Utanma üzerine çeşitlemeler
Utanmak sırf insana mahsus bir haslettir...
Maymunlar utanmayı bilmez... Maymun soylular da bilmez muhakkak...
Utanma hissi zayıflayanlar için halkımız “ar damarı çatlamış” der.
Anadolu insanı sırf kendi yaptığı yanlışlardan dolayı utanç duymaz... Başkalarının hatalarından, edepsizliklerinden de utanç duyar...
Sizlere gençliğimi yaşadığım memleketimden bazı örnekler vermekte fayda görüyorum...
1- Fadime teyze neden utanmıştı?
Bizim köyde bir kızamık salgını baş gösterir.
Her evden bir/iki, hatta üç çocuk kızamıktan ölür...
Günlerdir sokağa çıkmayan Fadime teyzeyi dışarıda gören komşu kadınlar sorarlar:
“Nerdeydin Fadime teyze? Hiç görünmüyordun günlerdir?”
Fadime teyzenin cevabına bakar mısınız?
“Görünmez olayın bre anam... Halkın içine çıkmaya yüzüm mü kaldı ki?
Ne oldu, ne var diye sorar komşu kadınlar...
“Daha ne olsun? Her evden bir/kaç çocuk ölüsü çıktı... Benim çocuklardan ölen olmadı... İşte bu sebepten utanıyorum ve halkın içine çıkamıyorum. Keşke benim çocuklardan bir-ikisi ölseydi de halk içine çıkabilseydim...”
Ankara’ya daha başka yerlere duyurulur...
2- Osman amcanın tazısı:
Osman amca, sözünü sakınmayan, özü-sözü doğru bir demirci... Tabii tazı ile tavşan avına gitmeyi sever...
Bir gün anlaşırlar Bayram Çavuş ile... Bayram Çavuş da tavşan avını seven bir garip Anadolu insanı...
Sözleşirler sabaha ava gitmeye...
Bayram Çavuş sözleştikleri saatte sözleştikleri yere gelemez...
Osman amca tek başına alır tazıyı vurur tepelere doğru... Mevsim kış, kar yağmış, hava soğuk...
Hemen yakınından bir tavşan kalkar... Tazıyı salıverir amma nedense yakalayamaz...
Eli boş döner eve...
İki gün sonra Bayram Çavuş ile karşılaşırlar... Bayram Çavuş sorar:
“Osman, benim acil bir işim çıktı, gelememiştim... Sen ava çıktın mı, ne yaptın anlatsana?
Osman emmi alır sözü:
“Hiç sorma Bayram Çavuş... Çok yakınımdan bir tavşan kalktı... Tazıyı saldım üstüne...
Tazı tavşanı yakalayamadı...
Üç gündür benim tazı utandığından yüzüme bakmıyor vallahi...”
Bu gerçek hadiseyi başta Ergenekon çetecileri olmak şartıyla her karşılaştığınıza anlatın lütfen...
3- Hüseyin dayı İngilizlerden niye utandı?
Çocuktuk daha...
İkinci Dünya Harbi’nin haftalar sonra gelen haberleri okunur, tartışılır ve fikirler beyan edilirdi...
Daha ne televizyon var, ne radyo... Gazeteler kaplumbağa hızıyla dağıtılırdı...
Babam, dayım ve annemin halası oğlu olan Hüseyin Köker dayı ve diğer komşular gelen bir gazetenin yazıları üzerinde konuşuyorlar... Biz, bir-iki çocuk can kulağı ile dinliyoruz...
Güya İsmet İnönü kurnazlığı ile müttefikler safında sona 5 kalarak savaşa girdiğimizi ilan etmişiz... Almanya düştü-düşecek...
Bir gemi dolusu kuru fasulyeyi Almanlara satmışız... İngilizler ise kontrol ederken deniz ortasında duruma muttali oluyorlar ve fasulyeyi denize döküyorlar...
Hüseyin Dayı, “Aha ben utandım, terledim...” diyerek göğsüne vurdu...
Ne var, ne oluyor, diyenlere:
“Yahu ben İngilizleri hiç sevmem... Amma sevmediklerimize karşı kalleşlik yapmayı nefsime yediremem... Onun için utandım, terledim...”
Pisuvara burun sokan şahsiyetsiz siyasetçiler acaba utanma hissinin ne demek olduğunu bilirler mi?
Ayıbı bilecek kaç kişi çıkar şimdi?
=================
Laikçiler indinde her dindar mürtecidir
Böyle bir yobazlığı kırmaya balta gerek.
Her laik kâfir demek abartıdır, fecidir
Gerçeği tutmak için inançlı olta gerek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.