İki Merkez hikâyesi... Pisuvar mı, “pis su var” mı?
Son günlerde en çok konuşulan olaylardan birisi de Ordu Valisi Ali Kaban’ın Merkez’e alınması... Malûm, Vali Bey, camilerdeki “pisuvar”ları söktürdüğü için “hedef tahtası”na oturtulmuş, “Merkez Valiliği”ne de bu sebeple alındığı iddia edilmişti... “Hedef tahtası”na oturtulmuştu ya, vur abalıya... “Laik Devlet”in valisi, “cami”lerle ve “pisuvar”larla niye bu kadar uğraşıyordu?.. “Resepsiyon”lara katılsın, “içki”sini yudumlasın, “protokol”lerde ve “karşılama törenleri”nde hazır bulunsun, yeterdi!.. “Cami”ymiş, “temizlik”miş, Vali’nin işi miydi bunlarla uğraşmak?..
Ama Vali Ali Kaban, standart dışı bir valiydi... “Dindar” bir kişiliğe sahipti... “Pisuvar” olayından önce de “cami denetlemeleri” ile gündeme gelmiş ve “ulusal-cı basın”dan önce, “yerel basın”ın saldırılarına maruz kalmıştı!..
Onlar da, “Camileri denetlemek Vali’nin işi mi?” diye saldırmışlardı Ali Kaban’a...
Oysa, “hayırlı bir iş” yapıyordu Vali Bey...
Meselâ, bir defasında “namaz” kılmak için bir “cami”ye gitmişti... Ama, minaresinden ezan okunan cami “kapalı”ydı... Evet, ezan “merkezi sistem”le okunmuştu ama cami kapalı, imam da ortalarda yoktu!..
Vali Bey; “imam”ı çağırtmış ve sormuştu;
“Ezan okundu ama siz ortalarda yoksunuz... Bu ne iş?.. Gelip, niye açmadınız camiyi?”
İmam efendi ıkınmış, sıkınmış sonra da gerekçesini şöyle açıklamıştı:
“Ezan merkezi sistemle okunduğu için, bize lüzum kalmıyor... Cemaat de gelmediği için, camiyi açmaya gerek duymuyorum!”
“Olur mu öyle saçmalık” demişti Vali Bey; “İşte ben geldim, namaz kılacağım ama cami kapalı!”
AKÇELİ İŞLER Mİ ROL OYNADI?
Uzatmayalım... Bunun gibi, “7 cami”de daha “merkezi sistem”le ezan okunduğu için, “imamların camiye uğramadığını” tesbit eden Vali Bey, “müftülüğü” uyarır!..
Bunun üzerine yerel basın saldırıya geçer!..
Vali Bey’in ilk hedef alındığı olay budur!..
“Vali Bey, camilerle niye uğraşıyor?”
Oysa, bu da “Vali’nin görevleri” arasındadır.
Öyle ya;
Vali, “devletin temsilcisi”dir... Diyanet de bir “devlet kurumu”dur... Dolayısıyla, “cami”lerle meşgul olmaktan daha tabiî ne işi olabilir ki?..
Neyse... İşte bu olaydan sonra, “pisuvar” olayı patlak verdi ve Vali Kaban Merkez’e alındı!..
Ne var ki;
Bu olaydan sonra, “yeni iddialar” geldi gündeme... İddialara göre; Vali Bey “pisuvar”dan dolayı değil, “Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ı karşılamaya gelmemek”ten dolayı Merkez’e alındı!..
Efendim, olay şuymuş:
Kendisi de “Ordulu” olan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay Ordu’ya gittiğinde Vali Bey “Hac’da” imiş... Dolayısıyla “karşılama protokolü”nde yokmuş!..
Günay da buna fena halde sinirlenmiş!..
“Ya Vali gider, ya ben giderim” diye rest çekmiş!..
Yine iddialara göre;
Bu “rest”in de altında “başka sebepler” varmış!.. Bakan Ertuğrul Günay; Ordulu işadamları Ergin Karlıbel ve Ekrem Kırca’nın tekerlerine çomak soktuğu için Vali Bey’e tavır almış!..
Bizim muhabirler sormuş Günay’a;
“İddialar doğru mu?”
Günay, “Hayır” deyip, eklemiş;
“Ergin Karlıbel ve Ekrem Kırca çok saygın kişilerdir ama kendileriyle özel bir işim yok... Vali Bey’in Merkez’e alınmasında da herhangi bir dayatmada bulunmadım!”
Bakan Günay’ın böyle konuşmasına karşılık; bakan beyin yakın dostu işadamı Ergin Karlıbel şöyle demiş:
“Vali Kaban’ın Merkez’e alınması doğru bir iştir!.. Eğer bunda benim rolüm olduysa, bundan gurur duyarım!”
