüce Allah'a... Salat ve selâm Resulullah'a... "Allah onlardan razı olsun" duası Ashab-ı kiram efendilerimize...
Bütün Peygamberlere, içlerinden birini bile inkâr etmeyerek iman ederiz ve kendilerine selâm eder, saygı besleriz.
Hulefa-i Râşidîne, âdil sultanlara, Ömer ibn Abdilazizlere, Selahaddinlere, Fatih Mehmedlere, İmamŞâmillere ve emsaline selam.
Mütedeyyin ve mustakiym vüzeraya, umeraya selam.
İ'lâyı Kelimetullah için sefer eden cüyûşa selam.
Ölenlere selâm kalanlara selâm.
Neferâta selam zubbâta selam.
Ulemâ ve fukaha efendilerimize Allah'tan rahmet dileriz. Onlar bize hak Din İslâm'ı sahih şekilde ulaştırdılar, öğrettiler.Üzerimizde çok hakları vardır. Kendilerine minnettarız. Hepsine selâm.
Mürşid-i kâmillere ve meşâyih-i kirama (gerçek şeyhlere) çok hayır dualar eder, onlara rahmet diler, selâmlarız.
Sâlihlere, şehidlere, gazilere, mücâhid fî sebilillah olanlara, hayır ve hasenat ashabına, sadaka-i cariye sahiplerine hep selâm olsun.
Hazret-i Âdem Sâfiyyullah aleyhisselâmdan bu güne kadar ne kadar mü'min ve mü'minat gelip geçmişse hepsine selâm hepsine selâm...
Hanif dinine mensup olanlara selam.
Kur'ân'ı imam, düstur ve Kanun-i Esasî olarak kabul edenlere selam.
Efendimizin Sünnet-i seniyyesine temessük edenlere selam.
Emr bi'l-mâruf ve nehy 'ani'l-münker yapanlara selam.
Allah için cömert olanlara selam.
Allah için terk-i diyar edenlere selam.
Allah korkusuyla ağlayanlara selam.
Havf reca beyninde olanlara selam.
Riya olmasın, halk kendilerine teveccüh etmesin diye faziletlerini gizleyen melâmet ehline selam.
Sağ elinin yaptığı hayrı sol eli görmeyen ve bilmeyen muhlislere selam.
Evliyaullaha selam.
Kerametlerini gizleyenlere selam.
Nefisleriyle büyük cihad yapanlara selam.
Rical-i gayba selam.
Zikrullah yaparken cûş u huruşa gelip dünya ve mâfihayı unutanlara selam.
Kin tutmayanlara selam.
Allah için affedenlere selam.
Öfkelerini yenenlere selam.
Birbirlerini Allah için sevenlere selam.
Alçak gönüllü, kanaat ehli, mütevâzı olanlara selam.
Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri paylaşan, infak edenlere selam.
Gizli ayıpları araştırmayanlara, muttali olursa setr edenlere selam.
Hal diliyle islâm'ı tebliğ edenlere selam.
Allah için, Resulullah için, Kur'an için, Din-i mübîn için, Şeriat-ı Garra için; zindanlarda çile çekenlere, kırbaçlananlara, işkenceye uğrayanlara, mazlum olanlara, idam edilenlere, kellesi kılıçla uçurulanlara, derisi yüzülenlere, ateşte yakılanlara, darağacında sallanlara selam.
Yeryüzünde Allah'ın şâhitleri olanlara selam.
İsimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, kabirleri düzlenmiş, nam u nişanları nâ-bedid olmuş mü'minlere selam.
Allah yolunda zengin iken fakir, hür iken mahpus, makbul iken matrut ve merdut olanlara selam.
Ölmeden ölenlere selam.
Dünya sultanı iken geda olanlara selam.
Var iken hiç olanlara selam.
Noktadaki ilmi bulanlara selam.
Hepsine selam hepsine selam...
Geniş daire, dar daire
İslâm'da 1400 yıllık bir birikim var. Mutlak ictihad tabakasındaki büyük imamlar Kur'ân'dan ve Sünnetten fıkıh ilmini çıkarmışlar. İslâm'da taharet, ibadet, muamelât, ukubat, ahkam-ı sultaniye hükümlerini sistematik şekilde bir araya getirmişler. Bunun için, kılı kırk yararcasına (varyantlarıyla) yüz binlerce hadîsi incelemişler. Öyle fıkıh külliyatları oluşturmuşlar ki, bazısında 30 bin hüküm yer alıyor.
İtikad konusundaki sapmaları engellemek için Ehl-i Sünnet dairesinde İmamı Eş'arî ve İmamı Mâturidî zuhur etmiş Kur'ân'dan, Sünnet'ten sahih inanç hükümleri çıkartmışlar, yanlış yorumları tenkit ve cerh etmişler.
Büyük müfessirler ömürlerini harcayarak Kur'ân tefsirleri yazmışlar.
Muhaddisler, hadîs külliyatları tasnif etmiş.
Halk için büyük, orta, küçük boyda ilmihal kitapları yazmışlar.
İmamı Gazalî gibi değerli âlimler İhyâ-u Ulûmi'd-Din gibi muhalled (kalıcı) büyük eserler telif etmişler.
Ahlâk ulemâsı Kur'ân, Sünnet ve Selef-i Sâlihîn ahlâkını anlatan kıymetli ve irşad edici kitaplar yazmış.
Birileri çıkıyor ve bu 1400 yıllık birikimin yüzde 95'inin üzerine sünger çekmek istiyor.
Bir fırka mensupları işlerine gelmeyen Kur'ân tefsirlerini reddediyor.
İşlerine gelmeyen hadîsleri reddediyor.
İşlerine gelmeyen mev'iza ve ahlâk kitaplarını reddediyor.
Fıkhın tamamını reddedenler de var.
Gülünç ve utanç verici bir çelişki içindeler. Hem fıkıh kitaplarına göre namaz kılıyorlar, hem de fıkhı inkâr ediyorlar...
Müslümanların yüzde 80'i Muhammed el-Gazalî'yi imam kabul ediyor, İhyâ'sını çok değerli ve faydalı buluyor; aşırı fırkacı bir grup ise onu yerden yere vuruyor.
Bu aşırıların kendi imamları, kendi âlimleri var.
Ehl-i Sünnet camiasında on binlerce büyük ulemâ, fukaha, müfessir ve muhaddis bulunurken, onlarınkiler birkaç düzineyi geçmez.
Şimdi soruyorum:
Büyük, geniş, olumlu çeşitlilik, ana cadde, cumhur-i ulemâ dairesi içinde olmak mı, hayırlıdır; yoksa tekfir edici, dar, aşırı, çeşitliliği kabul etmeyen, mutaassıp küçük daire içinde mi?
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) "Ümmetim arasında ihtilâf, anlaşmazlık çıkarsa, siz Sevad-ı Azam (büyük topluluk) içinde olunuz..." buyurmuşlar. Seçim bize ait...