Gördüğünüz gibi;
“Taraf”ların görüşleri böyle!..
Peki, “gerçek” ne?..
“Pisuvar” mı, “akçeli işler” mi?..
Bu kişilerin yanısıra, “Vali Bey’in tekerlerine çomak soktuğu” daha başka kişiler de var mı?..
Bunları, elbette zamanla öğreneceğiz!..
VALİ MALAY DA MERKEZ’E ALINMIŞTI!
Bu olay; bana “Ordu Valisi” iken “Merkez”e alınan bir başka “Vali”yi, evet Mustafa Malay’ı hatırlattı!..
Mustafa Malay’ı biliyorsunuz... O da “Merkez Valiliği”ne alınmazdan önce Aydın Valisi’ydi... “AK Parti görevlisi gibi çalıştığı” iddiasıyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın taarruzlarına maruz kalmıştı...
Baykal, şöyle diyordu:
“Herkes, aklını başına alsın!..
AKP’yle gelen, APS ile gider!”
Vali Malay; 20 Mart 2009’da bir basın toplantısı düzenleyip Baykal’a cevap vermişti:
“Baykal’ın iddiaları çok komik!.. Devleti bu kadar yıpratan, halkının değerleri ile ters düşen bir kişiye, bu millet, valisini APS ile gönderme yetkisi verir mi? Kesinlikle vermez. Ama ben de ona cevap vermek istiyorum. Öyle zannediyorum ki kendi partisi veya halk, Baykal’ı APS ile gönderecektir.
Şimdi diyecekler ki ‘Vali şov yapıyor, hükümete yağ çekiyor, yerinde kalmak, başka makamlara geçmek için böyle söylüyor’... Bu fırsatı vermeyeceğim. Hükümet merkeze almazsa, görev sürem dolmadığı halde emekli olmayı düşünüyorum.”
Sonunda Merkez’e alındı Vali Malay!..
Peki, Vali Malay’ın “CHP’nin hedefi” haline gelmesinde; “amir ve bölüm şeflerine bir yazı gönderip, Başbakan’ın açılış törenine katılmalarını istemesi” mi rol oynamıştı yoksa bunun “daha derin ve daha eski sebepleri” var mıydı?..
Meselâ, “intikam” duygusu mu ağır basmıştı?..
Niye olmasın?..
MALAY, 1993’TEN BERİ CHP’NİN HEDEFİNDE!
Arşivimi karıştırırken, o günlerin Şırnak Valisi olan sayın Mustafa Malay’ın 24 Ocak 1993 tarihli gazetelerde yer alan bir demecine rastladım...
Bu “dürüst vali” şöyle diyordu:
“Devlet; bina veya karayolu yapımı için ihale açıyor... Yol ve binanın yapıldığı söyleniyor... Sonra; gerçekten teslim alınmış gibi hakediş raporları düzenleniyor... Para ödeniyor... Ancak, bir de bakıyorsunuz, yol yerinde yok!”
Sayın Vali; bunları söylediğinde Bayındırlık Bakanlığı koltuğunda SHP’li Onur Kumbaracıbaşı oturuyordu!..
Peki; “tüyü bitmemiş yetim hakkı”nın, olmayan yollara harcandığını, paraların PKK’lılara aktarıldığını söyleyen vali beyin “ödül”ü ne oldu?..
Bir gün; o günlerin Başbakanı Süleyman Demirel çağırdı kendisini;
“Şırnak’ın sorunları, hepimizin sorunlarıdır... Oralarda hayıflanıp durma, gel, bunları Bakanlar Kurulu’nda anlat!”
Mustafa Malay, bu davet üzre geldi Ankara’ya ve Bakanlar Kurulu’nda, Doğu Anadolu’da “oynanan oyunları” birer birer anlattı.
Ya sonra?..
Malay çıktı, gitti Bakanlar Kurulu’ndan...
Arkasından kızılca kıyamet koptu...
SHP’liler ve özellikle Bakan Onur Kumbaracıbaşı hop oturup, hop kalktı:
“Ya vali gider, ya biz gideriz!.. Bozarız ortaklığı!”
Uzatmayalım... Giden, maalesef vali bey oldu!... Mustafa Malay Merkez’e alındı...
Kelle gitti, koalisyon kurtuldu!..
Ama; Kumbaracıbaşı da kurtulamadı...
O da kaybetti koltuğunu!...
Olay, örtbas edildi!.. Vali beyin, ısrarla talep etmesine rağmen; ne İçişleri’nden, ne Maliye’den, ne de Bayındırlık Bakanlığı’ndan müfettiş gönderildi Şırnak’a!.. Yolsuzluk, tamamen unutturuldu!... Ta ki; Kumbaracıbaşı’nın yerine getirilen Mustafa Yılmaz’ın da, 1,5 yıl sonraki istifasına kadar!..
Mustafa Yılmaz, iki ay bile oturamadı o koltukta!..
“Yol” ve “yolsuzluk” onun da başını yedi!
İşin garibi;
O olay, basit bir “ihale yolsuzluğu” da değildi... Yani; parayı götürenler, yollardan yolunu bulanlar, eş-dost türünden müteahhitler de değildi!..
Devletin parası; resmen ve alenen PKK’ya akıtılmıştı!..
Bu ülke çocuklarının kanını akıtan PKK’ya!...
BİRİLERİNİN TEKERİNE ÇOMAK SOKUNCA!
Özetleyecek olursak;
Vali Mustafa Malay, bir süre Merkez’de kaldı...
Daha sonra Ordu Valiliği’ne atandı!..
Ama, yine boş durmadı... “Devletin Valisi”dir ya; “tüyü bitmemiş yetimin hakkı”nı koruyacaktır ya, yine “yolsuzluklar”la mücadele etmeye başladı!..
Uğradığı “ekonomik linç” sonucu kapanmak zorunda kalan Akit, Ordu’da olup-bitenleri 1 Kasım 1997 tarihli manşetinde şöyle haber veriyordu:
“Hizmetleriyle kısa sürede halkın sevgisini kazanan Mustafa Malay, daha önce görev aldığı diğer illerde yaptığı başarılı çalışmalarını Ordu’da da sürdürdü. Malay’ın, devletin ve halkın menfaatlerini koruması üzerine, Ordu’nun kaymağını yiyen bazı ailelerin şimşeklerini üzerine çektiği anlaşıldı.
Mustafa Malay’ın, kamunun menfaatlerini gözönünde bulundurarak yaptığı çalışmalar neticesinde “Ordu’daki kamu rantlarını parselleyen bazı zengin ailelerin şimşeklerini üzerine çektiği” şeklindeki sözler bütün Orduluların dillerinde dolaşıyor.
Mustafa Malay’ın; ANAP’la yakın ilişkileri bulunan ve Ordu’nun en zenginlerinden olarak bilinen bir aileyi, kamu ihalelerinde kayırmadığı için görevden alındığı belirtiliyor... Vali’nin Merkez’e alınmasında CHP’lilerin de büyük rol oynadığı ifade ediliyor!..”
Görüyorsunuz ya;
“Pisuvar” falan hikâye!..
Bana öyle geliyor ki; gerek Ali Kaban gerek Mustafa Malay; Ordu’daki “pisuvar”lardan dolayı değil, “burada pis su var” dedikleri için Merkez’e alınmışlardır!..
Evet, “pisuvar”ları söktürdükleri için değil,
“Pis su var” dedikleri için!..
Bir de, CHP’lilerin, özellikle 1993’ten beri Mustafa Malay’a duydukları “kin, nefret ve intikam hırsları”ndan dolayı!..
Olayın özü ve özeti budur!..
Gerisi, “martaval”dan ibaret!..
Yazık... Çok yazık!..
Böyle “vali”ler kolay yetişmiyor!..
================
Ağlama Tuncay ağlama!
Hadi Yalçın Küçük’ün “şov”larına, İbrahim Şahin’in “duymama” numaralarına, Şener Eruygur ve Levent Ersöz’ün “duruşmaya gelemeyecek kadar hasta olduğu” palavralarına alıştık da, bu Tuncayım Özkanım’a ne oluyor Allah aşkına?..
“Ergenekon Terör Örgütü”ne yönelik operasyonlar esnasında çeşitli “gözaltı”lar ve “tutuklama”lar olunca Tuncayım Özkanım; “kendisinin adam yerine konulmadığını” düşünmüş olacak ki, çıktığı her platformda bağırıyordu:
“Beni de alın!.. Beni de alın!”
Aldılar...
Önce gözaltına aldılar, sonra da tutuklayıp Silivri Cezaevi’ne tıktılar!..
Dün “duruşma”ya getirmişler kendilerini.
“Söz” istemiş, hakim beyden.
Hakim bey de; “Buyrun, konuşun” deyince Tuncayım Özkanım yine bağırmaya başlamış;
“Benim ne işim var buradaaaa!.. Benim suçum ne açıklayıııın!”
İşte buna şaşırdım... Tutuklanmadan önce, “Beni de tutuklayın” diye “erkeklik gösterisi” yapan bir adam, şimdi “beni bırakın” diye yalvarıyor!..
Ağlama Tuncay ağlama...
Hem sen “gelin” değilsin ki; hem gidesen, hem de ağlayasan!..
Ne demiş eskiler; “Kendi düşen ağlamaz!”